KUMDAN KALE

23 0 0
                                    


Elim yüzüme gitti. Baş parmağımdan aşağıya bir damla düştü. Ben düştüm. İçim sökülüyor gibi hissediyordum. Adımlarını duyuyor ve ses çıkarmadan dinliyordum. Gidiyordu. Anılarım gidiyordu. Canım gidiyordu. Ben... ölüyordum.

Kafamı kaldırıp gidişine baktım. Kumdan duvarlarımın yıkılışını izliyordum. Bir bir yere düşüyordu tuğlalarım. Savunmasızdım. Başımı tekrar eğdim önüme. Saçlarım yüzümü iki taraftan da kapamıştı. Gözlerimi kaparken perdemi çektim üstüme. Kimsenin beni görmesini istemiyordum. Bu güçsüz halimi görüp acımalarını istemiyordum. İçimde ki boşluğu görmelerini istemiyordum. Bacaklarım beni taşımıyordu, kalkamıyordum. Tek kelime edemiyordum. Ağzını açtığımda kelimeler dökülmüyordu.

Küçük bir kıvılcımdan çıkan yangındı bu. Küçücük ama çok yakan bir yangın. Sönmeyen ve yakacak yerleri asla bitmeyen bir yangındı. İçimdeki iste boğuluyordum. Elimden en ufak bir şey dahi gelmiyordu.

Yerden destek alarak kalkmaya çalıştım. Bacaklarım titriyor, yürüyemeyecek gibi hissediyordum ama mecburdum. Burada kalamazdım. Gitmem gerekiyordu. Nasıl umurumda değildi. Elimi saçlarıma götürüp arkaya attım. Dağılmıştım. Görünüş olsun, duygusal olsun, dağılmıştım. Baktığım yeri görmüyordum. Yavaşça arkamı döndüm. Adım attım. Durdum. Gözlerim kararıyordu. Umursamadan devam etmek istedim. Bedenim benimle aynı fikirde değildi.

Tenimde sert zemini hissettiğimde çoktan gözlerim kapanmıştı. Birilerinin yanıma geldiğini hissediyordum. Bağırıyordum ama hareket edemiyordum. Bayılmıştım. Bu benim güçsüzlüğümdü. Bu benim acizliğimdi. Ne olursa olsun zaafiyetimdi.

Şiir gibiydi yaşamım. Ve şiirler asla iyi olaylar üstüne yazılmaz. Kandırma vardır, ölüm vardır, bitmişlik vardır, hiçlik vardır, derinlerde bir yerde yitirilmişlik vardır. Unutulmak vardır. Şiirler bu yüzden yazılır. Güzel oldukları kadar öldürücülerdir de. Her zaman.

Bacaklarımda ve sırtımda bir çift el hissettim. Sonra da yer ile bağlantım kesildi. Sarsılarak ilerliyorum. Gözümü açtığımda o iğrenç hastane kokusu ciğerlerime doldu. Kaşlarımı çatıp yüzümü buruşturdum. Kolumu kaldırmaya halim yoktu. Yavaşça gözlerimi araladığımda karşımda Sam duruyordu. Uyandığımı farketmemişti. Koltukta öne eğilmiş, dirseklerini bacaklarına yaslamış, ellerini eğik başını üstüne koymuş düşünüyordu. Ne zamandır buradaydım bilmiyordum. Boğazımda ki kuruluğu öksürük olarak dışarı vurdum. Sam başını aniden kaldırıp hemen yanıma geldi. Ellerim tuttu.

"Nasıl hissediyorsun?" dedi.

Kuru bir öksürükten sonra zar zor;

"İyiyim." deyip gülümsedim.

"Sana birşey olacak diye çok korktum." dedi ve yüzünü ellerime gömdü.

Bir hıçkırık çıktı ağzından. Aniden doğrulmaya çalıştım ama becerememiştim. Kalkmaya çalışırken düştüğümde başımı da vurmuştum.

"Aghh!"

"Heyy dikkat et!" kafasını kaldırdığında gözleri kıpkırmızı ve ıslaktı.

Elimi yüzüne götürüp baş parmağımla gözyaşlarını sildim. Başını elime yaslayıp öptü.

"Sensiz yapamam ben." dedi.

"Heyy! Abartma ama ben iyiyim." dedim şakaya vurmaya çalışarak.

Her insanın hayatında sahip olması gereken kişilikte biri benim hayatımdaydı ve ben çok şanslıydım. Bunun farkındaydım. 



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 24, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HİPNOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin