Her nefes aldığımda aklıma gelirdi. Çünkü bana hep nefes aldığım sürece seninim derdi. Sığdıramazdım onu ne yere ne göğe.. O hep yalnızca kalbimin en büyük köşesindeydi.İçki masasında duran mezelere aşkımı haykırırken, yıldızların benim üstümde parladığını görmezden gelmiştim. Onlar aşkın habercisiymiş, bunu çok sonradan anladım. Ona aşkımı açtığımda bir çocuğun çok sevdiği oyuncakları alıp kırar gibi kırdı kalbimi, parçalandım, bölündüm, toparlanamadım.. Her aşk bir gün biterdi biliyordum ama başlamayan aşkın biteceğini öğrenememiş, kabul edememiştim. Nefret ettiğim mısralarım, beddualar saydırdığım yazarlarım oldu. Halbuki onlar yalnızca aşkı anlatmışlardı. Anlatmışlardı, çünkü aşkın tanımı yoktu ve onu tanımlayacak hiç bir kelime cümle henüz üretilememişti.
Sen bir çocuğun oyuncaklarını kırdığında yalnızca oyuncaklarını değil, kalbini, umudunu, sevdiği herşeyi yok etmişsindir.. İşte tam olarak böyle oldu. Sadece aşka küsmedim aşka kitlendim. Aşka sustum, kabullendim, umudumun da hayallerimin de yüreğini kapadım aşka.
Sonra ansızın bir gün çıktı karşıma ve 'Nefes aldığım sürece seninim' dedi. Kalbimin umut kapılarını hayallerimin toz pembe panjurlarını açtı ve bütün kaybettiğim hayatım bir dakika içerisinde yalnızca bu cümleyle kendine geldi. Ne yapmalıydım bilmiyorum ama yalnızca sarıldığımı hatırlıyorum. Ona sarılmak bütün dünyayı kucaklamak, kimsesiz bütün çocuklara kucak açmak, dünyanın en güzel çiçeklerini toplayıp burun direklerimi sızlatırcasına yüzümde hissetmek gibiydi. Evet dememiştim Evet demişti. Ve ölene kadar benim olacağını söylemişti. Umutsuz her aşk bir gün değil her gün ölmekti.
Bizim biz olduğumuza o kadar çok inandırmıştım ki kendimi, ailemi bile unutmuştum. Dışarıdaki insanların kötülüklerini, cinayetleri, bombaları, öldüren sevimli hayvanları, tecavüz edilen gencecik kızları hepsini unutmuştum. Hayat yalnızca bizim etrafımızda dönüyor gibiydi. Her saniye yanında kalmak kokusunun burun direklerimle olan dansını seyretmek o kadar iyi geliyordu ki.. Her zaman pembe seviyordum onu. Anlattığım ve anlaşıldığı gibi bütün hayatım pembeden ibaretti. Pembe gibi bir aşk yaşıyordum, git gide açılan koyulaşmadan devam eden harika bir serüven gibiydi. İlklerim, herşeyim onunla birlikteydi. Hatta kısacık bir günümüzden bahsetmek isterim; bir gün onun evine gittim, yalnız yaşıyordu. Korkmuyordum, onunla yaşayacağım hiç bir şey benim hatam olamaz ödülüm olurdu. Ben onunla hayattaydım. Ve öleceksem de onunla ölmeliydim. Harika denilecek kadar çok ,müthiş denilecek kadar abartı bir kahvaltı hazırlamıştı, bizim masamızda kırmızı değil pembe güller vardı 'şimdi gel de sevme.. Eve girer girmez öyle kucaklayıp öptü ki ben bana olan sevgisinden son derece emindim. Kahvaltımızı yaptık, o gün evde olacak film izleyecek, pembe panterin resimlerini çizecektik. Evet evet pembe panter benim çocukluk kahramanımdı.
Hiç bir şey beklediğim gibi olmadı. Uyumak istediğini söylediğinde ilk defa korktuğumu hissettim, ona hissettirmeden. Girdim yanına.. Sarıldı..Yanındaki sevdiğin ise ve sen bunları ilk defa yaşıyorsan bu harika bir kapışma duygusuydu. Acaba ne düşünüyordu? Hiç konuşmadı.. Korku sardı beyin hücrelerimi ve bütün tüylerim ürperdi, isteksizce titredim bana baktı ve -Üşüyor musun? dedi. Korkuyorum diyemedim. -Biraz üşüdüm.. diyebildim. Ve bunu söylememle o müthiş kokusunun burun direklerimi sızlatması aynı anda oldu. Bu nasıl bir ten bu nasıl bir kokuydu? Hayatı kokluyor, okyanusa sahip oluyordum gözleriyle.. Sırtımdaki ufak dövmelerden haberi yoktu. Bahsetmemiştim. Ve o gün kıyafetlerimi çıkardığında sarsıldı.. Hepsini birer birer öptüğünde tenimin çekildiğini, tüylerimin inanılmaz derecede dikleştiğini , gözlerimin o öptükçe kapandığını fark ettim. Kendimi bırakmam gerekiyordu belki. Ama yapamadım. Nasıl giyindiğimi ve oradan nasıl kaçtığımı bilmiyorum. İnsan sevdiğinden kaçar mıydı? Kaçıyormuş işte. Aramadı hiç.. Ve yalnızca bir mesaj geldi.. Oda 3 gün sonra..
- Sevdim seni, aşk değildi ama büyük bir sevgiyle sevdim. Sen mutlu ol diye elimden geleni yaptım. Seninle evlenmeyecektim. O gün her şey kontrolüm altındaydı, her şeyi seni denemek için yaptım. Ve sen güzel kadın kaçmadın, asıl şimdi geldin kondun kalbime.
Artık Nefes aldığım sürece seninim... Pembe panterin :) '
Mesajı ağlayarak okudum. Mutluluk muydu hüzün mü bilmiyorum. Ama gitmedim.. Her şeyi geride bıraktım ve kaçtım. Aşktan kaçtım, uğruna ölebileceğim adamdan kaçtım, pembeden kaçtım, okyanustan kaçtım, en güzel çiçek kokularından kaçtım. Ve bir daha pembeyi sevemedim. Pembe gülü her gördüğümde koşarak uzaklaştım. Çünkü ölüyordum. Keşke yaşasaydım. Her şeyi onunla yaşasaydım ve öyle çekip gitseydim. Benden nefret etmeliydi, yapmam gerekiyordu ve yaptım. Şimdi ölümle burun buruna tek başıma sürünüyorum İzmir sokaklarında.
Nefes Almadığım sürece SENİNİM.. CANSU AKAR
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pembe ve Sen
ŞiirBu bir roman değil, şiir kitabıdır. Her yazdığım bana ait. Desteklerinizi bekliyorum :)