Dördüncü Bölüm

245 27 6
                                    


...uyuduk, uyuduk, uyuduk... Göz kapaklarımız şişercesine koptuk özümüzden. Gözlerimiz açıktı ama biz uyuyorduk. Şişen göz kapaklarımız değil, öz kapaklarımızdı... Kendimizden o kadar kopmuştuk ki, özümüz ağlıyor ve gözümüz yapay bir ışıldamayla gülücükler atmaya zorluyordu kendini...

Uyuduk Sebastian, yıllarca uyuduk... Bir uyandırma zilimiz bile yoktu. Duymadık yaşam saatinin alarm sesini. Gün geceye döndü, mevsimler birbirini sobeledi ve biz hala uyuyorduk. Kaçıp gidiyordu hayat ellerimizin arasından ve biz onun süzülüşünü, kayan bir yıldızı seyreder gibi izliyorduk.

Kaçırdıklarımızı üst üste koysak, içine kim bilir kaç tane yaşam sığardı Sebastian? Kaç ömür sakladık konserve kutularında... Zamanın sirkesinde bekleterek, turşu yaptık hayallerimizi. Düşlerimiz, sönen bir yıldız gibi kaybolup giderken, kimse umursamıyordu bizi.

Biz büyümüştük Sebastian. Hem de adamakıllı büyümüştük bu defa... Büyümek, koşullara boyun eğmek demekti. Büyümek, hayallerini kendi ellerinle boşluğa teslim etmek demekti. Büyümüştük ve sıradanlığın zehirli sarmaşıkları bizi dikenli kollarına almış ve zorla dans etmeye zorluyordu.

Bir şeyler yapmalıydık Sebastian! Öylece oturup bekleyemezdik. Çocukluğumuz, yitik düşler mezarlığında toprağa verilirken, onların arkasından dua etmek istemezdik. Henüz can çekişiyordu çocukluğumuz ama ölmemişti. İçimizdeki çocuğun beyin ölümü gerçekleşmemişti ve her an gözlerini açıp hayata dönebilirdi.



Dinle Sebastian - (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin