t a n r ı ç a | 8.1

2.6K 243 10
                                    

Satır içi yorumlarınızı ve fikirlerinizi bekliyorum. Ayrıca, vote sayılarımız çok düştü... Biraz artırsak fena olmaz sanki, ha?

Keyifli okumalar!

SEKİZİNCİ BÖLÜM, KISIM BİR

Gün ışığının çift kişilik yatağına vuruşu ve cildinin bir kristal gibi parlayışıyla Electra, gözlerini açtı. Tanrıçaların uyumayacağına dair teoremi çürütüyordu tam anlamıyla, çünkü yaklaşık on sekiz saattir uyuyordu kadın.

Güneş ışığında maviye dönen saçlarını savurarak yatağından kalktı. Üzerindeki siyah geceliğini çıkardı, büyük gardırobuna yöneldi, ceviz kapağını açtı. Altın askılarla asılmış kıyafetlerini gözden geçirdi kadın, bugün Claire'e bir sürpriz yapacaktı ve Birleşik Devletler'in sokağında en son ihtişamlı elbiselerle dolaştığında bakışları üstünden ayıramamıştı. Bu yüzden dolabın kapaklarını kapattı. Bir yanda bulunan beyaza boyanmış ceviz şifonyerden klasik Amerikan kıyafetlerini çıkardı. Kot pantolon ve tişörtlere iğreti bakışlar yolladı kadın, insanların bu giysilerle nasıl rahat ettiği tartışma konusuydu doğrusu. Kıyafetleri dağınık çarşaflı yatağının üstüne bıraktığında büyük odasının içindeki banyoya girdi kadın. Mermerlerle donatılmış Roma ve Osmanlı karışımı mimariyle dizayn edilmiş banyosunda, daima oluk oluk su akan çeşmesinin önüne geçti ve Tynse Dağları'ndan gelen buz gibi suyu yüzüne çarptı. Suyla beraber olmak onu iyi hissettiriyordu, zira modern dünyada elektrik en fazla sudan üretiliyordu.

Yüzünü yıkadıktan sonra, Tynse'i terketmeden önce güzelce bir temizlenmek istediğini fark etti Electra. Bu yüzden üstündeki iç çamaşırlarını da çıkarıp buz gibi suyla dolu küvetine girdi.

Kadın temizlendikten sonra üzerine kot pantolonu ve tişörtü giydi. Tanrısal bir güzellikteki saçlarıyla ilgi çekmemek için başına kullandığı sarı peruğu geçirdi. Omzuna dökülen sarı saçların ne kadar fani olduğunu görebiliyordu Electra. Dudaklarında bir tebessüm oluştu, ayağına ayakkabıları giyip aşağı indi.

Geniş merdivenler büyük salona çıkıyordu. Salon masasında oturan Paranoelia ve Frostia'yla Koruyucuları'nı görebiliyordu Electra. Onları eliyle şöyle bir selamladı. Mor saçları omuzlarından aşağı bukleli dökülen Paranoelia gülümsedi.

"Ne o Electra, Birleşik Devletler'e mi?" Paranoelia tek kaşını kaldırdı. "Yoksa bahsettiğin şu kız, Varis'in, Tanrıça olmak mı istiyor?"

Electra gülümsedi. "Aynen öyle."

"Eh, umarım senin kadar uzun süre tahtta kalabilir." Frostia tıpkı buz sarkıtı gibi sert ve sivri dökülen beyaz-buz rengi saçlarını omzunun gerisine attı.

Frostia haklıydı, Electra ve diğer Tanrılarla Tanrıçalar, uzun süredir tahttaydı. Tanrıça olunca yaşınız ilerlemezdi, kaç yaşında Tanrıça olduysanız tahtı bırakana kadar öyle kalırdınız ve her Tanrıça yaklaşık yirmi yıl tahtta kalırdı fakat Electra ve diğerleri tamı tamına otuz yedi yıldır tahttaydı. Ve daha en az yirmi yıl daha kalacaklar gibi görünüyordu. Electra varisini seçtiğinde henüz doğmasına yirmi iki yıl vardı, bu yüzden Varisi olmadan yirmi iki yıl Tanrıça kalmıştı ama şimdi Claire'in gücünün nirvanasına ulaşması gerekiyordu. Erica, Irina, Sheridan, Leona, Ethan, Martin, Jude, Christy ve Drew zaten ulaşmıştı. Gözleri güçlerinin rengini almıştı ama Claire nirvanaya ulaşamadığı için onlar da tahta geçemiyordu. Electra da Claire gibi on altı ya da on beş yaşında Varis olduğunu öğrenmişti. Nirvanaya ulaşması yirmi dokuz yaşında olmuştu ve Claire de en az öyle olacaktı. Ayrıca Claire, şimdiki Electra kadar dirayetli ve güçlü değildi. Bu daha da çok zaman alabilirdi.

TanrıçaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin