Bakış Açısı

33 2 0
                                    

İnsana insan olduğu için değer vermeye başladığımdan beri çok değiştim ben.
Evet değiştim. Belki insanlar zorladığı için belki de kendi seçimim olduğu için değiştim, ama değiştim işte. Daha çok sevdim. Sevdikçe daha da artar oldu acılarım.

Kırgınlıklarımı saklamayı öğrendim mesela. Bütün gece sessizce ağlamayı ertesi sabahsa gülerek hayata devam etmeyi öğrendim.
İçim harabeden farksızken kahkaha atmayı öğrendim. Öyle iyi sakladım ki kendimi, en yakınımdakiler bile anlamaz oldu halimi.

Şuan matematik dersindeyim mesela. Bir soru yazdık. Tam dört ayrı çözüm yoluna baktık. sonuç; çözümü yok. Ya ayıp be kardeşim. Bari hatır olsun diye bi çözüm koyun.
Hayata çok benzedi aslında. Boşa koysan dolmuyor, doluya koysan sığmıyor hesabı.
Bazen öyle sorunlarla karşılaşıyoruz ki bir türlü bir sonuca varamıyoruz. Zorluyoruz, yardım istiyoruz ama nafile.Hayat matematiğe çok benziyor.

"CEVABI OLMAYAN SORUYU MATEMATİK PROFESÖRÜ GELSE ÇÖZEMEZ."

~~~

Her insan sevgi ister. Ben de öyle. Ama alışık değilim sevgiye. Öyle sevgisiz kaldım ki nerde ufacık bir ilgi kırıntısı görsem oraya koşar oldum hep.
Bünye alışık değil ki böyle şeylere. Siz de sevin insanları. Belki kırılırsınız ama elbet sizin o ufak ilgi kırıntınıza muhtaç birileri vardır.

~~~

Gelelim bir diğer konuya;

Ben çok öğüt veririm, çoğu da doğru çıkar. Görürüm bazen sonuçları, bilirim. Biz buna tecrübe diyoruz. Bakmayın öyle yetişkin insanlar gibi konuşup durduğuma.
Hey! Ben de siz gibi gencim, hatalar yapabilirim. Evet, insanlara tavsiye veriyorum ama kendime gelince tam bir kapalı kutu. Bilemiyorum.

Zaman acıları dindirmez her zaman. Mesela bazen özlersin. Özledikçe acını daha da çok hissedersin.
Zamanla unuturmuşum. Ben unutmak için mi sevdim?

Zaten unutmak kelimesini sevmiyorum ben. Unutmak nedir arkadaşım? Alzheimer mıyım ben? Yokluğunu kabullenmek diyelim biz ona.

"UNUTMAK DEĞİL BU. ALIŞMAK, UYUŞMAK BELKİ DE."

~~~

Köşedeki saate bakıyorum. Yaşlanmış sanki biraz, yıpranmış da.
Sanki zamanın akıp gidişine tanıklık etmekten yorulmuş, artık durmak ister gibi akreple yelkovan.

Yıllarca evden eve dolaşmış durmuş, eskimiş, eskidikçe de değerlenmiş.
Ama yılmamış, bıkmamış eskimekten.
Gördüğü hasara rağmen hala ayakta.

Kendime bakıyorum. Bir "saat" kadar olamadığıma yanıyorum.

~~~

Sevmezler "Kaktüs" ü. Dikenlerini batırır diye korkarlar.

Sanırım ben de kaktüs gibiyim.

Herkes dikenlerimi düşünüyor o dikenlerin neden var olduğunu sorgulamadan.

Oysaki ben çöldeyim. Hayatta kalmak için o dikenlere ihtiyacım var.

Saklanmam gereken insanlar var. Sert görünmem gerek.

Normal bir çiçek olursan koparırlar, ezer geçerler.

Oysa kaktüs olursan yalnız olursun belki ama zarar görmezsin.

Yada seni dikenlerinle sevecek biriyle karşılaşırsın.

Ve ben kaktüs gibi aşırı ilgiye dayanamam, alışık olmadığım için bocalarım.

Kaktüs de suyu çok sevmez. Azla yetinmeyi bilir kaktüs.

""KAKTÜS OLMAK ZOR İŞ.""

( Sizi kaktüs olmaya zorlamayacak insanlarla olmanız dileğiyle...)

Cam KırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin