Bir portakal kabuğuna sığmak istedin mi hiç? Saniyenin onda belki de binde birinde bu ihtimalin olabilirliğini düşünmesi güldürdü genç kadını.
Portakal kokusunun ondaki etkisi güçlüydü, güçlü ve fazla idi. Genç kadın silik ve az hiçbir şeyi sevememişti zaten.
Pespembe olmuş parmak uçları kıvrıldı, yaktı sigarasını genç kadın dünyayı devirecek ince ve olağanüstü zarif elleriyle. Düşlerini yaktı sonra, durmadı düşündü portakal kabuğundan ona kolye yapan adamı, sığamadı beynine adam.
Düşlerindeki adam dünyanın hangi bucağında, hangi kokuyla sarmalanmıştı, kimbilir? Çörekotu mu susam mı isterdi poğaçasına? Poğaça sevmezdi belki hem, bunca beklediği adamın poğaça sevip sevmemesi mi düşündürüyordu onu, ne tuhaf!
(Tuhaf olan genç kadındı aslında, ve gelmeyecek ne varsa onu beklemesi idi. )
Seviyordu kadın, hayalinde yaşattığa adama deli gibi aşıktı. Lâkin gerçekten yeryüzünde hâlâ onunla karşılaşmamıştı.
Düşledi kadın tekrar, her zamanki gibi düşledi. Ona en yakın yer kafasındaki tiyatro sahnesi idi çünkü.
Kafasındaki her şeyi sahici bir ciddiyetle kuruyordu, bu da kendine olanları daha kolay yutturmaya yarıyordu. Kadın hep acımasızdı, huzurlu ve çirkindi oysa adam her şeyiyle eksiksiz ve kusursuz, karanlıktı. Kadın onu haketmediği hâlde ona ait adama aşıktı, büyük memnuniyet duyuyordu.(Bunların olabilirliği böcek şeklinde uyanma ihtimali kadardı. Belki de daha azdı)
Kadın gerçek hayatta insanlardan hoşlanıyor ve günlerce onların acısına tutunuyordu, sonra onlardan soğuyor ve hayalindeki adama tekrar dönüyordu. Ve günler sonra kafasındakilerin yeryüzündekilerden daha az acı verebileceğini buldu.
Peki neydi bu olanlar, niçin oluyordu?
Çünkü kadın biliyordu, bu hayatta hiç kimse ona körkütük aşık olmayacaktı. Evet, fazlasıyla basit ve kılçıksız bir sebepti. Dünyanın bir dengesi vardı, aşık olunan kadınlar ve her zaman daha çok seven kadınlar bir arada idi. Ve o yıllar sonra ikinci grupta olduğunu anlamıştı.
Evet, seviyordu fakat ya istediği insanlar tarafından sevdiği kadar sevilmiyordu ya da istemediği insanlar tarafından deli gibi isteniyordu. Ve o iki durumda da ait olmaktan kaçıp kendi dünyasına sığınıyordu portakal kabuğuna ya da tiyatro sahnesine.
Dönemiyordu artık gerçeklere, arayışları yoruyordu kadını. Kadın ne kadar sevilirse o kadar zarar veriyordu, sevdiğinde de sevildiğinde de zarar veriyordu. Kaçamıyordu da hem. İnsanlar ona geliyordu, o ise amaçlarını en kritik dönemde unutup onlara yöneliyordu ve sonucu hep hüsran oluyordu. Sevdiği insanlara zarar veriyordu, onlar gidiyordu ya da hiç gelmiyorlardı; askıya aldığı işleri ise başarısızlığa mahkûm oluyordu, en nihayetinde de kendisi de yalnızlığa.
Bu yüzden tiyatro sahnesi vardı.
Bu yüzden kendine olması muhtemel fakat zor bir insan yaratmıştı.
O güçlü bir kadındı, o ki bu dünyada aptal bir adamın aşk acılarını kendi aşkına rağmen dindirmişti. En az o adam kadar aptaldı fakat güçlü idi..
Oysa tiyatro sahnesinde Süreya inceliğinde adam onu hep bekliyordu. Ona türlü aptallıklar yaşatmıyor işin başına aşkla başlayıp; ayrılıkla sonlandırmıyordu.
Sevgisi de, nefreti de, küfrü de, netti kadının buna rağmen hep vardı adam. En önemlisi de buydu ya yüce azizlikti onunki.
Portakalı seviyordu, plansızdı, şiir gibi adam değilse de benim şiirim diyebiliyordu kadın tiyatro sahnesindeki hayranına -belki de kurbanına-, hem zaten kendi yarattığı bir adamı kusursuzlaştıracak kadar zekiydi kadın.
Soğuktan içi buz kesnişti kadının ve gözlerini sıkıca bir daha yumdu ve tüm içtenliği ile bu tiyatro sahnesine artık gerek duymayacağı günleri diledi, o olmazsa da bir sabah böcek olarak uyanmayı.
Tüm tüm tüm içtenliği ile...
Kalktı kadın, buz tutmamış yerlere basa basa yürüdü.
Bunca günahla yaşayan bu kadına yeryüzünde böyle bir adam verilmezdi belki ama; o da sıradan bir adamı değiştirecek kadar aptal değildi artık.
En iyisi, en güzeli portakal kabuğuna sığınmaktı, haklıydı.
Bir portakal kabuğuna sığmak bunların oldurmaktan daha kolaydı şüphesiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNÜL BİRİKİNTİSİ
Non-FictionMahkumsak diyor yazar bu güzel olmalı yoksa dram yalnızca komedi olur. Yine gece sevgili okuyucum. Ve meyleden bu yalnızlık bugün beni sana mahkum etti. Marifetli göndermelerim olacaktır. Bilimum başka sebeplerden bazen sana bazen kendime hitap ed...