-10-

65 8 0
                                    

Dersin sıkıcılığı tam gaz devam ederken birisi hapşurdu. Sırf ders kaynasın diye "Geç geber hapşuran kişi her kimsen" diye bağırdım sınıfta. Benim gibi sıkılanlarda "Çok yaşa" gibi şeyler söylemeye başladılar. Dersin iyice kopmasını fırsat bilerek defterden kâğıt koparıp çapraz sıramda oturan Çağatay'a fırlattım.

"Kim attı lan onu" deyip arkasını döndü. Sırıtan beni görünce gözlerini kısıp "Hodri meydan!" diye bağırıp kâğıt koparmaya başladı. Elif sıranın üstüne çıkıp kopardığı kâğıtları herkeze fırlatmaya başladı. Bir yandan "Allah Allah" diye de bağırıyordu.

Bende sıraların üzerinde gezmeye başladım ve geçtiğim sıralardakilerin enselerine vurup "Atatürk ne demiş boş bulduğun enseyi doldur demiş." diyordum.

En son öğretmen masasının önüne geldiğimde bizim kılıbık fizikçi sinirden kırmızıya döndüğünü gördüm. Bi an burnundan duman çıkacak sandım. Dayanamayıp "YETER LAN YETER SUSUN ARTIK!" diye kükredi.

Ben sıranın üstünde öylece kalakalmıştım. Yavaşça arkama döndüğümde Elif Yağız'ın sırtına çıkmış ve kafasını himayesi altına almıştı ve Yağız Elif düşmesin diye bacaklarını tutmuştu. Çağatay'da bir bacağını Poyraz'ın omzuna atmıştı. Poyraz'da piçliğine Çağatay'ın bacağını tutup çekmeye çalışmış ve onu düşürmeye çalışmıştı. Sınıfın geri kalanıda bunun gibi değişik durumdaydı. Herkez hocanın bağırmasıyla donmuş gibi kalmıştı. İlk toparlanan Poyraz oldu ve Çağatay'ın bacağını bıraktı ve böylece Çağatay yere düşmüş oldu. Ne kadar kahkaha atmak istesem de hocayı böyle gördükten sonra kendimi tuttum.

"Tamam gençler oturun." diye bağırdı Poyraz otoriter bir sesle. O na bakakaldım. Ona dil çıkarmayı düşündüm ama o ciddi hali çok sexi değil mi yaa? O boy,o kaslar,o ciddi duruş. Ne diyorum ben ya. Beste kendine gel. Kendime tokat attım. 'Şlak' diye çıkan ses bütün sınıfın bana bakmasına neden oldu. Neyse canım diye mırıldanıp sırama oturdum. Herhalde zilde benim oturmamı bekliyormuş gibi zil çaldı.

Okulun hopörlerinden bildirim müziğinden sonra Mine hoca'nın sesi geldi."Çocuklar öğleden sonra okulumuzu müzik yarışmalarında temsil edecek grubu seçmek için ön elemeler yapılacaktır. Grup Laylaylom ve The Dark grubunu müzik odasına bekliyorum. Acele edin çocuklar. İyi öğlenler. "

Mine hoca'nın duyurusunu dinledikten sonra Elif,Çağtay ve ben sınıftan çıktık. Doruk ve Buket bizi merdivenlerin başında bekliyordu. Onları da alıp müzik odasına doğru yol aldık. Kapıda Poyrazlarla karşılaştık. Kapinin sol tarafında biz,sağ tarafında onlar karşı karşıya durmuştuk. Kendimi kovboy dilimlerinde hissettim o an. Elif arkamdan belime uyarircasina iki kere hafifçe vurdu. Anlamasinlar diye tepki vermedim. Önce işaret parmağını bastırdı belime,sonra ortanca ve son olarak yüzük parmagini bastırdı. Adeta kapıya hücum ettim. Yağız ne yaptığımızi anlamış olacak ki hepimiz aynı anda kapıdan geçmeye çalıştık. Çağatay emekleyerek ayaklarınızın altından içeri geçti. Sonra Elif'i kolundan tutup kendine çekti ve alan biraz daha açıldığı için boş bulunup birbirimizin üstüne düştük. Kafam yere çarptı. Açıyla gözlerimi kapadım. Biri kafamı tutup sağa sola sallamaya başladı. Gözlerimi actigimda Poyraz sanki hasar var mi yok mu diye bakıyordu. Ellerini tutup gözlerini İçine baktım.

"Yeter kafamı sallaya sallaya ayrana döndürdün beynim. Tamam." dedim. Bir şey söylemeyip kafasını sallayarak ayağa kalti. Bende nasıl kalkacağımı düşünürken koltuk altlarımdan tutarak ayağa kaldırdı. Ağzımın içinde 'Teşekkür ederim' diye geveledim. Tekrar kafasını sallayıp odanın içine doğru yürümeye başladı. Üstümü silkeleyip saçımı savurarak bende peşinden gittim.

Ah be Poyraz şu alnımda gargamel burnu gibi çıkan şişkinlik gibi birden girdin hayatıma...

LaylaylomHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin