Hepinize mutlu yıllar ponçikler. 2016 sizlere mutluluk,huzur,sağlık ve başarı getirsin...
******Hikayenin başlamasından sonra üzerinden 2 gün geçmişti. Her ne kadar bilmesem de hikayenin devamını okumak istemiyordum.
Biliyordum çünkü okurken ağlayacağımı.Gözümü kapattığım her anda Rüzgar'ın öpüşü aklıma geliyordu. Zehir gibiydi sanki o his. Ama zehirler öldürür değil mi? Onun zehri öldürmüyordu, yakıyordu. O zehir kanıma karışırsa yanacaktım. Kalbim beni ele verirse ben, yanacaktım.
Rüzgar'ın grisi siyahta yanacaktı
Gri eğer siyah olmadan beyaza dönüşebilirse kurtulur muydu?
Yoksa daha da mı tehlikeye girerdi? Şimdilik.. Gri kalmalıyım
Rüzgarla fazla konuşmamıştık. Kızıyordum kendime. Cesaret edemediğim için. Belki de beni denemişti? Ne yapacağımı merak etmişti. O kısa anlık karşılığında anlamış mıydı ne hissettiğimi? Düşüncelerin belirli ama kim olduğu belirsiz. Gölge gibi...Birinin gölgesi var ama yüzü görünmüyor. Karanlık çünkü. Gerçeğini görmeden sezemezsin.
Ya ezbere biliyorsan onu?
"Haklısın Hayriye, sus Hayriye, susmazsan seni bir kutuya koyup cami avlusuna bırakırım Hayriye, Şeytanla birlik mi oldun kızım? Karıştırma kafamı git Esra Erol izle."
Durumum böyleydi işte. Resmen iç sesimi tehdit ediyordum.
Balkonda oturmuş bunları düşünüyordum. Kafam dağılmalıydı. Kafamdaki şeytan bana iki seçenek sunuyordu.
A) Rüzgar'ın cugarası
B)Şalgam suyuBence C olsun
"Bence A demeliydin Hayriye."
"Saçmalama mal mısın sen bu musun sen kimsin nesin ne bu tripler havalar PİREMSES filan mı yani balkonda oturuyosun filan. Ay yeter! Kalk da kahvaltı hazırla Asya. Sonra git Rüzgar'ı uyandır."
Balkonda karşıda çamaşır asan teyzenin bana bakmasını bile umursamadan kendime öğüt veriyordum.
"Hey Allahım yeni nesil ne kadar çatlak."
Bana ters ters bakan teyze demişti bunu. Yaramaz gülüşümden takınarak mandal sepetinden 3 mandalı birleştirip teyzeye attım. Tabi, bağırmadan önce mutfağa girmeyi de becermiştim.
Kahvaltıdan önce banyoya girmem gerekiyordu. Koşar adımlarla banyoya giderken sert bir şeye -vücuda- çarptım. Kafamı tutmuş aynı zamanda Rüzgar'a bön bön bakıyordum. Gülümseyerek "Günaydın."dedi.
"Günaydın sana da. Uyusaydın ben seni kaldırcaktım."
"Kahvaltıya gerek yok. Hazırlan."
"Nereye?"
"Görürsün."
"Ya bir kere de gizemli olma.Şifreli konuşma. Meraklandırmasan yani olmuyor mu?"
"Olmuyor...Açık giyinme."
"Tamam Rüzgarım."
Banyoda işimi hallettikten sonra bordo eteğimi, krem rengi bulüzümü ve siyah ayakkabılarımı giymek üzere odama gittim.
"Rüzgaaar!"
"Ne vaar?"
"Ben hazırım."
Seslenmelerden kısa bir süre sonra kapım açıldı. Rüzgar, siyah bir tişört ve koyu renk pantalonu ile oldukça şık görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BALKÖPÜĞÜ
Teen Fiction"Sen benimsin balköpüğü, direnme. Şu iki dakikalık hayatında benim nefesime ihtiyacın var... Ukala. "Ben ölümle yaşam arasındayken sen nasıl anlarsın ki benim ne istediğimi? " diye tersledim. "Çünkü kalbin benim, beynin benim, sen benimsin. Unutma...