Gözlerimi açtığımda karanlık bir odadaydım. Sadece küçücük bir pencere vardı. Oda içeriyi aydınlatamıyordu bile. Kapıya doğru koştum ve açmaya çalıştım ama olmadı. Başım da öylesine çatlıyordu ki? Üzerim de ıpıslaktı. Ayakkabılarım da yoktu ayrıca. Oda soğuk olduğu için titrediğimi yeni anladım. O kadar titriyordum ki... "Kimse var mı?! Açın kapıyı! Kimsiniz siz! Ne istiyorsunuz benden?!"
Anlaşılan kapı açılmayacaktı. Bir kenara oturup ağladım. Yerde halı bile yoktu. Betonun üzerinde tir tir titriyordum ağlayarak. Ne olmuştu, nasıl olmuştu hatırlamıyordum bile! Hatırladığım tek şey bir isim:Tuna. Bir de sanki derinlerden bana seslenen birini hatırlıyorum sanki ama karışık görüntüler. Tam emin de değilim. Ses kime ait onu bile hatırlayamıyorum.
Anılın ağzından-Olay yaşanmadan 2 saat önce
Okuldan çıkıp hemen eve gittim. Şemsiyemi alsam bile yine de kıyafetlerim ıslanmıştı. Bu yüzden eşofmanımı giydim ve hemen basketbol sahasına doğru yürümeye başladım. Sahaya doğru giderken Gülçiçek'i gördüm. Yanındada biri vardı. Konuşuyorlardı. O anda biri "Gülçiçek!" diye bağırdı. Sesin olduğu yere bakınca Akın'ı gördüm.
Akının ağzından
Gülçiçek'in yanında Tuna'yı görünce hemen "Gülçiçek!" diye bağırdım. O da bana tam bakacakken Tuna ağzına mendili çoktan tıkamıştı bile. Kuş gibi çırpınıyordu resmen. Ben ise uzakta olduğum halde koştum koşabildiğim kadar. Yağmur deli gibi yağıyordu. Her tarafım ıslanmıştı resmen. Ben koşarken Gülçiçek dayanamadı ve pes etti. Tuna da onu arabasına koydu hızlıca. "Bırak kızı lan şerefsiz! Adam gibi karşıma çıksana! Eğer ona bir şey olursa mahvederim seni Tuna mahvederim!" diye bağırdım. Tuna Gülçiçek'i arabasına koyduktan sonra bindi ve bana gülümsedi. Ben etmediğim küfürleri ediyordum resmen bağırarak. Koştum ve arabasına yetiştim. Vurdum cama ama etkisi bile olmadı. Tuna da pişkin pişkin gülüyordu. Benim sinirlenmem hoşuma gidiyordu. Tuna camı açtı en sonunda. Ben bağırdım arabaya vurarak.
"Bırak lan kızı! Senin hesabın benimle! Gülçiçekin bununla alakası bile yok! Hem biz arkadaş bile değiliz!"
Tuna pişmiş kelle gibi sırıtarak konuştu. "Şu durumuna baksana. Ne kadar da ezik görünüyorsun. Bir kız için bu yağmurda deli gibi koştun, hem de arkadaşın bile olmayan bir kız için. Oysa kalbinin rahatsızlığını bile unuttun. Bi düşün bakalım; hangi kız için fedakarlık yaptın bugüne kadar? Mine'yi ilk aşkın zannediyordun. Fakat sen aşk ne demek onu bile bilmiyordun! Fakat bu kız hayatına girince o kadar değiştin ki farkında olmadın... Bu kız senin gerçek aşkın. Benimde gerçek aşkım Mine'ydi. Sen nasıl benim aşkımı alıp hayatımı kararttıysan ben de senin aşkını elinden alacağım!"
Ben duraksadım. Haklı mıydı gerçekten? Gerçekten ben o kızı mı seviyordum? Kalbimin sebepsiz çırpınmaları... Çektiğim vicdan azapları... Kendimi mi kandırıyordum yıllarca?
Tuna camı kapattı ve cama vurdum tüm gücümle. Oda tüm gücüyle gaza basıp gitti. Koştum koşabildiğim kadar ama yetişemedim ve yere düştüm. Kalbime deli gibi sancı girdi ve gözlerim kararmaya başladı.
Anılın ağzından
Gülçiçek'in kaçırılmasına inanamamıştım. Akın'ın neden bu maçı istemediğini şimdi anlamıştım. Oysa ben kabul etmedim. Resmen bu kızı kendi ellerimle tehlikeye atmışım. Onu bu tehlikeye ben attığım halde Akın deli gibi onun için uğraşıyordu. Ben ise uzaktan onları seyredebiliyordum anca. Akın o kişiyle konuşurken yanlarına doğru koştum, koşabildiğim kadar... En sonunda arabadaki gaza bastı ve Akın koşabildiği kadar koştu arkalarından. Ben de arkalarından koştum. Tamam da bir serseri neden bir kız için bu kadar uğraşsın ki? Neden böyle bir şey yapsın ki? Neden?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 MEVSİM AŞK
Literatura FemininaBir hayal kurarsınız... Gerçek olmayacağını bilirsiniz ama kendi kendinize yaşamak istersiniz. Sonra da onu bir kağıda dökersiniz. Kimi zaman günlük olarak, kimi zaman şiir, kimi zaman roman... Ben romanı tercih ettim ve bir kitap yazdım kendimce...