Kraliçe Arı

1.4K 80 5
                                    

Multimedyada Doruk

1 sene sonra

Kafasına silah dayadığım adam bana yalvaran gözlerle bakarken titreyen ellerimi görmezden gelmeye çalışarak bastım tetiğe. Kenan Altayoğlu türkiyenin en zengin ve saygın iş adamlarından biri. Bildiğim kadarıyla bizim kadar olmasada bir kaç küçük kirli işi olmuştu zamanında fakat yatırımını iyi yönde kullanmıştı. Bizde bunu yapabilirdik fakat babam bunu istemiyordu bense ona ayak uydurmak her dediğini yapmak zorundaymışım gibi hissediyordum. Babama asla karşı gelmemiştim. Ölmeyi haketmişti kendi işine bakmak varken benim işlerime burnunu sokmuştu ve babam bana "vur" emrini vermişti. Cansız ve kanlar içindeki bedeni ayaklarımın dibinde yatarken ceketinin iç cebindeki bembeyaz zarf ilişti gözüme. Ufacık bir kan damlamıştı bembeyaz kağıda ve üstünde Doruk Altayoğlu yazıyordu büyük harflerle. İçime büyük bir merak dolarken bir yandan kağıdı açıp açmamakta tereddüt ediyordum. Etrafımdaki adamlara "temizleyin burayı" dedikten sonra mekandan çıkıp arabama bindim. Hala zarfı açmak ve açmamak arasında kararsızdım. Alt tarafı bir zarftı açsam bir şey olmayacaktı fakat içimde bir endişe boy gösteriyordu. Sonunda içimdeki sesleri kovup bir çırpıda açtım.
"Burada bütün mirasımı oğlum Doruk'a bıraktığımı resmiyete döküyorum" bu cümle ile başlayan bir yazıydı. Belli ki ölümü pahasına işlerimize burnunu sokmuştu. Küçük bir çocuğu olmalı ki mirasını ona bırakmıştı. Normal Eslem'in bu satırları okuduğunda gözyaşlarına boğulması gerekiyordu ama artık hissizleşmiştim. Babam gibi olmuştum. Başlarda ne kadar zor gelsede artık alışmıştım. Acıma duygum ve insanlığım alınmıştı sanki. Fakat bu zarfın içinde yazanlr beni fazlasıyla etkilemişti öyle ki evime geldiğimde hala elimdeki zarfa bakıyordum.
"Dalmışsın güzelim"
Ozan'ın sesi beni kendime getirirken ciddi bir ifadeyle ona baktım. 1sene içinde Mehmet Abi'nin ilgilendiği işlerle pek istemesede Merve ve çok istekli olarak Ozan ilgilenmeye başlamış bu süreçtede onlar için sadece Haluk Ünal'ın kızı olmaktan çıkmış bir ablaları arkadaşları olmuştum. Onlara gösterdiğim ciddi ve soğuk tavrın babamdan kaynaklı olduğunu biliyorlar ve bunu hiç sorun etmiyorlardı. "Naber Ozan" dedim yanımdaki tekli koltuğa kurulurken. Bunu cevap beklemeden öylesine sormuştum oda bunu bildiği için sorumu cevapsız bırakarak başka bir soru yöneltti bana.
"Ne o elindeki"
Ozan'ın sorusuyla zarfı hala elimde tuttuğumu farkettim. "Önemli bir şey değil" diyerek buruşturup ceketimin cebine tıkıştırdım. Ozan'ın merak ettiği belliydi ama üstelemeyi sevmezdi. Onun her özelliğini çok seviyordum. Birşeyi söylemek istemezsen ısrar etmez, sen anlatana kadar tek bir imada bulunmaz, canını sıkan birşey olduğunda öğrenmeye çalışmak yerine kendince şakalar yaparak güldürürdü. Ozan verilen her işi titizlikle yaptığı ve işlere benden bile hızlı alıştığı için babamın gözdesiydi. Öyleki bazen şakayla karışık bizi evlendirmek istediğini söylerdi. Fakat bunu gerçekten istiyordu sadece tepkimi ölçmek istiyordu ama her seferinde bu konuya sıcak bakmadığımı çok net dile getirmiştim. Ozan her zamanki gibi kağıdın ne olduğunu söylememiş olmama pek takılmamıştı. Biraz sessizlikten sonra Ozan dikkatimi çekmek ister gibi öksürünce bakışlarımı ona çevirdim.
"Kızları getirmişler bakmaya gelecek misin"
"Elbette geleceğim sağlık muayenesinden geçmişler mi bakmam lazım"
"Neden bu kadar önemsiyorsun ki Eslem bizene"
"Benim yaptığım iş kusursuz olmalı" diye sert bir cevap verdim yerimden kalkarken. Saniyeler sonra farkettim ki gerçekten sert olmuştu. Daha sonra gülümsemeye çalışıp omzuma vurarak "ayrıca Ozan Bey arada bizim kızlardan kendine yol yaptığını biliyorum ölüm sebebinin Aids olmasını istemem" dediğimde içten ve kocaman bir kahkaha attı ve oturduğu yerden kalkıp peşimden gelmeye başladı.
"Senden de bir şey kaçmıyor be" dediğinde önde yürüdüğüm için görmeyeceğini bildiğimden tebessüm ettim. Gerçektende benden birşey kaçmazdı. Uçan bile kaçamazdı. Gözümdende bendende. Babam her zaman dikkatli olmamı, gözümü dört açmamı, seri ve hızlı olmamı söylerdi.

Kızların sağlık raporlarını kontrol ettikten sonra evin üst katından gelen tartışma sesleriyle adımlarımı oraya yönlendirdim. Babam her türlü pis işi yapıyordu ve ben onun işlerine ayak uydurmakta gerçekten zorlanıyordum. Fakat bu tartışma ortamı burada ilk kez oluyordu. Burası yaşadığım ev değil işlerin neredeyse hepsini hallettiğimiz evdi bu yüzden vaktim yaşadığım evden çok burada geçiyordu. Ozan'la evin üst katına geldiğimizde büyük işlerden ziyade daha küçük alanlarda elden satıcılık yapan adamlarla ilgilenmesi için görevlendirdiğim Cihan ve satıcılardan biri gırtlak gırtlağa gelmişlerdi.

''Ne oluyor burada''

Elimden geldiğince sert görünmeye çalışmıştım. Ve birbirlerinin yakalarını bırakmalarından gerçekten de sert olabildiğimi anlamıştım. Cihan ellerini önünde bağlamış karşımda dururken yakasına yapışmış satıcılardan biri gayet rahat bir tavırla karşımda duruyordu. Gözünde korkudan eser yoktu. Bu her ne kadar içten içe taktir etmeme neden olsa da bir yandan da beni sinirlendirmişti. Bir senedir bu işlerin içindeydim ve karşımda hiç bu kadar rahat gözüken biri olmamıştı. Sanırım korkulan ve saygı duyulan biri olmaya alıştığım için tuhaf bulmuştum.

''Cihan ne oluyor burada dedim'' Sesim bu sefer uğraşmama gerek kalmadan gür çıkmıştı. Karşımda rahat duran çocuğa olan sinirimi Cihan'dan çıkarmıştım. Cihan tam ağzını açacakken rahat olan çocuk araya girdi.

''Ben anlatayım sattığım mallar karşısında para değil alacağım paranın değeri kadar uyuşturucu istiyorum''

Onu baştan aşağı daha dikkatli süzdüğümde tertemiz bir yüzü olduğunu gördüm. Kesinlikle içici değildi çünkü içici olan bir insanı anlayabilirdim. Kirli sakallarına rağmen bile tertemiz yüzü olan bu delikanlı neden böyle bir şey istiyordu anlam veremiyordum. Tabi anlam veremediğim bir şey daha vardı. İçimdeki merak duygusu. Neden bu kadar merak ediyordum onuda bilmiyordum. Gözlerimle onu baştan aşağıya süzerken giydiği siyah pantolon siyah kazak ve siyah deri ceketi dikkatimi çekti. Tamamen siyahlar içindeydi. Karanlıktı ya da karamsar. Karşısındaki masanın sandalyesine oturup bacak bacak üstüne attığımda cevap bekleyen bakışları sadece cevap değil onayda bekliyordu.

''Biz satıcılarımızın genelde içici olmamasını tercih ederiz ama''

''Ben içmiyorum zaten''

''Kazandığın parayla başka yerden de alabilirsin ben bu evde sorun çıkmasını sevmiyorum''

Kaşları çatılmıştı sinirlendiği belliydi. Ama o gözlere baktığımda gerçekten içici olmadığını anlayabiliyordum ve bana açıklama yapmasını bekliyordum. Ellerini masama paralel şekilde koyup üzerime eğildikten sonra gözlerini kısarak konuşmaya başladı.

''Bak kraliçe arı ben içici değilim zaten başka kimse bana uyuşturucu satmıyor ve bunu yapmaya mecburum içici olmadığım için işlerimi de aksatmam sen şimdi söyle dediğimi kabul ediyor musun etmiyor musun''

''Bu nasıl cürret'' diye bağıran Ozan onun yakasına yapıştığında hiç tereddüt etmeden gözlerini bile kırpmadan Ozan'a ölümcül bakışlar atmaya başladı. Ozan ondan elbette korkmuyordu ama oda Ozan'dan korkmuyordu.

''Ozan bırak onu''

Bu cümlem ikisininde bana şaşkın bakışlarını yollamasına sebep olsa da daha sonra Ozan beni ikiletmeyerek onun yakasını bırakmıştı. Cesareti gerçekten hoşuma gitmişti.

''Adın ne senin'' dediğimde sakinliğim karşısında herkes şaşırmıştı. Korkmuyordu amacı para kazanmak değildi sadece uyuşturucu istiyordu ve başka yerden alamadığını söylüyordu.

''Doruk''

İşte şimdi şaşırma sırası bendeydi. Doruk dediği zaman elim istemsizce cebimdeki kağıt parçasına gitti. Bu olabilir miydi gerçekten cebimdeki kağıdın sahibi o olabilecek kadar tesadüfler olabilirmiydi bu hayatta. Bunu öğrenmenin tek yolu sormaktı.

''Soy adın ne''

''Ne o nüfusuna mı alacaksın beni''

Ozan'ın dişlerini sıktığını görebiliyordum ve bu sefer bende sinirlenmiştim.

''Bak Doruk cesaret çok güzel bir şeydir ama yerinde zamanında ve bokunu çıkarmadan yaparsan''

''Altayoğlu''




Seksi MafyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin