☆18.BÖLÜM☆

39 4 1
                                    

Austin soğuk demiri göğsüme dayadığında,Jason sırıttığında,kalp atışlarım hızlandığında yavaşça gözlerimi kapadım.
"Korkuyorum..."diye mırıldandığımda kolumda bir el hissettim.
Beni çekmeye başladığında mavi gözlerimi açtım ve sakalı yeni çıkmaya başlamış olan Jason'a baktım.
Beni kolumdan tutmuş anlamadığım bir yere çekiştiriyordu.
Tenha bir yerde durduğumuzda bana doğru eğilerek aramızdaki boy farkını yok etti ve konuşmaya başladı.
"Havalandırmadan dışarıya ulaş.Dışarda siyah bir araba var anahtarı üzerinde onunla git.Austin'le ben seni buluruz."dediğinde Jason ,elimle kolunu kavradım.
"Ne zaman?!"diye sorduğumda telaşla,"Olabildiğince yakında"demişti.
Telaşlı bakışlarım havalandırma ve gitmekte olan Jason arasında gidip gelirken derin bir nefes aldım.
Açık olan havalandırmaya bakarken nefesimi verdim.
Eğildim ve yere yakın olan havalandırmanın içine girdim.
Emekleyerek ilerlediğimde karnımdaki yara acısada artik eskisi gibi canım yanmıyordu.
Artık kaç gündür buradaysam yaram bir nebze olsun geçmişti.
Her ilerlediğimde elime bulaşan tozlar rahatsız olmama sebep olmuştu.
Havalandirmanın sonuna geldiğimde gizlice dışarı baktım.
Kimse yoktu.
Dışarıya ulaştığımda yüzüme değen soğuk rüzgar irkilmeme sebep olmuştu.
Jason'ın söylediģi gibi karşımda siyah bir araba vardı.
Hızlı adımlarla arabaya ulaştım ve kilitli olmayan kapısını rahatlıkla açtım.
Soğuk koltuğa oturdum ve üzerindeki anahtarı çevirdim.
Direksiyondan güç alarak öndeki cama yaklaştım ve etrafa baktım.
Kimse gözükmüyordu.
Bomboş bir asfalt yoldaydım.
Vitesin üstüne yapıştırılmış olan kağıdı aldım ve okumaya başladım.
'Yolu takip et.Ahşap bir ev görüceksin oraya git.
Yaşlı adam sana yardım edecek.
-Jason'
Notu elimle buruşturdum ve arabanın arka koltuğuna fırlattım.
Araba kullanmayı pek bilmezdim.
Sadece dayım bir kaç şey öğretmişti.
Düz yolda temkinli bir şekilde arabayı sürerken etrafın ne kadar ürkütücü olduğunu düşündüm.
Yolun iki kenarında ağaçlar vardı ve bu ürkütücü yapan en büyük unsurdu.
Yolu aydınlatan farlar da bir diğer unsur.
Korku filmelerinin vazgeçilmez sahnesinin içerisindeydim şuan.
Ahşap evi görünce arabayı yolun kenarına park ettim ve arabadan indim.
Eve yaklaştıkça kapının yanında, elinde pompalı tüfeğiyle oturan otuzlu yaşlarda bir adam gördüm.
Ayağa kalktı ve pompalı tüfeği bana doğrulttu.
"SEN KİMSİN?!"
"Ben...Ben Jessie,Jessie White"
Elindeki pompalı tüfeği yere doğrulttu ve "Geç içeri,amcam sana yardım edecek."dedi.
Olumlu anlamda başımı salladım ve ahşap kapıyı açtım.
Açarken gıcırdayan kapıyı duyan yaşlı adam pencereden dışarıya bakarken "Sana ben nöbet tut demedim mi?"dedi.
"Şey...Ben Jessie.Arkadaşım bana yardım edeceğinizi söyledi."
Aslında Jason'a güvenmemem gerektiğini söylüyordu içimdeki ruhlar ama ben güvenmek,bir şans vermek istiyordum.
Adam kaşlarını çatıp beni süzdüğünde,yanına bir kadın geldi ve rahatsız edici ses tonuyla "Bu kim?"diye sordu.
Adam ilk önce kadını umursamadı daha sonra çatlak sesiyle "Hazine"dedi.
Anlamaz bir şekilde adama bakarken ,kadın "Bu ne demek oluyor? "dedi.
Adam, kadına döndüğünde kadın yavaşça eliyle adamın yanağını okşadı.
"Sen gitsene"diyen adama şaşkınlıkla bakmıştı kadın.
Kadın, hüzünle giderken adam arkasını dönüp "Kendi evinmiş gibi davran.Yarın gelip seni alırlar."dediğinde hizmetçi olduğunu tahmin ettiğim kadın geldi ve "Sizi odanıza götüreyim efendim"dedi.
Başımla kadını onayladım ve merdivenlerden yukarı çıkmaya başladım.Kırmızı ahşap kapının önünde durduğumda kadın yanımdan uzaklaşmıştı.
Kapının soğuk metal kulbunu tuttuğumda ürperdim.Kapıyı açtığımda pekte geniş olmayan odaya girdim.
Yatağın üzerine yavaşca oturdum ve elimle gözümü ovuşturdum.Karanlıkta,pencereden içeriye giren ay ışığıyla aydınlanan deri defter ilgimi çekmişti.Ayağa kalktım ve tozlu masanın üzerindeki,tozlu defteri aldım.
Tam açacakken arkamda yükselen ses korkup defteri masanın üzerine atmama sebep olmuştu.
"O benim günlüğüm ve günlükler okunmaz biliyorsun."diyen, az önceki yaşlı adama baktım.
"O zaman neden benim kalacağım odada?"
Gülümsedi ve bana yaklaştı.Konuyu değiştirmek ister gibi bir hali vardı.
"Sana haber vermek için gelmiştim.Jason geldi aşagıda seni bekliyor."
Arkasına dönüp giden adam kapıyı açık bırakmıştı.
Ne çabuk geldiler diye düşündüm bir an.
Merdivenlerden indim ve takım elbiseli Jason'a baktım.
"Adelia..."diye mırıldanmıştı.Kaşlarımı çattım ve baktım.Adelia'da kimdi.
"Şey..Yani Jessie bizimle gel."dedi ve eliyle Austin'i gösterdi.
Austin bana doğru geldi ve "Üzgünüm sana silah doğrultmak zorunda kaldım."dedi.
Jason cebinden bir anahtar çıkardı ve Austin'e doğru attı.
Austin anahtarı geri atıp "Hayır,hayır kendi bebeğimle gitmeyi tercih ederim."dediğinde Jason kıkırdadı ve "Nereye gideceğinizi biliyorsun Austin."dedi.
Austin yerinde rahatsızca hareket etti ve yavaş adımlarla kapıya doğru ilerledi."Evet"diye mırıldandığında Jason'la beraber evden çıktık.Gece ürkütucü olan bu yerden gideceğim için mutluydum.
Tam arabaya binerken Austin bağırınca yerimde durdum ve bütün dikkatimi ona yönelttim.
"Jessie sen Jason'ın arabasına bin."dediğinde başımla onayladım.
Arabasına binmiş olan Jason,camdan çıkardığı eliye 'gel'işareti yaptı.
-
Geçmek bilmeyen saatlerin ardından şehir merkezine geldik.Arabadan telaşla inen Jason'ın aksine Austin kendi arabasından son derece sakin bir tavırla indi.
Ben hala arabadan dışarıyı izliyordum.Yağmurlu havada şemsiyesiyle koşuşturanlar,şemsiyesi olmayanların tatlı telaşı yüzümü güldürmüştü.
Koşuşturan insanların arasında;Üstündeki kıyafetleri yırtılmış,sarı saçları ıslak,mavi gözleri donuk bakan bir kız vardı.
Elimden destek alarak cama yaklaştım ve camı açtım.
Yüzüme vuran yağmur damlalarını umursamadan kızı izlemeye devam ettim.
Artık hiçbir şey duymuyor.Sadece kızın nefes alışverişini duyuyordum;
Kendi nefesimi duyamayacak kadar baskındı sesi.
Bir kaç saniye sonra bir ses,bir kadının sesi süzüldü kulaklarımdan.
Yumuşak sesiyle kadın"Adelia hadi gel yemek hazır."dediğinde küçük kız ağlamaya başlamıştı.
Hıçkırıklarının arasından "Hayır!"diye bağırdı.
Kadın bu sefer "Bak en sevdiğin yemeği yaptım Adelia."dediğinde kız hıçkırıklarını zorda olsa durdurdu ve korkusuzca elini kaldırdı.
Bu kız benden başka biri değildi.
Kolumda hissettiğim elle ,kız kayıplara karışmıştı.
Arkamı döndüğümde Jason olduğunu gordum.Biraz daha bana yaklaştı ve sakin sesiyle "İyi misin?"diye sordu.
Başımı salladım ve açık olan kapıdan çıktım.
Dört katlı bir binanın önünde durdum ve Austin'in binaya girişini izledim.
Yavaş adımlarla bende girdiğimde Jason sırıttı.
Anlamaz bir şekilde bakarken dar merdivenlerden düşmemek için temkinli ilerliyordum.
Austin çelik kapının önünde durunca derin bir nefes aldım ve Jason'a baktım.
Eli, belindeki silahın üzerinde gidip geliyordu.Austin kapıyı çalınca içerden tanıdık bir ses yükseldi.
"Parola?"
Boğazını temizledi ve anlamadığım dilde bir şeyler dedi.
Kapı açılınca yüzü yara dolu olan David gülümsedi.Arkasından yatakta yatmakta olan Scarlet mutlulukla gülümsedi.Hızlı adımlarla yanina gittim ve kaşlarımı çattım.
Elimi karnındaki bandajlara götürdüm ve "Ne oldu?"diye sordum.
"Sayıca üstündüler Jess,ne yapacağımı bilemedim."sağ gözünden akan yaş yanağından süzülürken konuşmasına devam etti.
"Çok korktum."
Scarlet ağlarken elimi omzuna koydum.
"Geçti"
Adım sesleri yaklaştığında kolumdan biri tutup çekti.Mavi gözler benim gözlerime ayna olurken yutkundum ve Austin'in bir şey demesini bekledim.Yüz kaslari kasılmıştı.
"Gidelim"dedi donuk sesiyle.
Sanki yanımda olmak istemiyormuş gibiydi.Kolumdan tutup bir odaya sürükledi beni.
Odaya sokunca kapıyı kapattı ve kilitledi.Bana doğru yaklaştı ve konuşmaya başladı.
"Burada güvende değiliz Jess.Scarlet ve David'in beynini yıkadılar.Bizimde yıkayacaklar.Buradan gitmeliyiz."
Jason'a tam ısınmışken Austin'in bunları demesi canımı sıkmıştı.
Ayrıca bana hiç beyni yıkanmiş gibi görünmemişlerdi.
"Nereden biliyorsun?"
"Çünkü benimde beynimi yıkamaya çalıştılar ama başaramadılar."
Kaşlarımı çattım ve Austin'den uzaklaştım.
"Bak bana inanmalısın Jessie."dedi samimi sesiyle.Bir dakika bu bakışlar.
Bu...Bu Austin değil.
"Sen Austin değilsin"dediğim anda yükselen ses ikimizide korkutmuştu.
"Yetti be !"diye bağırdı ve bir kadına dönüşerek boğazıma bıçak doğrulttu.
Kapı sert bir şekilde açılınca irkildim ve elinde silahla içeri giren Scarlet'la Austin'e baktım.
Ikiside silahı arkamdaki kadına doğrulttu.
"Onu bırak!"diye bağırdığında Austin,
gücüm sayesinde elindeki bıçağı alıp, arkamdaki pencerenin arasına kolunu sıkıştırmıştım.
Böyle bir şey yapmanın şokuyla Austin'e baktım.
Umarım bu gerçeğidir.Scarlet ve Austin bana doğru yaklaştı ve "Sonunda seni bulduk "dedi.
Başımdaki ağrıyla Scarlet'a tutundum.
Austin bir küfür savurdu ve "İlaç vucuduna yayılmış."dedi. Arka cebinden bir şey çıkartırken derin nefes aldı.
Sanırım bir telsizdi.Gözüm kararmaya başlarken derin bir nefes aldım.
Vücudumun her yeri ağrıyordu.Sanki vucuduma tonlarca basınç uygulanıyor gibiydi.
Parmak uçlarımı hissetmiyordum.
Austin'in bedenime sardığı kollarını hissedemiyordum.
Vucuduma yayılan acı yükselince bedenim kasıldı.
Bilincimi kaybederken Scarlet'ın ağlama sesleri kulaklarımı doldurdu.
Yine bir hayal görüyordum.
Gökkuşağı gibi renkli olan salonun ortasında bebekleriyle oynayan;Saçı at kuyruğu,kırmızı çiçekli elbiseli bir kız vardı.
Arkasındaki pencereden içeri giren güneş ışığı gözlerimi kısmama sebep olmuştu.oturduğum toz pembe koltuktan kalkarken kapı hararetli bir şekilde çaldı.
Küçük kız dikkatle kapıya baktı ve oyuncaklarına sarılıp ayağa kalktı.
Çığlık atarak tek kişilik koltuğun arkasına saklandı ve "Geldiler!"diyerek ağlamaya başladı.
Ardından merdivenlerden inen otuzlu yaşlardaki kadın hızlı adımlarla koltuğun arkasında saklanan, korkmuş kızın yanına gidip omzundan kavradı ve "Adelia...İyi misin?Neden buradasın?"dedi.
Kadının sorusunun üzerine daha hararetli çalan kapıya baktım.
Bu yer bana tanıdık geliyordu.
Kız elinin tersiyle göz yaşlarını sildi ve "Anne ben o adamlarla gitmek istemiyorum canımı yakıyorlar.Lütfen beni bırakma.Çok korkuyorum"derken elbisesinin kollarını sıvadı ve daha yeni kabuk bağlamış yaraları gösterdi.
Gözüme daha çok güneş ışığı gelmeye başlayınca vücudumdaki acı biraz daha arttı.
Yavaş yavaş bu görüntünün yerini başka şeyler alırken gözlerimi kırpıştırdım.
Gerçek miydi ?
Yoksa hayal mi?
Yere çakılmış ve yanan bir helikopterin içinde olduğumu görünce hayal olması icin dua ettim.
Helikopterin dışından bana doğru uzanan el Austin'e aitti.
"Jess elimi tut, acele et !"
Elini kavradım ve kendimi çekmeyi denedim.
Ama işe yaramadı.Bacağım...Bacağım sıkışmıştı.
Gözlerimi kapadım ve elimi kaldırdım.
Bacağımı sıkıştıran demir parçasını gevşettim ve dışarı çıktım.
Austin'i baştan aşağı süzdüm.
Omzu kanıyordu.
Kolumu kavradı ve "Koş !"diye bağırdı.
Düz arazi yerde koşarken düşman helikopterleri bizi vurmaya çalışıyordu.Ruhlarım...Onlara şuan o kadar çok ihtiyacım vardı ki.
Ama en ihtiyacım olduğu anda ortada yoktular.
Austin ve benim etrafımda küre şeklinde bir koruma alanı oluşturdum.
Kurşunlar koruma alanından sekerken biz son hız koşuyorduk.
Austin "Scarlet diğer helikopterdeydi.Epey ilerde düştü,onu bulmalıyız."dediğinde aniden durdum.
Benim durmamı idrak edememiş Austin koşmaya devam ettiği için koruma alanı ikiye bölünmüştü. Bir kaç metre ötede duran Austin yanıma geldi ve "Neden durdun?!"diye sordu.
Eğik başımı kaldırdım ve arkama baktım.Savaş ortamı artık korkutmuyordu beni.
Arkamızda onlarca asker,bir tane helikopter vardı.
Hepsi masum insanlardı.
Austin kolumdan dürtünce elimi askerlere doğru kaldırdım ve helikopterle birlikte hepsini durdurdum.
Bütün askerleri bayıltmıştım.
Helikopteri,içindeki askerler zarar görmesin diye yavaşça yere bıraktım.
Bana şaşkınlıkla bakan Austin "Bir başkası olsaydı hepsini öldürürdü."dediğinde ormana doğru yürümeye başladım.
Arkamdan gelen Austin "Scarlet'ı bulup direnişe dönmeliyiz."dediğinde durdum ve "Direniş mi?"diye sordum.
"Devlete karşı direniş.Bizim gibi düşünen onlarca insan var Jess."
Derin bir nefes aldı ve yürüyüşünü hızlandırdı.
"Hepsi bizim tarafımızda."
Yürüyüşüne yetiştim ve "ne yani masum insanları mı kulanacağız?"
Dedim.
"Hayır,bak sana söylemeye fırsatımız olmadı ama..."
Durdu ve elleriyle omzumu kavradı.
"...CIA şeytanlarla anlaşma imzalamış."
Gözlerimi açabildiğim kadar açtım ve "Ne anlaşması ?"diye sordum.
"Şeytanlar CIA'ye bizi bulması için yardım edecek ve karşılığında üçümüzü alacak."dediğinde gözlerimi kapadım ve düşünmeye çalıştım.
CIA'ye bizi bulması için şeytanlar yardım edecekti ve bulduklarında bizi onlara verecekti.
Tekrar yürümeye başladığımızda Austin "Ama hesaba katmadıkları bir şey var,biz en güçlüleriz."dedi.
Şuana kadar pek güç gösterisi yapmamıştık ama evet öyleydik.
Aklıma gelen soruyu yumuşak sesimle Austin'e yönelttim.
"Bayılmadan önce ilacın vücuduma yayıldığını söylemiştin. İlaç derken neden bahsediyordun?"
Ağaçların arkasından yükselen dumanları görünce Austin parmağıyla orayı gösterdi ve "Scarlet orada olmalı"dedi.
Ardından sorumu yeni duymuş gibi düşündü.
"CIA'in yeni projesi sensin.İçindeki ruhları vucudundan ayırıp senden bağımsız bireyler haline getirmek istiyorlar.Ilacın bende ne olduğunu bilmiyorum ama genel olarak yapmak istedikleri bu."
Yanan helikopterin bir kaç metre uzağında yerde yatan Scarlet'ı görünce hızlıca yanına gittim.
Baygındı.Elimi şah damarına götürürken Autsin "Acele etmemiz gerek "dedi.
Elimi şah damarına götürdüğümde yaşadığını anladım.
Arkamda duran Austin'e baktım ve "Yaşıyor"dedim.
Austin eğilip tam kucağına alacaktı ki arkadan yükselen rahatsız edici ses buna engel oldu.
"Ooo,kimleri görüyorum"









LANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin