02# Kabus

3K 230 34
                                    

Merhaba...

....

İnsanlar yaşarlar, ölmek için.
Peki insan öleceğini  bile bile neden yaşar ki?

Kanın altımıza yatak, ölümün üzerimize tavan olduğu odanın içindeydik. Kaç saat, kaç dakika, kaç saniye  olmuştu belkide, belki bir saniyeydi belkide yarım saat. Belirsizdi, fakat zaman geçiyordu, sürekli akan bir nehir gibi durdurulması imkansız bir hızla  ilerliyordu.

Uzun, kemikli parmakların bir kelepçe gibi sardıģı bileklerimde atan nabzım, uzun bacaklarının altına tutsak ettiği bedenimde gümbürdüyordu.  Bana bakıyordu, kirpiklerimin ucunda can veren  duygularıma. Ne düşünüyordu bilmiyorum, zihnimin  içindeki  dünya o kadar  kalabalıktı  ki, onunkileri sığdıracak bir alanım yoktu. Sadece  konuşmasını ve ne düşünüyorsa direk söylemesini beklemekten başka bir çarem  yoktu. "Hiç bir şey hatırlamıyorum."

Dövmesine mühürlenen gözlerim bilinçsizle boynunda durmaya  devam etti.  "24 saat, Bu mümkün mü? Değil! Şişeleri devirsem bile bunun imkanı  olamaz." Kendi  kendine konuşuyordu, beni değil ... Kendini sorguluyordu.

Bir masanın üzerine  dağıttığı soruları teker teker yere devirirken, bu değşete bir cevap  arıyordu ama cevap yoktu. Çünkü ikimizde lanet olasıca  bir günümüzü hatırlamıyorduk. Ne olmuştu, Nasıl olmuştu, Bu kız kimdi?

Burnum ceset kokusuyla sızlarken gözlerimdem düşen damlaların musluğu bozuk misali durmadan ağlıyordum. Bir kız ölmüştü, en güzel yaşlarında nokta  koyulmuştu hayatına. Kim bilir kimdi?  Adı neydi, kaç yaşındaydı? Kaç kahkaha bırakmıştı bu dünyaya? Kaç kez uyanmak zorunda kalmıştı bir gece yarısı? Şu an bir daha uyanamayacağının farkında  mıydı? "Bir şeyler eksik, Bir çok şey  hatta!"

Titreyen  dudaklarımı ısırarak gözlerimi gözlerine kaldırdım. "Polisi aramalıyız."

"Saçmalama!" diye bağırdı hiç beklemediğim  bir anda. Sesi beni  kendime getirmişti fakat hala bilinçsizdim.  Yere saplanan bileğimi oynattım. "Çekil  üzerimden, Yeter bu kadar saçmalık.Polise haber vermeliyiz. Katil kimin olduğunu  emimim ki onlar daha iyi anlar."

"Ben  değilim." diyerek kesin bir dille konuşsada bir köşede  devrilen boş şişleri fark ettiğimizden beri  ikimizde hiç bir şeyden emin değildik. Olamazdık. Söz konusu bir genç kızdı, söz konusu  geleceğimiz ve çaldığımız bir genç kızın hayatıydı. Elimdeki bıçak parmaklarım güçsüzleştigi için avucumdan düşerken titrek bir nefesle dudaklarımı araladım. "Ne yapacağız peki?"

Bacakları belimin etrafında durmaya devam etti, burunlarımız birbine değerken sık nefesleri dudaklarımda bir kasırgayla kavruldu.

Sessizdik, çünkü  konuşmaya cesaretimiz, kabullenmeye  gücümüz yoktu. "Polis olmaz." Yutkundu, onunda sesi titriyordu. "Ne olduğunu  öğrenmeden, bir kanıt  bulana denk onun katili ben değilim."

"Anlamıyorum." diye fısıldadım korkakça. Ne yapacaktı? "Önce onu gömeceğiz." dedi ben zihnimde bir işgal  yaşmadan saniyeler  önce. Kıza, artık bir ceset olan bedene baktı. "Kim olduğunu bulacağız, bizimle ne ilgisi olduğunu."

Dudaklarım ona itiraz etmek  için hızla aralanırken "Her şeyden önce  kayıp günumüzü bulacağız." dedi. Kayıp günümüz, kilit  noktamız. Çıkmazımızın kaybolan yolu.

"Nasıl."

"Bilmiyorum."

"O zaman."

"Bir yolunu bulacağız."

"Sana neden güveneyim." diye sorduğumda , gözlerinde  daha önce  hiç karşılaşmadığım  bir ifade yalpaladı.

"Güvenemezsin."

"Kimsin?"

"Şimdilik hiç kimse." Bileklerimi  bırakmadan doğruldu, Yüzlerimiz arasında yıkılan nefeslerimiz  şiddetiydi. "Buda ne şimdi?"

"Hapse girmek istiyor musun?" diye sordu o da. Başımı  kesin bir ifadeyle iki yana salladım  ve yüzüne boş boş baktım. "O zaman  ne diyorsam onu yap!"

Garip biriydi, birazda tuhaf. Elimi bıraktı, bıcaģımı aldı ve kendini diğer tarafıma  atarak konuştu. Dizlerin üzerine doğrulurken "Adın ne?" diye sordu.

"Şimdilik hiç kimse."

Bir ölüyle  aynı ortamda olmasaydık güleceğinden emindim ama o dudaklarıma çekiştiren isteğe rağmen  kendini tutmayı  başardı. Kanlı elini uzattı, kanlı elimle elini kavradım ve beni çekmesine izin verdim. "Ne kadarını  hatırlamıyorsun?"

Benden uzundu, haliyle  kirpik altından  göz göz geldik. Zihnimin defreterini hızla çevirirken son satırları düşünmeye başladım."Yurttan çıkıyordum, Sokaktaydım... Bir yere gidiyordum. Nereye gittiğimi hatırlamıyorum  ama gidiyordum bir yere işte." Beni dikkatlice  dinliyordu, en ufak  ip uçlarına olan ihtiyaçla dinliyordu beni. Katil olmadığının kanıtlarını beni suçlu yaparak  belkide ispatlama çalışacaktı, bilmiyorum  ama ben ne hatırlıyorsam anlatıyordum soluksuz. Çünkü ondan önce benim delillere ihtiyacım  vardı.

Zihnimi zorladıkça beynim ağrımaya başladığında  parmak uçlarıma şakalarıma  kaldırdım, kan yanağıma bulaştı. "Çok kalabalık  bir yerdi." Tiksintiyle ellerime baktım. "Çok." Birden şiddetle ağlamaya  başladım, "Çok kan var." Kusmamak için  elimi bile dudaklarıma kapatamıyordum, çünkü ellerim daha çok kirliydi.

"Kendine gel!"

"Çok kan var!"

"Bir deliylede uğraşamam, Kendine gel." Çocuk dirseklerimi tutarak beni sarstığında gözlerimi sımsıkı yumarak  bağırdım. "Çok kan var."

Ben, Nefes Merih'tim... Adımı, Dünyaya geldiğim  gün annemin katili olduğum için, Babamın daha üç haftalık bir bebekken çöp torbasına koyup çöp bidonun önüne attığında,  hayatta kalmayı başardığım  için vermişlerdi.

Nefessiz bir dünyada, nefes almayı bırakmadığım için.

Annesinin katili küçük  kızdım. Babasının neftet ettiğini bir cani, şimdi yine mi katil  olacaktım? "Ben katil değilim." diyerek  çığlık  çığlığa  bağırmaya başladığımda yüzüm kan kokan bir göğsün  üstüne bastırıldı. Kolları  sırtımı sardı ve o iğrenç kokunun altında kendine  has kokusunu duyumsamaya başladığımda hıçkırarak  "Ne olur." diye fısıldadım. "Ne olur bizi  bu cehennemden kurtar. Ben katil değilim. Değilim."

"Şıtt." dedi. Sessiz ve yanıltıcı bir sakinlikle. "Bu cehennemde  beraber savaşacağız." Baraber, adını bile bilmediğim  bir katil adayıyla mı mücadele edecektim. Ederdim. Çünkü  buna mecburdum. "Sana nasıl güveneceğim?"

"Güvenemezsin."

"Peki sen bana nasıl güveneceksin?"

"Güvenmeyeceğim."

Bir kabusun içinde başka bir kabusa uyandığımda, üzerimize çöken tehlikeyle sığındığım adama baktım. Boynuna yükselen  ateş dövmesine, kaşının üzerindeki yaraya, anlına düşen bir kaç tutama ve gözlerinde puslanan o ölümcül  ifadeye.

"Seninleyim." dedim tüm karmaşaya  rağmen.

"Benimlesin." dedi o da. Bir savaşın ilk bombası  o an çekildi, üzerime düşen felakeketten arda kalan iki yabancıydık fakat  birbirimize güvenmekten başka seçeceğimiz yoktu.

"İnsanlar ölür fakat deliller ölmez." dediğinde  sertçe yutkunarak  ona daha çok sığındım. Deliller ölmez ama insanlar ölür. Katillerde, masumlarda ama izler asla silinmezdi.

Onlar hep katillerin ensesinde nefes  verirdi.

.....

Instagram; dilanzclk

Kayıp GünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin