MAVİ DENİZ

20 0 0
                                    

Masmavi bakıyordu bana. İçine çekiyordu resmen. Ben gözlerine bakmış dalarken ellerimi tuttu. Ruhuma dokundu o an. İçim hem heyecan hem korku doldu. Hiç konuşmasak da gözlerine baksam sadece olmaz mıydı? Yüzünü ellerimin arasına aldım. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Ona dokunmak... tarif edemiyorum. 

"Seni seviyorum Zack."

Gözleri gülüyordu. Yaklaştı biraz daha. Kokusuyla mest olurken dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Öpmüyordu. Öylece duruyordu. 

"Seni seviyorum Anna." 

Mutluluğu herkes başka şekillerde tarif eder. Benim ki O'ydu.

Bi anda öpüp kaçmaya başladım. En içten kahkahalar arasında kaçmaya... 

"Heeyyy!! Bu haksızlık."

Gülerek geliyordu peşimden. Klasik aşk filmi sahnelerini yaşıyordum onunla. Koşarken arkadan bir el omzumdan tuttuğu gibi yere yapıştım. Canım bayaa acımıştı. Ne ara çıktığını anlamadan onu üstümde buldum.

"Ne yaparsan yap ama sakın beni bırakma." dedi.

Gözlerim dolmuştu. Bunu nasıl düşünebilirdi? Ben ona aşıktım. Bir an sanki o gidecekmiş gibi bir hisse kapıldım. Bir damla düştü gözlerimden yere. Gözleri büyümüş bir şekilde bana baktı. Anlamıştı. Her zaman anlardı. Konuşmama gerek yoktu. Bakması yeterliydi. 

"Asla!" dedi.

Tebessüm ettim. Onunla her anım muhteşemdi. Kavga ettiğimizde çok olmuştu. Ama hiç uzatmaz, dert etmezdik. 7 yıl boyunca gerçekten yaşadığımı hissetmiştim.

Ta ki o gün gelene kadar. Evlenmeyi düşünüyorduk. Daha çok kısa bir süre önce bana teklifte bulunmuştu. Çığlıklarla kabul etmiştim. Etrafta kim var kim yok alkışlamışlardı. 

Sadece 8 gün. 8 günün ardından bana gelip;

"Özür dilerim Anna, yapamayacağım. Ben... ben... ben başkasına aşık oldum." diyene kadar yaşıyordum.

O benim imkansızımdı. O benim çöldeki koca meşe ağacımdı. Serin gölgesi, güvenilir gövdesi...

Kayboldu. Bir an da hemde. Tenimde bir yanma hissettim. Güneş bedenimi yakıyordu ve ben hiç birşey yapamıyordum. Gitmişti. Benim gölgem gitmişti. Yanıyordum.

.......

Aradan 12 yıl geçtikten sonra dahi bu hislerin aynı dozda doğması adil değildi. Scott'ın yanından ayrılıp bahçeye çıktım. Hava almak iyi gelecekti. Yani en azından ben öyle düşünüyordum. Scott peşimden gelip bana hesap sormaya devam edene kadar. 

"Scott!! Bırak onu!!"

Sesin geldiği yöne baktığımızda Zack o masmavi gözlerini kısmış, kaşlarını çatmış hızla bize doğru geliyordu. 

"Ne yaptığını sanıyorsun sen!?" 

"Nereden tanışıyorsunuz siz?!" dedi Scott aynı sinirle.

"Biz... biz...."

"Ne siz ne!!!!"

"Hadi desene. Hadi. Bıraktım desene. Beni seven tek kadını bıraktım oda Anna idi desene Zack. Ne bekliyorsun? Hadi de. Onun hayatını mahvetmek için geri geldim de. Bunun için seni kullanacağım desene Scott'a. O gecede beni kaçırdığını söylesene."

İkiside sadece durmuş bana bakıyorlardı. Scott şaşkınlık, Zack ise beklenmedik bir şekilde üzgün görünüyordu. Peki ben ne hissediyorum? Emin değilim. Kırgın mıyım hala? Hayır. Peki ya kızgın? Hiç olmadım. Bilmiyorum ama herşeyi yüzüne vurmak istiyorum. 

"Neden susuyorsun konuşsana Zack!!" İttim var gücümle. "Onu geride bıraktım, onu aldattım, onu paramparça ettim, ortada bıraktım desene!! Neden susuyorsun?!!" Gözlerim bana ihanet edecesi dolmaya başladı. Her cümlemde biraz daha itiyordum. Yada çalışıyordum. Bilmiyorum. 

Öylece baktım o masmavi gözlere. Oradaki denizde boğmuştu beni. Oradaydı benim ruhumun cesedi. 

"Neden geldin?" diyebildim son kalan sesimle sessizce. Hıçkırarak ağlıyordum artık. Etraf umurumda değildi. Kimse değildi. Şuan Scott dahi değildi. Sadece ikimiz vardık. Sadece... ikimiz. Dizlerimin üstüne çöküp ağlamaya devam ettim. Zayıflıktı bu benim için. Birinin önünde ağlamak. Sebebi önemli değil, zayıflıktı. Şuan hissettim gibi. Ona karşı hep savunmasızdım. Hiç bir zaman değişmedi bu. Ve sanırım değişmeyecek de. 

"Pişmanım." dedi.

Ağlamam daha da şiddetlenirken önüme diz çöktü. Yüzümü ellerinin arasına aldı. Eski anılar gözümde canlandı. Bende ona aynısını yapmıştım. 

"Biliyorum." dedi. "Sende yapmıştın."

"Git." diyebildim duyulur duyulmaz bir sesle. "Yalvarırım git. Dayanamıyorum. Git."

Gözlerimin içine baktı. Gerçekten pişman mıydı anlamıyordum ama üzgündü. Biliyordum. Her bi mimiğini tanırdım onun. Ama bu dediğini anlamıyordum. Belki de anlamaktan korkuyordum.

"Git." dedim tekrar.

"Peki." dedi. Alnımdan öpüp yavaşça kalktı. "Senin için." dedi. 

"Git... git.. gitt..." dedim çok kısık sesle. Çoktan yürümeye başlamıştı.

"Git... git... git...me. git-me... gitme....."




HİPNOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin