Düğün(FİNAL)

41 8 1
                                    

Düğün gününe ikimiz de bomba gibi uyandık. Selim erkenden gelip bizi aldı. Kuaförde Yasemin'e harika bir gelin topuzu yaptık. Arkadaşım hayallerine kavuştu rüya gibi bir gelin oldu. Tabi ben de bu güne kadar görmüş olabileceğiniz en güzel nedime. Düğün gününü bir kaç küçük aksilikle atlattık. Yasemin'in tırnağı kırıldı,nikah şekerleri yetişmedi, benim kolum çizildi... Ama hepsini çözdük. Sonunda o muhteşem törene hazırız.
"Ayyy Gözde çok heyecanlıyım tut elimi."
"Sakin ol kızım alt tarafı evleniyorsun. Tamammm evleniyorsun kesinlikle heyecan yapabilirsin."Dedim ve gülümsedim.
Bizim bu halimize önde oturan Mert de gülümsedi.
Kulağına eğilip bekarken yapacağım son pisliği yaptım.
'Sen daha heyecanlanma asıl heyecan gecenin sonunda gelinliğinin fermuarı açıldığında yaşanacak.'
'Kızım sapık mısın sen?' dedi hafiften kızararak.
'Eee hayatın gerçekleri bunlar. Yoksa ben nasıl teyze olurum?'
'Kes sesini ondan heyecanlıyım zaten.'
İlk defa bir düğüne gelinle birlikte girdim hatta ilk defa bir düğüne geldim. Etrafta klasik düğün süsleri vardı. Ayakta alkışlayan konuklar, giriş müziği onun hemen ardından damatla gelinin ilk dansı. (Onlara eşlik edenlerin arasında Mert ve ben.)Bunlardan hep nefret etmişimdir. Aşırı klişe ve çok saçma bulurum. Ama insanın en eski arkadaşı evlenince bunlar bile gözüne güzel gelebiliyormuş. Pastayı kestikten sonra daha fazla dayanamayacağımı anladım. Mert'e vermem gereken bir cevap vardı ve bunu daha fazla bekletemezdim. Aniden onu aramaya başlayan gözlerim, birkaç metre ileride pasta yerken buldu. Yanına gidip koluna sarıldım ve kalkın bakalım sağdıç bey pasta yemek sizin neyinize dedim ve onu dışarıya çıkardım.
'Dans ederken tam 5 kez ayağıma bastın.' Dedi alaycı bir gülümsemeyle.
Ben sana bu konu da ne kadar kötü olduğumu söylememiş miydin. Kendin kaşındın.' Dedim aynı şekilde gülümseyerek. Sonra birden ciddileştim.
Seni niye dışarı çıkardığımı anlamışsındır Mert.
'Evet tahmin edebiliyorum ve dinliyorum.' Dedi gülümseyerek. Belli etmemeye çalışsa da vereceğim cevabı bildiğini ve üzüldüğünü görebiliyordum. Onu üzmeyi istemiyordum ama elimden de başka bir şey gelmezdi.
'Mert benim için düşündüklerin beni gerçekten mutlu etti. Ama üzgünüm sana bir şans veremem. Aslında sana bunları o gece de söyleyecektim ama kırmak istemedim.'
'Neden peki? En azından tanımak için zaman verseydin.' Dedi buruk bir ifadeyle.
Seni arkadaş olarak tanımayı çok isterim Mert. Ama başka bir şekilde olmaz. En azından artık olmaz. Bir dört yıl önce çıksaydın karşıma çok rahat evet diyebilirdim. Ama geldiğim yerde bekleyenim var.'
'Anladım artık ne desem boş. Kim bu şanslı çocuk?
Engellemek için çok uğraştım ama ondan bahsedince gülümsememi durduramadım.
'Arda. Zor günlerimde yanımda olan en büyük destekçim.'
'Şanslı çocukmuş. Hadi gidelim düğün bizi bekler.'
Hiç bir şey demeden ayağa kalktım.

Düğün bittikten sonra kahkahalar eşliğinde dışarı çıktık. Uzun zamandır bu kadar eğlenmemiştim.(Mezuniyeti saymazsak tabi.) 

Sonra birden nasıl anlatacağımı bilemediğim bir şey oldu. Hepsi iki dakikanın içinde. Selim Yasemin'in yanağına öpücük kondurdu. Sonra da yolun ortasına doğru ilerlemeye başladı. Ben Yasemin'in eteğini tutmaya çalışırken kafamı yere eğdim. Selim 'Biz evlendik ahali artık bu kadını benden kimse alamaz kamburum çıkana kadar seveceğim onu.' diye bağırdı. Bende gülümsememin şiddetini arttırarak kafamı kaldırdım. Tam bir saniye sonra nerden geldiğini anlayamadığım bir araba. Kırmızı Nıssan. İnanılmaz bir gürültüyle Selim'i alıp metrelerce ileriye savurdu. Zamanın durduğunu kemiklerime kadar hissettim. Yasemin'in bağırışları, Sema teyzenin onu tutmaya çalışması. Mert'in koşmaya başlaması. Kim olduğunu anlayamadığım birinin ambulansı araması... Bunların hepsi bir nefes kadar kısa sürede oldu. 

Kafamı toplayabildiğimde kendimi ameliyathanenin önünde buldum. Makyajı akmış beyazlar içindeki arkadaşımın elini tutarken. Rüyaların nasıl bir anda kabusa dönebileceğini ilk kez şimdi anlamıştım. Her şey harikayken işlerin nasıl değişebileceğini. Geleceğe dair yapılan onca planın gereksizliğini. İçime dolan korkuyu bastırmaya çalışırken nefes alamadım. Düşüncelerim tamamen durmuştu. Ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum. Algılarım netliğini yitirirken duyabildiğim tek şey Yasemin'in hıçkırıklarıydı. Beyda (Yasemin'in kuzeni) Yasemin'in kıyafetlerini getirmişti. Onu giyinmesi için lavaboya götürürken beni de hava almam için dışarıya gönderdi. Mert'in yanına gittim. Gözleri kızarmış omuzları çökmüş perişan bir haldeydi. Onu dışarı çıkarmaya ikna ettim.
Sıcak hava beni bunalttığında kış olmasını tüm kalbimle diledim.  Soğuk havaya ihtiyacım vardı. Ama istediğim şey imkansızın da ötesindeydi.  Mert'e beni gördüğüm ilk bankta beklemesini söyledim ve beş dakika sonra elimde iki kahve bardağıyla geri döndüm.
Kahveyi ona uzatırken "Güçlü kal sana ihtiyaçları var." dedim ve bunu söylediğim ilk an ne kadar saçmaladığımı fark ettim. Sanki neden Arda gibi sadece susup bana ihtiyacı olan kişinin yanında olamıyordum?
"Nasıl Gözde? Ne yapmam gerektiğini bilemiyorum. Kaza olunca aklım başımdan uçup gitti. Ya ona bir şey..." dedi ve derin bir nefes aldı.  Gözyaşlarını bastırmaya çalıştığını görebiliyordum. 
"Böyle şeyler söyleme Mert. Selim iyi olacak. ' dedim ve elini tuttum. 
"Onun için dua et."
Duayı hatırlamamla birlikte bende kaçıncı kez okuduğumu sayamadığım dualarımı okumaya devam ettim. O bankta ne kadar kaldık bilmiyorum. Ama artık gitmemiz gerektiğini fark ettiğimde ayağa kalktım ve "Yasemin'i yalnız bırakmayalım." dedim.
Hastanenin loş koridorunda doktorun etrafında arkadaşımı ve ailesini gördüm. Yasemin tıpkı benim aylar önce yaptığım gibi koşmaya başladı. O an anladım artık Selim'in olmadığını. Elinde olmadan bırakıp gitmişti arkadaşımı. Yapayalnız bırakmıştı. Gözlerimdeki yaşlara engel olamazken Mert'in de başını duvara yaslayıp ağladığını gördüm. Yasemin'in yanına gittiğimde bana bağırmaya başladı. "Git burda Gözde. Hayatının aşkını buldun git ve ona aşık olduğunu söyle. Burda vakit kaybediyorsun. Her an bir şey olabilir git. "
"Seni bu halde bırakamam."
"Gözde git sana ihtiyacım yok benim. Benim Selim'e ihtiyacım var onun ellerine." Dedi ve tekrardan hıçkırıklara boğuldu. Ne yapacağımı bilmeden çaresizce beklerken Mert geldi.
"Gözde Yasemin haklı. Şimdi git sevdiğin adamın ellerinden tut.  Ben onun yanındayım."
Mert konuşmasını bitirdiğinde ona sarıldım çok üzgün olduğumu söyledim neye yaradı bilmiyorum ama söyledim.
Sonra da kendini otobüs terminalinde buldum. Şansıma ilk otobüs yarım saat sonraydı. Direk Arda'nın evine gittim. Saat sabaha karşı beş falandı galiba ama umrumda değildi. Kapıyı ısrarla çaldım. Kimse uyanmadı anlaşılan ailesi evde değildi. Tam vazgeçip gidecektim ki kapı açıldı. Saçları ıslaktı anlaşılan duştaydı. Altında kot  pantolonu vardı. Israrlı çalışlarımdan endişelendiği yüzünden belli oluyordu. Beni görünce şaşkınlığı iki katına çıkmıştı. Hiç bir şey söylemeden içeri girdim. Kapıyı kapattım ve aylardır yapmamak için kendimi zor tuttuğum şeyi yaptım. Elimi kıvırcık saçlarına attım ve dudaklarına yapıştım.
Artık nefes almakta zorlandığımı fark edince kendimi hafifçe geriye çektim. Ellerim saçlarından yüzüne kaymıştı. "Bunca yıldır beklettiğim için özür dilerim Arda. Çok özür dilerim."
"Bunun için bir ömür beklemeye hazırdım ben."
                            ***
Oh be nihayet düğün hazırlıkları son buldu. Düğünün gelini olmak nedimesi olmaktan bin kat daha zormuş. Bunca yorgunluğa rağmen hiç yorulmamam oldukça ironikken buna şaşırmamam daha da ironikti. 
Yasemin Mert'le birlikte gelmişti. Sadece susuyordu. Her şeye tepkisizdi. Mert aylardır hiç gülmediğini söylediğinde içim paramparça oldu. Ama bana söz verdiği nedimelik görevini benden çok daha iyi yaptı. Şu an nikah masasındayım ve Arda'ya evet demeden bir saniye önce Yasemin'in gözlerinin içine bakıyorum. Gülümsüyor. Sonuna kadar mutlu ol kardeşim dercesine gülümsüyor. Bende bunun mutluluğuyla cevabımı veriyorum.
"Evet."

YA SEN DE GİDERSEN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin