(Merhaba ben geldim. Gene uzun bir ara ama yapabileceğimin en iyisini yapmaya çalışıyorum derslerimin el verdiğince. Sizlere her zaman ki gibi teşekkür ediyorum. Seviliyorsunuz. :))
(Devam Et adlı hikayeme on beş tatilde devam edeceğimi bildirmek istiyorum.)
Calanthe heyecandan uyumamış, kaçan uykusunu bütün gece aramıştı. Koyunları saymadığı mı olmadı? Süt içmediği mi kalmadı? Aklına gelebilecek her şeyi yapmış ama heyecanına yenik düşüp, uyuyamamıştı işte.
Akşam takdim edileceği ilk balosuna gidecekti. Prensin onu beğenmesi için dualar ediyordu. Prens onay vermezse Amerika'ya geri dönecekti. Amerika'ya dönmek istemiyordu en azından şimdilik. Galler prensinin yakışıklı olduğunu duymuştu. İçten içe onu merak ediyordu. Çok konuşkan biri olmadığını Kaitlyn'den öğrenmişti. Bu yüzden çok konuşmamaya karar vermişti. Sevecen davranacaktı herkese. Buradakiler gibi soğuk olmayacaktı. Neyse o olacaktı.
Akşam giyeceği kıyafeti çoktan seçmişti. Kahvaltıya inmek için hazırlanması gerekiyordu. Zili çalıp, Susan'ın gelmesini bekledi. Çok geçmeden Susan odaya girmiş, hayretle Calanthe'ye bakıyordu.
"Leydim! Uyanıksınız ve dünyanın sonu gelmediğine seviniyorum" diye şaşkın bir şekilde konuştu.
Calanthe küçük bir kahkaha attıktan sonra, "Heyecan Susan. Hep heyecandan bunlar" diye eğlenceli bir cevap verdi.
"Haklısınız ilk balonuz sonuçta" diye gülümseyerek Calanthe'nin giyinmesine yardım etti. Gene sızlanmaya, laf etmeye başlamıştı. Susan bu duruma alışmıştı artık.
"Bir gün bütün korselerimi yakacağım, memelere özgürlük diye bağıracağım" diyerek kahkahasını patlattı. Susan da gülmüştü.
"Haklısınız Leydim" diye onayladı onu.
"Hayır bu ne canım. Nefes kıtlığından genç yaşımda gideceğim o olacak" diye söylenmeye devam etti.
"Tanrı sizi korusun Leydim. Demeyin öyle"
Calanthe, elini savuşturdu. Bugün keyfi yerindeydi. Canlıydı en önemlisi. Enerjisini nereden çıkaracağını bile bilmiyordu. Sabahı güzel, bol kahkahalı başlamıştı.
Kapı tıklatılınca, hemen kapıya doğru dönüp, "Kimsiniz?" diye sordu.
"Benim Calanthe" diyen Kaitlyn'in sesini duyunca, hemen ona "Girebilirsin tatlım" diye seslendi.
Kaitlyn içeri girince, Calanthe'nin yüzündeki gülümsemeyi görünce o da gülümsedi. Bu neşesinin sebebini tahmin edebiliyordu. Çünkü bu neşenin aynısına o da sahipti. Akşam ki balo için heyecanlanmış, neşesi artmıştı.
"Bu heyecan, bu neşe akşamki balo için mi?" diye sordu tahmin ettiği cevabı bekleyerekten.
"Evet. Çok heyecanlıyım Kaitlyn. Yerimde duramıyorum. Umarım prensin onayını alabilirim yoksa Amerika'ya gidip evde kalmış bir Leydi olmak hiç mi hiç istemiyorum" dedi dudaklarını büzerek.
"Merak etme alacağından hiç şüphem yok" diyerek kıkırdadı.
"Güzel miyim sence?"
"Sakın bir daha bunu bana sorma cevabı belli değil mi? Aynaya bakarsan cevabını alırsın. Güzelliğin her adamın başını döndürebilir Calanthe" dedi samimiyetle.
Calanthe gülümserken, Kaitlyn'e dönüp sıkıca sarıldı.
"Teşekkürler Kaitlyn. Sende çok güzel, alımlı bir Leydisin" diyerek ayrıldı ondan.
Birbirlerini çok sevmişler, hemen anlaşmışlardı. Kaynaşmaları çok çabuk olmuştu. Calanthe, onunla arkadaşlık etmeye bayılmıştı. Kaitlyn iyi biriydi ve gözlerinin içinde ki ışıltı onun hoşuna gidiyor, onu etkiliyordu. O ışıltı ona neşe katıyordu. Bu yönden pozitif bir duruma giriyordu hemen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ღDüşesim Olur Musun?ღ
Fiction HistoriqueDikkat çekici güzelliği olan, aradığını Amerika'da bulamadığı için İngiltere'ye gelen Amerikalı bir Leydi olan Calanthe Carter... Aşka inanmayan, adının hakkını veren yakışıklı ama diğer adının hakkını veremeyen tehlikeli bir dük olan Kevin Andrew...