Sır

266 11 4
                                    

Yine yağmurlu bir sonbahar akşamı okuldan eve giden yolda üşümekten ciğerlerimin sızladığı, her zamankinden daha çekilmez bir gün. Dar sokaklar, soğuğa rağmen kaldırımlarda oturan simalarını ezberlediğim teyzeler ve işte bütün çocukluğumun geçtiği turuncu 2 katlı evimiz.

Bugünün diğer günlerden farkı eve girdiğimde "Hoşgeldin Eliz" sesinin olmamasıydı. Yıllardır annemin ve babamın beni terk edip New York'a yerleşmesinden sonra sadece para göndererek bana bakmasını istedikleri rus bakıcım Maria. "Maria! Benim tatlı ev arkadaşım nerdesin?" Evin bütün odalarını gezdim ve banyoya girmemle çığlık atmam bir oldu. Maria kanlar içinde tanınmaz hale gelmişti. Kim yapardı bunu? Zar zor da olsa kendime gelip bakmak zorundaydım. "Nefes alıyor mu? Hayır. Kahretsin!" Ne yapacağımı bilmez halde olduğum yere, kanların içine yığılıp kaldım. Bütün vücudumun titrediğini hissediyordum ve delirmek üzereydim ki gözüm bir nota takıldı. Sürünerek notu aldım. Kanla yazılan tek kelime "SIR!". Bu neydi böyle? Bunu mu düşünecektim yoksa Maria'nın kanlar içinde kalmış cansız bedenine mi üzülecektim. Bununla nasıl başa çıkılır ki? Telefon? Evet telefon çalıyordu ama bakamazdım gözlerimin önü kararıyordu ve omzuma gelen bir elle irkildim. "İyi misiniz hanımefendi? Sizi buradan çıkarmak zorundayım." Yığılıp kaldığımdan etrafımda ki kalabalığı farkedememişim. Merakla ve korkuyla bakan gözler! Telefonum ısrarla çalmaya devam ediyordu ve polis beni kucaklayarak çıkarırken eğilip yerden aldım. Dışarı çıktığımda kendimi arka bahçemizde ki büyük salıncağıma attım. Şaka gibi! Arayan CAN SOYLU! Yıllardır sadece sosyal medyada, haberlerde gördüğüm babam!

SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin