Kendimi ofisten dışarıya atana kadar gözyaşlarımı içime akıtmıştım. Ayaklarımın beni götürdüğü yere gidiyordum.Havadan mıdır bilmem ama içimi daraltan beni boğan bişeyler vardı.Eskimsi kaldırım taşlarından geçerken ayaklarıma bıraktım kendimi. Onlar bilirdi bu bedenin nelerden kaçmak istedigini. Etraftaki sesler sinek vızıltısı gibi geliyordu. Yoldan karşıya geçerken adımımı yaya geçidine attığım anda korna sesiyle kendime geldim. Küfredeceksine ortalığı birbirine katmıştı. Utancımdan kendimi karşı kaldırıma zor attım. Bir yer kestirdim sonunda. Bu yer tarihi bir binanın eskileri buram buram burnunuzda tüttüren havasıyla tamda benim ruhumu anlatıyordu. Kapının üzerindeki zilin yükselmesiyle kafede azda olsa dolu olan masaların birden bana dönmesini sağlamıştı.Yüzüme düşen perçemlerimi geriye atmaya bile halim yoktu. Denize daha yakın olan masaya kendimi attıktan sonra masaya gelen esmer bir adamın bana gülümseyen gözlerle bana yaklaşmasını izlerken gözlerinde ki parlamayı Sam'in bana evlenme teklifi ettiği ana sürükledi.
-Sanırım seni üzen bir şey var. Eğer iznin olursa özel karışımım ile sana sunabilirim.