Şehrin dışında herkesten uzakta tek katlı sahile yakın olan aşk yuvamız olarak adlandırdığımız evimiz...Sam ve benim. Uzun yıllar sonra aynı evi paylaşmak beni halen heyecanladırır. Sam özel bir hastanede başhekimdi. Bu hastanede babasınındı. Ama uzun süredir görüşmüyorlardı. Sam'e hiçbir zaman beni yakıştıramadıgı için düğünümüze dahi gelmemişti.
Her sabah evden ilk çıkan ben olurum. Ama şu sıra benden çıkanda yok zaten.Arabamda radyoyu açtığımda duyduğum şarkı hayaller kurmaya sebep olmuştu.Sahilden şehre inmek pek çekici gelmemişti bana. Dağ yolunu tercih ettim bu sabah. Kuş cıvıltılarını özleyeli uzun süre olmuştu. Bu yolun yaklaşık 5 km sonrasındaki yurt ise her zaman esrarengizliğini koruyordu .
Belki bir gün oranın tarihi hakkında blogumda bir şeyler paylaşabilirdim.Bir şey vardı orada... Sanki oradan geçerken içeriden gözlerin beni izlediğini düşünüyordum. İşe vardığımda saat 9'u çoktan geçmişti. Bilgisayarımı açıp gelen maillerime göz gezdirirken,şefin beni çağırmasıyla akan gözyaşımı bir çırpıda silmek zorunda kalmıştım. Gelen mail Sam'den idi. Bu bir... Bu bir düğün davetiyesiydi. Sonunda o kızla evleniyorlardı . Aklıma tek gelen bu berbat şeyi 9. Kattan atıp parçalanan her bir parçasıyla kendimi rahatlamış hissedecektim. Ama hiç bir şey Sam'in benden vazgeçmiş olması gerçeğini değiştirmez. Belkide bütün hata bendeydi. Sam'i mutlu edecek şeyler eksikti. Belki de ona eve geldiginde odamızda mutlu edememişdir. Kim bilir...