Virüs

71 1 0
                                    

Oradan ilacı alıp çıktık ve okula doğru yol aldık. Her yer ıssızdı.
Hannah:"Gidiyoruz ama bize saldırırlarsa ne halt edeceğiz?"
Berk:"Saklanmanın sırası değil. Bir yolunu bulacağız.
Hannah:"Harika! Önceden sadece iyi saklanmak geriyordu şimdi hem saklanıyoruz hem de insanları a pardon dünyayı kurtarıyoruz!"
Dedi sinirli ve ağlamaklı bir şekilde. Ken yanına yaklaştı, sarıldı ve kulağına bir şeyler fısıldadı. Hannah sakinleşmese de susmuştu.
Hepimizin surat ifadesi endişeli ve korku doluydu. Okula yaklaşmıştık.
Ken:"Okulda şuan neler olduğunu bilmiyoruz. O yüzden dikkatli olun ve çantalarınızdaki malzemelerden en güvendiğiniz silahınızı alın. Şuandan itibaren herkes kendinden sorumlu. Yardım edebildiğimiz kadar herkesi kurtaracağız. Davranın!"
O an ilk defa yalnız kalacaktım bir savaşın ortasında. Berk gözlerime hadi der gibi bakınca soluklanıp okula doğru koştum. Çantamdan içinde bayıltan şırıngalar olan silahı aldım çünkü birini öldürsem bunun vicdan azabıyla asla yaşayamazdım, bayıltmak iyi bir seçenekti. İçimden sayıyordum bir, iki, üç... Kaçıncı üç geçti bilmiyorum. Lanet olsun! Okula giremiyordum. Korku sarmıştı ama onların başı bendim bunu yapmak zorundaydım. Evet bir, i.. Kii.. ve Üçç!
Derin bir nefes aldım ve okula girdim. Gözümü açtığımda okuldaydım. Her yer karanlıktı. Cebimden telefonumu çıkardım ve ışığını yaktım. Uzun bir koridorda gidiyordum. Sınıflar boş gibiydi ve bakmaya niyetim de yoktu. Birden arkamda birini hissettim, ayak sesleri değildi ama yakınlığını ve soluğunu hissediyordum. Kafamı yavaşça çevirdim.
"Sen Eliz'sin!"
Hemen hemen benimle aynı yaşlarda, paspal bir tipi olan bir çocuktu.
Eliz:"Sen kimsin? Nerden biliyorsun adımı?"
"Ben Selim. Dark ailesinin başına geçecek ismi bilmemem saçma olurdu zaten."
Eliz:"Peki Selim. Virüs kaptın mı? Buraya bu yüzden geldim."
Selim:"Bilmiyorum. Kendini biraz sonralarda belli ediyor."
Eliz:"Nasıl yani ne gibi şeyler oluyor?"
Selim:"Beş kişiyi kaybettik Eliz, beşide farklı şekilde öldü."
Eliz:"Bir bu eksikti!"
Sinirden ağlamak üzereydim. Tükenmiş ve bitmiş hissediyordum. Selim konuşmaya devam ediyordu, ben çoktan yere yığılmış, kafamı ellerimin arasına almış ve başıma giren ağrıyı bastırmaya çalışıyordum. Birden omzuma gelen bir elle irkildim.
Berk:"Eliz! İyi misin? Beni duyabiliyor musun?"
Kafamı zorla kaldırdım ve gözlerimi güçlükle açtım; "Özür dilerim. Ben iyi hissetmiyorum. Siz bir şeyler yapabildiniz mi?"
Berk:"Virüs olanları tespit etmek oldukça zor o yüzden herkese verdik. Sanırım herkeste farklı belirtiler gösteriyor, nedeni ve nasıl olduğu belirsiz."
Selim:"Bana vermediniz."
Eliz:"Al bundan bir yudum iç sadece." deyip eline tutuşturdum. Hannah, Ken, Arda ve Çisil de gelince okulun en üst katındaki küçük bir müzik odasına sığındık. Hannah yine rahat durmuyordu müzik aletleriyle oyalanıyordu, Ken' de her zaman ki gibi onun yanındaydı. Çisil korkudan Arda'nın kollarının arasından çıkmıyordu. Berk eline aldığı bir kitapta ne çeşit bir virüs olduğunu araştıyordu. Ben de uykusuzlukla karışık baş ağrısı çekiyordum.
Hannah:"Sesi duydunuz mu?"
Berk:"Sanırım duyduk."
Hannah:"Gidip bakalım. Hiç normal değil."
Aşağıdan çığlık ve ağlama sesleri geliyordu. Hepimiz koşarak aşağıya indik. Selim! Daha bu sabah sapasağlam karşımda duran çocuk şimdi kanlar içinde yerde yatıyordu. O an vücudumun her yerine iğneler saplanmış gibi hissettim ve olduğum yere yığıldım. Daha fazla savaşacak gücüm kalmamıştı ya da yeni alışıyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 25, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin