☆16.BÖLÜM☆

77 4 4
                                    

Ölümün soğukluğu bütün bedenimi ele geçirirken ağzımdaki sıcaklık ve demir tadı gerçeği yüzüme vurdu.
Jason'ın sahte kahkahaları arasında elimi kurşunun isabet ettiği yere götürdüğümde bir küfür savurdum.
Küfürü çoğu zaman hiç kendime yakıştıramazdım ama şuan söylenecek en güzel (!) şeydi.
Sert zemine çarpan başım içimdeki ruhların feryatlarıyla zonkluyordu.
Kalbimin sıkışması nefes almamı yavaşlatırken ağzımdaki demir tadını alamaz hale geliyordum.
Üstümdeki giysiler kırmızıya bürünürken âdeta donmuş gibiydim.
Ne kadar istesemde parmağımı bile kıpırdamamıştım.
Annemin kollarının arasına girip öylece durmayı , sıcaklığını, varlığını hissetmeyi o kadar çok isterdim ki.
Oysa şimdi bedenimde ölümün soğukluğu ve gerçekliği vardı.
Göz kapaklarım ağırlaşırken,ruhlar bedenimden çıkmak için can atarken , yavaşça elimi göğüs kafesimin altındaki yaramın üzerine götürdüm.
Akan kanla beraber bütün acılarım vücudumu terk ederken "Anne..."diye mırıldandım.
Ayaklarım ve ellerimi hissetmezken , sırtımda bir el hissettim.Beni hafifçe havaya kaldırınca başım arkaya doğru sarkmıştı.
Başımı kaldırmaya,gözlerimi açmaya bile gücüm yoktu artık.Konuşmaya başladığında Jason olduğunu anladım.
"Sonunda öldün JESSIE WHITE "
-
Yoğun hastane kokusu burnumu doldururken başımdaki konuşanların sesi kulaklarımı doldurdu.Yavaşça üzerimdeki pike aşağı doğru çekilirken gözlerimi zorda olsa açtım.
Tepemdeki beyaz ışık gözlerimi acıtırken Mike ve Josh bana telaşlı bir şekilde baktı.
Elimdeki serumu çıkaran Mıke ,Josh'un bana uzattığı kıyafetlere bakarken "Biraz zor olucak ama üstünü giyin, seni buradan çıkartıcaz."dedi.
Elim, serum çıkınca sızladı.
Josh'ın elindeki kıyafetleri aldım ve yanıma koydum.
Josh ve Mıke temkinli bir şekilde odadan çıkarken "Çabuk ol"dedi.
Odadan çıktıklarında elimi yarama götürdüm.
Üzerimdekini çıkarınca tekrar yarama baktım.Sargı kandan dolayı kıpkırmızıydı.
O kadar çok ağrıyordu ki, dokunduğumu bile hissedemiyordum.
Altıma zar zor kot pantolonu geçirirken odanın köşesinde duran ,masanın üzerindeki not dikkatimi çekti.
'Çantanın içinde ağrı kesici iğne var.Eğer çok ağrın olursa kullan.
-Austin'
Hangi çanta?
Etrafıma bakındım ve kapının yanındaki çantayı gördüm.
Attığım adımlar yaramı daha çok acıtsada umursamıyordum.Eğilirken dizlerimin üzerine düştüm.
Canım yanmıştı.Göz yaşartan acıma eşlik eden ruhumun haykırışları.
Çantanın ana gözünü açtım ve şırıngayla ampulü çıkardım.
Elimle ampulu kırarken yere düşmesin diye şırıngayı bacağımın arasına sıkıştırdım.
İğneyi ampulun içine soktum ve sıvıyı içine çektim.Artık işime yaramayacak olan ampulü odanın bir köşesine fırlattım ve yaramı açmaya başladım.
Sargıyı yaramdan ayırırken acıyla yüzümü buruşturdum.
En sonunda sargıyı çıkartığımda rastgele bir yere ilacı enjekte ettim.
Ağrım yavaş yavaş geçerken ayağa kalktım ve yatağa doğru ilerledim.
Yatağın üzerinde duran tişörtü aldım.
Çok dardı giyemezdim.Eğer giyersem yarama baski uygular,buda benim canımın acımasına sebep olurdu.
Onun yerine kalın,bol ve siyah poları aldım.
Üzerime geçirdim ve önünü tamamen kapattım.Odanın içindeki banyoya girdim.
Aman tanrım!
Ama...Bu kim?
Banyonun ortasında duran kanlar içerisindeki ceset çürümeye yüz tutmuştu.
Elimle burnumu kapadım.Çok kötü kokuyor(!)
Banyodan çıktım ve kapıyı kapattım.
Ne yapmıştı bunlar?
Kimi öldürmüştü.
Başımı kaldırdım ve bütün odaya baktım.
İyi,kamera yoktu.Dikkatimi çeken; camın önündeki koltuğun üzerinde duran tabanca oldu.
Tabancayı elime aldım ve üzerine yapıştırılmış olan notu okumaya başladım.
'Sadece gerektiğinde kullan.Onlara sakın(!) Güvenme.
-X'
Yazan kişinin adı yazmıyordu.Poları sağ elimle kaldırdım ve silahı pantolunun içine sıkıştırdım.
Poları silahın üzerine kapadım ve odadan çıktım.
Bir dakika ne ?
"Burada ne olmuş?!"diye mırıldandığımda burnumu demir kokusu doldurdu.
Koridorun beyaz duvarları kandan kırmızıya dönmüştü ama tek bir ceset dahi yoktu.
Yan koridordan geçen askerleri görunce olduğum yerde durup,bekledim.
"Josh..."yutkundum ve geri geri gitmeye başladım.
"...Mıke?"
Sırtım bir yere çarpınca arkamı döndüm.
Bir kapı.
Açtım,içeri girdim.Birden fazla askerin odayı incelediğini görünce bir yatağın arkasına saklandım.Yeterince ürkütücü olan atmosfer,askerler sayesinde daha bir korkutucu oluyordu.Ellerinde tuttukları tüfekler kalbimin atışını hızlandırırken nefes alışverişlerimde kalbime eşlik ediyordu.
Askerlerden biri bana yaklaşırken boynumu biraz daha eğdim görmesin diye.
Şuan yatağın yanında duran asker etrafına bakarken "Temiz"diye bağırdı.
Yerimde biraz kıpırdandım.
Hayır...Hayır olamaz.
Polarımın fermuar kısmı yatağın demir kısmına çarpınca ses çıkartmıştı.
"Kim var orada!"
Başka bir asker bana doğru yaklaşırken beni görmemesi için dûa ediyordum.
Beni görünce silahını indirdi ve sakin bir ses tonuyla "Onu buldum efendim"dedi.
Adım sesleri odanın içini dolduruken otuzlu yaşlarda,esmer bir adam bana yaklaştı.
Kolumdan tuttu ve havaya kaldırdı.
Elindeki tüfeği yandaki askere verdi.
"Güzel"diye mırıldandığında ağır içki kokusu burnumu doldurdu.
Kolumdan çekiştirip beni askerlerin ortasına atarken "Götürün bunu!"diye bağırdı.
Biri sağ,başka biri sol kolumdan tutup çekiştirirken kaçmak için debeleniyordum.
Yarama ani şekilde ağrı girince bütün ağırlığımı askerlere verdim.
Ayaklarımi yere sürterek durdurmaya çalışıyordum ama nâfile(!)
Yavas yavaş iğnenin etkisi geçerken kafama yediğim darbeyle gözlerim karardı.
Heryer simsiyahtı.
Korkuyordum,hemde çok.
-
Karnımdaki acıyla yüzümü buruşturdum ve gözlerimi açtım.
Tamamen beyaz bir odanın içindeydim.
Ellerimden destek alarak ayağa kalktım ve etrafıma baktım.
Kulaklarımı bir adamın sesi doldurunca telaşla arkamı duvara yasladım.
"Sakin ol Jessie,güvendesin.Hiçbir(!) yerde olmadığın kadar güvende."
Elimi yarama götürdüğümde üstümde sadece iç çamaşırlarımın olduğunu farkettim.
Sargı yenilenmiş,vücudum yıkanmıştı.
Yerde siyah, günlük bir elbise vardı.
Giydim.
Odanın ortasında adımlarımı atarken "Scarlet ve Austin nerede?!"diye sordum.
Bir müddet ses gelmediğinde başımı eğdim.
"Neredeler?!"
Bir kaç saniye sonra bir kadın odanın içinde,varlığını bilmediğim kapıdan içeri girdi.
Saçları at kuyruğu yapılmış otuzlu yaşlarda kadın tok sesiyle konuşmaya başladı.
"Güvendeler Jessie,güvende."
Kadın gülümsediğinde kaşlarımı çattım.
Bu işte bir terslik vardı.
Kadın arkasını dönüp "Benimle gel"dediğinde takip etmeye başladım.
En sonunda zihnimde Scarlet'ın sesi yükseldiğinde derin bir nefes aldım.
'Biz iyiyiz Jess,güvenli bir yer bul ve saklan.'
Kadın karşısında durduğumuz kapının yanındaki yere kartını okuttu ve içeri girdi.
Ardından benimde girmem için eliyle işaret yaptı.
Girdiğimde şaşkınlıktan açılan gözlerim ağzıma eşlik ediyordu.
Havaya asılmış olan insan bedenleri düşüncelerimi dondururken kadın derin bir nefes aldı ve "Bu kokuyu çok seviyorum Jess"dedi.
Anlamaz bir şekilde bakarken bedenlerden birinin o günkü kız olduğunu gördüm.
Kolyemle boynumu sıkıp beni öldürmeye çalışan kız.
Bedenlerin etrafından sayamadığım kadar çok kablo vardı.
Her bedenin yanında kalp atışlarını,vücut ısılarını gösteren ekranlar vardı.
Bu bedenlerin canlı olduğundan kesinlikle emin değildim.
Donmaya yüz tutmuş canlı(!) Bedenlere bakan kadın sözüne devam etti.
"Çaresizliğin kokusunu çok seviyorum"dediğinde kadından bir adım uzaklaştım.
Şaşkınlıkla açılan dudağımın arasından kelimeler süzülürken duygularımı gizleyemiyordum.
"Onlara ne yapıyorsun?"
Omuz silkti ve "Hayatlarını kurtarıyorum"dedi.
"Hayatlarını kurtarmak mı?"diye sorduğumda ciddileşti ve dalga geçer gibi sırıttı.
"Evet"
Elimi kaldırdım ve bedenleri gösterdim.
"Hayatlarını alarak mı,hayatlarını kurtarıyorsun?!"
Başını alay eder gibi salladı ve dudağını büzerek "Hı,hı"dedi.
Ağlamaklı bir şekilde "Siz kimsiniz ?"diye sorduğumda ellerini önünde birleştirdi.
"Biz ölümüz Jessie.Bizden kaçamazsın.Biz...Gerçeyiz,bizi inkâr edemezsin."
Başımı bütün özgüvenimle kaldırdım ve "Ne farkeder?Biz ölmüşken, ölümden kaçmayız.Gerçeklerle yüzleşirken,gerçekleri inkâr etmeyiz.
Ve şimdi,her kimsen neden onlara bunu yaptığını veya yaptığınızı açıkla!"
Kadın boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.
"Hepsi sizin yüzünüzden hayatlarından oldular.Hepsi baştaki kişi sizden korktuğu için oldu."
Elini kaldırdı ve bedenleri gösterdi.
"Onlar sizin sonunuz."
Arkamdan gelen sesle döndüm.
Bir bedenin yanındaki ekran uyarı veriyordu.
'KALP KRİZİ'
Telaşla kadına döndüm ve "Bir şey yapmayacak mısınız?"diye sordum.
Omuz silkti ve düşünür gibi elini çenesinin altına yerleştirdi.
"Kaderi buymuş"dediğinde "Ama..."diye mırıldandım.
Gel anlamında işaret yapınca kadını takip etmeye devam ettim.
Bu sefer tamamen boş bir odanın içine girmiştik.
Boş odanın karşımdaki duvarı açıldı.
Dışarısını görünce ürperdim.
Heryer bembeyaz ve soğuktu.
Kadın bakışlarını dışarıdan çekti.
"Gidebilirsin,ama haketmiyorsun"
Şuan o kadar çok istedim ki sıradan bir hayatım olsun.
Okuldaki nefret ettiğim kişiler benle dalga geçsin,günümü berbat etsin.
"Neden?"dedim en çaresiz sesimle.
"Sen buraya aitsin"
Sesi kulaklarımı doldururken "Hayır"dedim.
Dışarıda başlayan kar içimdeki nefreti besliyordu.
Karlı bir günde babamı kaybetmiştim.
Sol gözümden akan yaş yanağımı hissizleştirirken yutkundum.
"Hiçbir zaman buraya ait değildim."
Elini omzuma koyunca uzaklaştım.
"Her zaman buraya aittin.Hatırlamadığın geçmişin hakkında yorum yapma Jess.
Annene yapılanları ne zaman unuttun?"
Annem...Benim annem beni evde beni bekliyordu.
Değil mi?
Oydu benim annem,meleğim.
Oydu benim bütün sıkıntılarımı yok eden.
"Yardım edin"diye mırıldandım kadının duymayacağı şekilde.
Sırrakadem basan ruhlarım içimde yoğun bir tartışma başlattılar.
Bir kısım kaç oradan derken,bir kısmım onlara şans ver diyordu.
Hangi kısmı dinleyeceğimi bilemiyordum.
Şuan sadece dostlarımı bulmak istiyordum.
İçimden Scarlet ve Austin'le konuşmaya çalıştım.
'Neredesiniz?Lütfen cevap verin.Size ihtiyacım var.'
Cevap yok.
Hüzunle bir adım öne atarken kadının sesiyle durdum.
"Onları bulamazsın"
Scarlet ve Austin'den bahsediyordu.
"Nasıl?"diye mırıldandım merakla.
"Onları unut, çık ve sıradan hayatına dön."
Kadın odadan çıkarken arkama baktım.
O insanları burada yalnız bırakamazdım.
Ama şuan kendimi de tehlikeye atamazdım.Buraya tekrar gelip onların hayatını kurtarmalıydım.
Karlı zemine çıplak ayaklarımla basınca titredim.
Etrafımda bir kalkan oluşunca içimdeki ruhlar konuşmaya başladı.
'Bu kalkan seni dış etkenlerden koruyacak.'
Gülümsedim ve yürümeye başladım.
Yarama ağrı girince duraksadım ve eteğimi kaldırdım.
İçimden Jason'a küfrederken sargıyı açıyordum.
Açtıktan sonra sargıyı yere fırlattım ve eğildim.
Ağrımı geçici olarak geçirmesi için elime kar aldım ve yarama sürmeye başladım.
Yavaş yavaş uyuşurken yüzümü acıyla buruşturdum.
Dikkatimi önümdeki otoyola verince zaferle gülümsedim.
Umarım araba geçiyordur.
Otoyolun kenarına bağdaş kurup beklemeye başladım.
Mutlaka araba geçmeliydi.
Yaklaşık yarım saat beklemiştim ve tek bir araba bile geçmemişti.
"Buradan sadece askeri araçlar geçer"
Arkamdan yükselen erkeksi sesle olduğum yerde sıçradım.
Başımı çevirirken ayağa kalktım.
Karşımda esmer ve oldukça kalın giyinmiş,yirmili yaşların sonunda bir adam vardı.
Eldivenli elini bana uzattı ve "Ben Alex "dedi.
Gözlerini üzerimde gezdirdi,"Nasıl donmadın?"diye sorarken üzerindeki montu çıkarttı ve bana giydirdi.
Konuşmayacağımı anlayınca "Çok konuşkanmışsın "dedi ve kolumdan çekmeye başladı.
"Dediğim gibi bu otoyoldan sadece askeri araçlar geçer.Otostop yapmak istiyorsan ilerdeki otoyola gitmeliydin."
Bir süre bana baktı ve bir karavanın yanına gelince durdu.
Kolumu bırakınca "Adını söylesende olur"dedi bıkkın bir şekilde.
"J-Jessie"
Cevap verdiğim için gülümsedi ve karavana doğru ilerlerken konuşmaya başladı.
"Onsekizinci yaş günümde babam almıştı.O günden beri dünyayı geziyorum."
Karavanın içine geçerken"Gelsene"dedi.
İçeri girdiğimde montu çıkarıp masanın üzerine koydum.
Alex'de montu kaldırıp yerine iki tane kahve koydu.
Oturduğunda karşısındaki koltuğu gösterdi ve "Otursana"dedi.
"Ne zamandır yalnızsın?"diye sorduğumda konuşmama şaşırmıştı.
"Bir iki aydır.Ondan önce kardeşim vardı."derken pantolonun cebinden bir resim çıkarıp bana gösterdi.
Elime aldığım resme bakarken "Scarlet"diye mırıldandım.
Onu ne kadar da özlemiştim böyle.
"Seni bulacağım "diye mırıldanırken Alex "onu tanıyor musun?"diye sordu.
Başımı olumlu anlamda salladım.
Gözlerini umutla açtı ve "Onu bulmama yardım eder misin?Bir çocuk;uzun boylu siyah saçlı ve mavi gözlü.
Onu aldı.
Kardeşimi aldı.Bana yardım et onu bulayım"dedi.
"Onu bulmana yardım ederim ama sende bana bir konuda yardım edeceksin"dedim tok sesimle.
'Ne konuda'der gibi baktı ve elini masaya koydu.
"Birilerin poposunu pataklıyacağız"





LANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin