1

589 52 57
                                    

* * *

Güne alarm sesini duyarak başlıyordum. Sinirle gözüm kapalı bir şekilde telefonumu bulmaya çalıştım ve alarmı kapadım. Birazcık daha dinlendikten sonra tüm mayışıklığımla yatağımdan yavaşça kalktım. Şu anda o yatağımda mışıl mışıl uyuyor olabilmeyi o kadar çok isterdim ki..

Tuvalete gidip günlük işlerimi hallettim. Dağınık odamda kıyafetlerimi bulabilmek için etrafa baya bir bakındıktan sonra bulup hemen giyindim. Normalde forma giymem gerekiyordu fakat formanın rengine yakın kıyafetler giydiğimde sorun olmuyordu. Minik göbeğim ve ben bu kıyafetin içine zorla sığabilmiştik. Sanırım biraz(!) kilo almıştım.

Topuz yaptığım saçımı açtıktan sonra iki taraftan toplayıp, ördüm. Önden bir iki tutam saç bıraktım, hoş olmuştu. Aynadaki görünüşüme baktıktan sonra 'eh, fena değil' diye düşünerek kendimi süzdüm ve çantamı hazırlayabilmek için yavaşça kitaplığıma yöneldim. Dün akşam hazırlayacaktım ama üşengeçlikten hazırlayamamıştım. Telefondan bugünün ders programına ait bütün dersleri çantama koydum ve çizmelerimi giyerek hemen yola çıktım. Kulaklığımı kulağıma taktım ve rastgele bir şarkı açarak sesini sona alıp dinlemeye başladım. Çok kısık sesle şarkıyı mırıldanıyordum, kendi kendime gülümsedim.

Arkadaşım sandığım, bazen konuştuğum insanlar yine bensiz okula gitmişlerdi. Halbuki bana 'seni de evden alacağız' gibi şeyler söylemişlerdi. Gerçi alay eder gibilerdi. Sanırım o kadar önemsizdim ki, yokluğumu kimse fark etmemişti.

Aslında haklılardı. Neden beni merak etsinler ki? Kim benim gibi her şeyden çekinen ve en ufak şeyden bile utanan, özgüvensiz birisiyle arkadaş olmak isterdi ki?

Ailemle bile doğru düzgün konuşmuyordum. Onlar bile varlığımı unutuyorlardı. İşleri sebebiyle eve çok az uğrarlardı ve bazen bana haber vermeden gelip giderlerdi. Ailem bile beni umursamıyorsa, başka insanların beni umursamasını nasıl bekleyebilirdim ki? Bu gülünç olurdu.

Sınıftan hiç arkadaşım yoktu. En arka sırada, cam kenarında ve tek başıma otururdum. Hep kendi köşeme çekilirdim. Müzik dinlerken aynı zamanda günlüğüme yazılar yazardım.

Bazen sınıftaki hocalar bile varlığımı unuturdu. Derslere katılmazdım daha doğrusu katılamazdım çünkü insanların bakışları yüzünden yanlış yaparım diye korkardım ve sonuç olarak herkes bana dik dik baktığı için doğru bildiğim şeyi unutup, utanırdım. Aslında çoğu dersim iyiydi ama sınıf ortasında yapamıyordum işte. Şu utangaçlığımı bir türlü yenemiyordum.

O kadar yavaş yürüyordum ki, gelmem daha uzun sürer sanıyordum ama okuluma varmıştım. Burada huzurlu hissediyordum. Derslerin ve sınavların zorlaşması beni her ne kadar korkutsa da ben burada mutluydum. Hiç gerçek arkadaşım yoktu ama ben kendime yetiyordum. Yalnız olmak daha güzeldi, en ufak bir şey yaptığında kimse seni fark etmiyordu ve rahatça istediğini yapabiliyordun.

Sınıfım giriş katındaydı. Yavaşça okula girdim ve biraz yürüyüp sağdaki uzun koridorda hızlıca ilerlemeye başladım. Sınıfımı gördüğümde hemen oraya ilerledim ve elimi kapının kulpuna koydum. Tam kapıyı açacaktım ki aynı anda başka birisi de elini kapının kulpuna götürmüştü. Eli benim elimin üstündeydi, fark etmeden yaptığının farkındayım ama cidden utanmıştım. İyi ki utanınca çok kızarmıyordum da çok anlaşılmıyordu.

Çocuğa bakmadan elimi hızla geri çektim ve kapıyı açmasını bekledim. Ufak bir tebessümle kapıyı açtı ve "Önden bayanlar." Diyerek bana sınıfı işaret etti. Bir tepki vermeden içeri girdim ve hemen sırama ilerleyip oturdum. Çocuk da yerine oturmuştu. Daha önce hiç dikkat etmediğim birisiydi. Adı şeydi sanırım.. Bora mıydı? Evet, Bora.

UtangaçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin