KARAR ANI

105 3 0
                                    

Hayatınızın aşkı gider ve sizden geriye harabeden başka bir şey kalmaz. Yıkık bir evi teker teker tuğla koyarak yeniden inşa etmeye çalışırsınız. Ama öyle güzel bir perdeniz vardır ki dışarıda ki kimse sizin bu yıkıntınızı görmez.

Bir yerden gelen bir ses herhangi bir ses bile hatta koku bile o dizdiğiniz tuğlaları yıkmaya yeterlidir. Can havliyle çırpınırsınız. Çırpındıkça batar, battıkça daha çok çırpınırsınız.

Ben tam olarak bunu yaşıyordum aslında. Scott’a karşı gerçekten birşeyler hissedip hissetmediğimi sorguladım dün gece. Yoksa ben sadece bir yırtığa yama mı yapıyordum?

İkisinin tanışıyor olmasına şaşırmıştım fakat düşününce mantıklı da gelmeye başlamıştı. Tabi ki bu Zack’in işiydi.

Ama… neden gelmişti?

Benden daha ne istiyordu. Aklımda binlerce soruyla uyuyakalmıştım.

Sabah gözlerim sanki yapışmıştı, açılmıyordu adeta. Bıraksalar bundan sonraki zamanları uyuyarak geçirebilirdim çünkü yaşadığım ve hissettiğim herşeyin yalan olduğunu anlamıştım. O zaman uyanmanın ne anlamı vardı ki? Oyle değil mi?

Odamın kapısı çalınıyordu. Benden ses geleyince odaya girdi Sam. En iyisi uyuyor numarası yapmaktı ama başaramadım.

“Yemezler kalk hadi.” Diye bağıyordu ve yerdeki yastıkları bana fırlatıyordu.

Dün gece olanlardan habersizdi tabi ki.

Yorganı üstümden sertçe atıp kalktm. Gözlerim dün ağlamamdan dolayı şişmişti. Sam bana anlamsız ve çok tuhaf bakıyordu.

Hızlıca odadan çıkarken tam bir şey diyecekti ama izin vermedim. Banyoya gidip sıcak suyu açtım. Kendimi suyun akışına bıraktım. Sıcak su derimi yakıyordu ama bu acı vermiyordu bana. Daha çok rahatlatıyordu.

Duştan çıkıp bornozumu giyip aynanın karşısına geçtim. Buğulanmış aynayı elimde silip kendime baktım. Hala şişliği inmemiş gözlerle kendime bakıyordum. İçime bakıyordum. Bomboştu bakışlarım.

Sıcak su sayesinde içerisi ısınmıştı. Çıkmak için kapının kolunu yavaşça indirip kapıyı açtım. Serin hava bedenimi yalıyordu sanki. Bir titreme hissettim. Banyonun kapısında dikiliyordum. Dalmış eski günleri gözümün önünden geçiriyordum.

O kadar zaman geçmesine rağmen hala aynı acıyı duymak saçmaydı. Çok saçmaydı.

Kolumdan sıkıca tutulup çekildiğimde kendime geldim. Sam bana hem kızgın hem meraklı bir şekilde bakıyordu. Benden ne olduğuyla ilgili bir açıklama bekliyordu. Lakin ben ne konuşabiliyordum nede buna halim vardı.

Boş boş gözlerine baktım. Kolumu elinden kurtarıp odama gittim hızlı adımlarla. Kapıyı yavaşça kapatıp kilitledim.

Bornozumu bir çırpıda yere atıp çekmeceme yöneldim. Siyah bir takıp alıp giydim. Dolabıma yöneldim ve kapağını açıp bakmaya başladım. Bugün Scott bana Zack’i nereden tanıdığımı ve onun evinde ne aradığımı soracaktı. Ne diyecektim.

Aslında ona açıklama yapmak zorunda değildim. Onu ilgilendirmezdi.

Dolabımdan bir kot pantolon çıkarıp yatağın üstüne fırlattım. Bol salaş kırmızı bir bluzu elime alıp baktım. Vazgeçip dolabın içine attım. Islak saçlarım sırtımdan akıp gidiyordu. Onları kurulamaya karar verdim. Banyoya gidip bir havlu aldım.

Çıkarken yine Sam ne olduğunu soracaktı ki donup kaldı. Bu sefer ben ona anlamsızca bakarken, karşısında sadece iç çamaşırlarımla durduğumu farkettim ve odama koşarak gittim.

Saçlarımın ıslaklığını azda olsa alıp tekrar dolabımın önünde dikilmeye başladım. Sıkılıp siyah dar bir bluz seçip giydim. Pantalonuda giyip aynanın karşısına geçtim.

Saçlarımı kuruttum ve taradım. Hiç şekil vermekle uğraşamazdım. Eski sevgilisini görünce saçını başını yapıp inadına önünden mutluymuş gibi yaparak geçen kızlardan değildim. Sahte değildim.

Eyeliner, rimel ve ruj. Benim makyajım buydu. Şeftali tonu bir ruj dürüp makyajımı tamamladım.

Çantamı aldığım gibi odamdan çıktım. Salona geçtim. Sam’in yanına oturdum. Dün olanları anlattım.

“Bunu şimdi mi söylüyorsun?!” deyip kızmıştı bana.

“Şuan bile zor konuşuyorum sen gelmiş şimdi mi anlatıyorsun diyosun! Dün nasıldım biliyor musun sen!” diyerek bir nevi sinirimi ondan çıkarmaya çalıştım.

Bir hışımla ayağa kalktım fakat tutup tekrar oturtturdu ve kendine çekip sarıldı. Sam’in göğsünde kendimi güvende hissediyordum. Herşey uçup gidiyordu. Rahatlıyordum. Gözlerim sarılmanın etkisiyle dolmaya başlamıştı. Engel olmadım ve gözyaşlarımın akmasına izin verdim.

Artık ağlamam daha da şiddetleniyordu. Sam sesini çıkarmadan bana sıkıca sarılıyor ve saçlarımı okşuyordu. Derin derin nefesler alıyordu. Üzülmemi istemiyordu biliyordum. Ama elimde değildi. 

İç çekişlerim yerini hıçkırıklara bıraktığında Sam daha sıkı sarıldı ve,

“Şşşş ben yanındayım güzellik.” Dedi.

Belini o kadar sıkı sarıyordum ki kıracak gibiydim ama sesini çıkarmıyordu.

Artık sesim çıkmıyordu. Hafifçe beni kaldırıp yüzümü ellerinin arasına aldı. Gözlerimin içine öyle derin bakıyordu ki kayboluyordum. Bir yandan burnuma gelen kokusu bir yandan bakışları beni daha da çok rahatlatıyordu. Yanağıma minicik bir buse kondurdu ve gülümsedi.

“Kalkta şu tipini bir düzelt.” Dedi gülümseyerek.

Güldürüyordu beni. Kalkıp banyoya gittim. Gözlerimin altı simsiyah ve yüzüm kıpkırmızıydı.

Hafif pudra sürerek kapatmaya çalıştım. Göz altlarınıda silip eyelinerı yeniden çekip çıktım.

Beni kapıda bekliyordu. Koluna girip beni arabasına kadar götürdü. Kapımı açıp,

“Buyrun güzellik.” Dedi gülümseyerek.

Arabaya bindim. Çok geçmeden okulun önüne gelmiştik. Aynaya bakıp tipimi kontrol ettim. Ağladığım belli olmuyordu. İyiydim. Sam’i öperek arabadan indim.

Önce kantine gidip bir kahve içecektim. Kantine girmemle Scott’la göz göze gelmem bir oldu.

Tamam onu bugün göreceğimi biliyordum ama bu kadar çabuk değil. Hiç istifimi bozmadan kantinde sıraya girdim. Beklediğim gibi yanıma geldi,

“Konuşucaz!” deyip kolumdan kantinin çıkışına doğru sürüklemeye başladı.

Kolumu çekmeye çalışıyordum ama öyle sıkı tutuyordu ki başaramıyordum. Ben debelendikçe daha çok sıkıyordu ve canım yanıyordu. Kantinden çıkınca beni resmen duvara fırlattı. Duvara çarpınca ‘ah’ diye bir ses çıktı ağzımdan.

“Ne işin vardı orada?!” dedi dişlerini sıktığı belliydi. Alnında bir damar resmen atıyordu.

“Seni nerden ilgilendiriyor?” dedim umursamaz bir şekilde.

“CEVAP VEER!!” diye bağırınca korkudan irkildim. Etrafa baktığımda herkesin durup bizi izlediğini gördüm.

“Seni ilgilendirmez!!” diyerek bende bağırdım.

Ne kadar beceremesemde ittirmeye çalıştım. Bağırıyordum. Delirmiştim.

“Sanane benim hayatımdan. Kiminle nerede olduğumdan sanane. Sen sen sırf kardeşin için benim yanımda olan çıkarcı birinden başkası değilsin. Beni rahat bırak!” deyip hızla önünden geçip gittim.

Kararımı şuan vermiştim. İkisinden de uzak duracaktım. Bana acıdan başka bir şey vermeyen bu iki kişi artık benim hayatımın bir parçası değillerdi. 

HİPNOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin