6.bölüm

69 6 2
                                    

eve vardığımda daha kapıyı açmadan gelen sesleri duymuştum içeri girmeyi hiç istemiyordum. Annem ve babam yine kavga ediyordu kim bilir kendilerine yine ne gibi saçma bir konu bulmuşlardı gelen kırılma sesinden sonra telaşla kapıyı açtım. Kapıyı açmamla babamın "Odana çık Arya!" diyr bağırması bir oldu. Her zaman ki gibi sustum ve merdivene yöneldim ben basamakları çıkarken sesleri yükselmeye devam ediyordu. Seslerini duymamak adına kulaklığımı taktım ve sesi sonuna kadar açıp Sansar Salvo-dum taka dum dinlemeye başladım. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum lanet olsun yine o his. Avazım çıktığı kadar susarak ağlamaya başladım. Sesimi duymasınlar diye hıçkırıklarımı içime atıyordum. Babamın "senden nefret ediyorum!" sesi ile irkildim ve kendimi kaybetmiş bir şekilde telefonu fırlatıp odadan çıktım. Aşağı indim ve bağırmaya başladım. "Sen! Bu güne kadar sevgine zaten asla inanmamıştık bu sözlerinle olmayan o aşağılık yalan sevgini gözümüzde daha ne kadar düşüreceksin." yediğim tokatla sarsıldım ama korkmuyordum ve sonuna kadar devam edecektim bu güne kadar fazlasıyla susmuştum. Ayağa kalktım ikisine de baktım gözlerindeki acizlik okunabiliyordu "Benim böyle olma sebebim tamamen sizsiniz ikinizden de nefret ediyorum benden uzak durun! Bu suskunluğum içime atışım,diğer insanlar gibi olamayışım. Hepsi sizin suçunuz." derken ağlamaya başlamıştım kendimi yatıştırmaya çalıştım ve devam ettim ama sesim hala fazlasıyla titriyordu "Baba bana bir kere içinden gelerek sarıldın mı? Peki sen anne,sen bana bir kere annecim dedin mi? Ben sizden sevgi gördüm mü? Sevgiyi hiç tattım mı? Şimdi karşıma geçmiş bir de bana tokat mı atıyorsun babacım? Hiç hakketmediğim bir hayatı yaşıyorum oysa ben de isterdim o insanlae gibi mutlu olmak gülmek ailesi tarafından sevilen biri olmayı ben de isterdim."
hıçkırıklarımı tutamayacağımı fark edince koşarak odama gittim ve yatağıma atlayıp ağlamaya başladım. İnsanların ölürken geçer anıları gözlerinin önünden oysa bütün o kötü anılarım gelmişti şimdi benim gözüme. Küçükken yediğim dayaklar,küfürler,hiç görmediğim o sevgi. Aklıma Manas geldi, bu bunalım halimden ancak o çıkarabilirdi beni telefonumu elime aldım ve numarayı çevirip Manası aradım. "Sana ihtiyacım var." derken sesim titrediği için kendime lanetler yağdırıyordum, endişeli bir sesle "hemen geliyorum" dedi ve kapattı. İyi de benim adresimi nerden biliyordu ki? bunu sorulacaklar listeme ekledim ve üstüme bir hırka alıp aşağı indim. Salonda kimse yoktu bir yandan nerde olduklarını merak ediyordum ama burada olmamaları bir şanstı. Dışarı çıktım ve Manası beklemeye başladı, 5 dakika sonra Manası görünce koştum ve sarılıp ağlamaya başladım. Ona sarılınca kendimi aşırı şekilde güvende hissetmiştim Manas'a sığınıyordum öylece sarıldık ben ağlarken sesini çıkartmıyordu zaten son isteyeceğim şey de şuan konuşmasıydı. O da aklımı okumuş gibi susuyor ve sakinleşmemi bekliyordu. Sonunda ondan ayrıldım ve gözlerinin içine baktım sanırım gözleri dolmuştu. Utanacağını veya tersleyeceğini bildiğimden görmemiş gibi davranarak hafif tebessümle "teşekkür ederim" dedim. Sorar gözlerle baba bakıyordu ama anlatmayacaktım sadece beni teselli etmesini istedim, konuyu bilmeden teselli etmesini. Çünkü insanlar boş sözlerle avutuluyor ve ben bunu fazlasıyla saçma buluyorum. hayat acı ve acı gerçek. Bazıları gerçekleri kaldıramayacak kadar zayıf bu yüzden boş yalanlarla kendilerini kandırıyorlar.
"senin suçun yok" bu sesle kendime geldim. Manasa baktım "konuyu bile bilmiyorsun." dedim. "Olsun konuyu bilmem gerekmez sen hata yapamayacak kadar temizsin" dedi. Bu söyledikleri yüreğimi burktu,madem öyleyim neden bunlar başıma geliyor? Boşuna mı kendime ben ne lanet kızmışım mı diyorum yani?
"Beni tanımıyorsun bile" diyebildim sadece ama içimdeki burukluk sesime de yansımıştı. Birden durdu önüme geçti ve gözlerime bakmaya başladı. O küstah yağmurlar yağmaya başladı tam bu an da. Bunu fırsat bilip göz yaşlarımı serbest bıraktım. Kurtarıcım bu küstah yağmurlardı. "Seni tanımama gerek yok gözlerin herşeyi anlatıyor" dedi ve yüzüme düşen o yağmur tanelerinin arasından göz yaşımı seçip sildi. Beni bu kadar dikkatli mi inceliyordu yani? Yağmur damlası ve göz yaşımı ayırt edecek kadar mı çok?
yürümeye devam ediyorduk,o saçma sapan yollar şimdi daha huzurluydu.Ben büyümek zorunda kaldım hiç çocuk olamamıştım hiç ağlayamadım birileri destek olmadı bana. O günden beri avutulmayı boş buluyorum çünkü ben acılarla yüzleşmeye alıştım,kabullendim hayatı.
Biz yürürken hava kararmıştı,nereye gittiğimizi bilmeden yürüyorduk bütün sokakları dolaşmıştık sonunda sakin ıssız duygularım kadar karanlık bir çıkmaz bulduk ve bir duvarın dibine oturdum Manas da bana eşlik etti. Bir süre hiç konuşmadık karanlığa odaklandım içimden konuşmak gelmiyordu bazı insanları yeşil kahverengi vs rahatlatır ama ben huzuru siyah da buluyordum.
"Saat geç oldu" dedi Manas. Şuan gitmek istediğim son yer evdi, bir an düşünmeden ne tepki vereceğini düşünmeden-belki de düşünmek istemedim- Manas'a dönüp "Ailen sorun etmezse size gelebilir miyim?" diye teklifte bulundum. Bu söylediğim karşısında gözleri büyüdü kekeleyerek de olsa "olur" demeyi başarmıştı. Biraz yürüdükten sonra evine ulaşmıştık. 2 Katlı küçük beyaz biyerdi gece konduyu andırıyordu ama daha gösterişliydi,villa denemeyecek kadar da sade.
Evin içinde pek eşya yoktu ve koyu renk eşyalarla dekor edilmişti. Uykumun geldiğini fark edince esneyerek Manas'a döndüm,güldü ve "Gel sana giyecek birşeyler vereyim" dedi. Odasının her yerinde kağıtlar asılıydı,tahmin ettiğim kadarıyla rap sözleriydi birinin başında kocaman bir şekilde 'BU BİR AŞK ŞARKISI DEĞİL!' yazıyordu. Kendimi tutamadım ve "sanırım birileri aşka küsmüş" dedim ve güldüm. Ters bir şekilde bana döndü ve "odamı incelemen için seni buraya çıkartmadım" dedi. Moralim bozulmuştu ve suratımı asmıştım. Konuyu değiştirmeye karar verdim ve "ailen evde değil mi?" diye sordum ama bu soru onu daha da sinirlendirdi pijamayı suratıma fırlattı hiçbirşet demeden kapıyı çarpıp gitti.
Siyah bacaklarıma gelen bir tişört ve şort giymiştim kısa olduğu için her ne kadar içimde şort da olsa rahat olduğum söylenemezdi bu yüzden hemen uyumam gerektiğini düşündüm. Tişörtü çekiştire çekiştire yanına indim ve "Şey, uykum geldi nerde uyuyacağım?" dedim. Bana hiç bakmadan "benim odamda uyu!" dedi,sesinin titrediğini fark ettim,tişört kısa olduğu için biran önce yukarı çıkmak istiyordum ama onu bu halde bırakırsam içim rahat etmeyecekti bu yüzden yanına oturdum ve konuşmasını beklemeye başladım. Sonunda "uyumayacak mısın?" dedi. "Seni bekliyorum,ben karanlıktan korkarım." dedim ve tebessüm ettim. Bana baktığında şoka girmiştim gözleri kıpkırmızıydı,ağlamıştı. Onu bu kadar üzen bir kız mıydı? diye düşünürken ister istemez içim burkuldum. "Bi kızın seni üzmesine neden izin veriyorsun. O kız kendisini sevmeyen adamlara layıkm..." cümlemi tamamlayamadan bağırmaya başladı, "Ya sen neyden bahsediyorsun hangi şerefsiz kız beni üzebilir?! Konuyu bile bilmiyorsun benim göğüsüm ağrıyor lan ailen yokken aşk ne lan tükürürüm aşkına lan ben hiç anne baba sevgisi görmemişim kimse bana şefkat göstermemiş kız diyosun!!" Neye uğradığımı şaşırmıştım göz yaşlarıma hakim olamadım hiçbir şey de söyleyemedim dilim tutuldu sadece ayağa kalkıp ona sarılabildim. Sarılınca o da göz yaşlarını serbest bıraktı,ağladıkça daha sıkı sarılıyordu. iki saat önce ben ona sığınıyordum şimdi ise o bana. Böyle tamamlıyorduk birbirimizi o gece bana sarılmayı hiç bırakmadı sanki gitmemden korkuyor gibiydi. Hiç konuşmadı sadece sarıldı arada sesini çıkarmadan ağlıyordu omzumdaki ıslaklıktan anlıyordum ağladığını. sonra da öyle uyuyakalmışız.

SAHTE SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin