1 -Kusur-

9.2K 625 383
                                    

"Önüne baksana"

Yüzüme Pollyanna maskesi takamadığım bir günde, herkesten uzaklaşmak için koşar adım yürüyordum. İnsanlar bazen o kadar aşağılık ve bencil oluyordu ki! Hata yapmak bizim elimizde olabilir, peki ya kusurlu olmak? Ağlamamak için kirpiklerimi kırpıştırırken çarptığım kişiye mahcubiyetle döndüm.

"Ben... Özür dilerim" Yere düşen dosyaları almak için eğildiğinde ben de eğilmiştim. Etrafa dağılan kâğıtları toparlarken kararlı ses tonuyla sitem etti. "Daha dikkatli olmalısın."

"Özür dilerim" dedim tekrar. Kalın dermatoloji kitabını ve dağılmış kâğıtları toparlayıp doğrulduğumda gayri ihtiyari yüzüme düşen saçları elimle geriye itekledim. Sol elimde tutuğum kâğıtları ona uzatırken hala konuşuyordu.

"Onlar benim sunum-" Cümlesi gördüğü şey karşısında yarım kaldı. Kapkara gözler yüzüme donmuş bir suratla bakarken bunun sebebini biliyordum. İlk defa olmuyordu. Hemen başımı eğip saçlarımın yüzümü gizlemesine izin verdim. Elimdekileri ona uzatıp, başım önde okulun lavabosuna ilerledim.

Aynada kendime bakarken aslında ne kadar güzel olduğumu düşünmeden edemedim. Kızıl saçlarıma inat lekesiz beyaz bir ten ve uzun kızıl kirpiklerin arasına gizlenmiş deniz mavisi gözler... Dünyada en nadir bulunan cilt kombinasyonu. Elimle kızıl saçlarımı kulağımın ardına sıkıştırdığımda yüzümün tüm güzelliğini gölgeleyen o korkunç yanığa baktım. Bu mükemmel bir tabloya sıçramış bir çamur gibi beni insanlardan soyutluyordu.

Sağ gözümün kenarından başlayarak yanağımın tamamı çeneme kadar insanlık dışı bir görüntüye sahipti. Dağlanmış yara, ten rengini yer yer karartmış, çıkıntılara sebep olmuştu. Elmacık kemiğinde fazlasıyla gergin olan deri aşağıya sarkarak çene hizasına çirkin bir kırışıklık olarak birikmişti. Bu dengesiz dağılım adi bir yamayı andırıyordu. Gören herkesi ürkütse de, artık bu lanet ize de, insanların tepkisine de alışmıştım. Kezzap; abimin deli anlarının hatırasıydı, bir ömür yüzümde taşımaya mahkûm olduğum bir cezaydı. Tuzlu yaşlar yanağımdan süzülürken acıyan yara değildi; onun yerine kalbime vuruyordu sızısı. Görünürde var olan gözyaşlarım sanki içime akıyordu da ruhumdaki buz dağlarını eritip duman ediyordu.

Kendimi toparlayıp yüzümü yıkadım ve seminer salonuna ilerledim. Arkalarda bir sıraya oturduğumda Noel'den önceki son seminer olduğuna şükrettim. Dermatoloji bölümünü yüzüme çare bulabilmek amacıyla hevesle seçmiştim ancak dört yılda bunun bir çözümü olmadığını açıkça görmüştüm. Araştırdığım tedaviler, okuduğum makaleler, görüştüğüm doktorlar, kremler, ameliyatlar... Kezzabın bir dönüşü yoktu.

"Size Latarum temsilcisi, uzman dermatolog Leonard Campbell'i takdim ediyorum."

Müdür kürsüden inerken alkışlar eşliğinde sahneye çıkan kişiye dikkatle baktım. Siyah gür saçları, kara gözleri ve sert simasına rağmen enerjik ifadesi ile biraz önce çarptığım kişinin ta kendisiydi. Bir uzmana göre fazla genç duruyordu. Kaç yaşındaydı, 28?

"Merhaba. Öncelikle şehrinize gerçekten bayıldım. Pastanın ekmekten ucuz olduğu bir şehre hiç bir Amerikalı hayır demez." Koltuklarda gülüşenler oldu. "Ve o meşhur pastanız, Sachertorte gerçekten nefis, ama ben Apfelstrudel'e bayıldım" Beğenisini göstermek için birleştirdiği parmaklarını dudaklarına götürdü.

Ben de Apfelstrudel'i daha çok severdim. Sacher'in aksine daha hafif ve kekremsi bir tatlıydı. Dudaklarımın izinsizce yukarı kıvrılmasıyla, ifademi toplayıp göz devirdim. Bu nasıl sunum temsilcisiydi? LATARUM, Lazer Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezinde çalışanlar böyle tipler miydi?

MABELLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin