Okul bitme zili çaldığında Akın, çantasına sanki hiçbir şey koymamış gibi ince duruyordu. çantasını alıp hızlı bir şekilde sınıftan çıktı. Ne kadar da agresif?
Bende acele ederek arkasına çıktım. Evinin nerede olduğunu çok merak ediyordum. Arkasından takip ederken dönerek beni gördü. Kahretsin! Yanıma kızgın bir şekilde geldiğinde "Sen beni mi takip ediyorsun?" dedi. O kadar çekici gözüküyordu ki...
Kısık bir sesle "Ha-hayır," dedim kekeleyerek. Sonra da "Ben buradan gidiyorum zaten," diyerek yanından sıyrılıp geçtim.
Eve geldiğimde kapıyı annem açtı. Açar açmaz da "Kızım nasılsın?" dedi. Hep beni düşünmesinden bıkmıştım.
Çantamı kenara atıp odama gittim. Ablam yine benim laptopumu almıştı. Ablamdan laptopumu çekip "Bir daha izinsiz alma!" diye bağırdım. Hep böyle yapıyordu ve ben oldukça bıkmıştım. Herkesten ve herşeyden bıktım. Artık kimseyle uğraşacak halim yoktu. Çok yorulmuştum, nedenini bilmesemde herkes bana sıkıcı geliyordu. Anlaşıldı, ölmek istiyordum. En azından bazı kişilerden kurtulmuş olurdum. Avizeye bir ip bağlayıp kendimi öldürebilirdim. Hiç fena fikir olmazdı gerçekten. telefonu elime aldığımda Zeynep'in bana mesaj attığını gördüm.
"Şuan havalimanındayız, uçaktan indik. Seni seviyorum."
gözlerimi devirip okuduktan sonra yatağa attım kendimi. Artık umrumda bile değildi. Sanki inmiş olması onu buraya getirecekti. Ne kadar çok istesem de artık ondan da bıkmış gibi hissediyordum. hayattan bıktım! yada hayat benden bıkmış olmalı.
Gelelim tatlı çocuğa...ilk gördüğümde saf bir çocuk tipi olsa da, sanki içinde sakladığı binlerce şey vardı. Onun sesini duymak bile korkutucuydu ki, insan konuşmak bile istemiyordu. Tamam, onu daha tanımadan yargılasam da içimden bir ses sanki 'tam da onu anlatıyorsun' diyordu. Gözlerini ilk gördüğümde alev alev olmuştu sanki. Yada belki hiç birinden ibaretti.
******
Sabah olduğunu anlayabilmem için alarmımın çalması gerekiyordu, ama ben daha çalmadan erken uyanmıştım ilk defa. "İşte zafer!" diyerek inledim. Ayaklarımı aşağı sallarken düşünen insanlar gibi en az on dakika yatakta otururdum. Hala açılamamıştım. Zordan kalkmaya çalışıp, komidini tuttum. Başım dönüyordu. Lavobaya gitmeye çalıştım. Tuvaletimi yaptıktan sonra yüzümü yıkamaya üşendim. Tam lavobadan çıkarken annem geldi. Tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu."Yüzünü hemen yıkıyorsun!" dedikten sonra inledim. "Oof tamam," dedim, ve yıkayıp odaya geri döndüm.
Annem "Birgül'lerin eve çok kişi bakıyor. Sanırım bugün biri aldı," deyince şaşırmış gibi yaptım. Aslında umrumda değildi. Hadi Zeynep'i bırak, Birgül abla nasıl annemi bırakırdı? Çok iyi arkadaşlardı. Tıpkı Zeynep'le benim arkadaşlığım gibi... Acaba kim taşınacaktı? Bana arkadaş olabilecek biri olsun yeter. Yanlızlık çok kötü birşey.
Yanlızım, dostlarım yanlızım yanlız!
Saçmalamaya başladığımı farkettim. Tamam susuyorum. Üstüme siyah, üstünde 'Forever' yazılı bulüzümü giyip, altıma kot kesit yırtık pantolon giydim.
Okulun yolunu tuttuğumda yolda Akın'ı gördüm. Onu görünce içim kıpır kıpır olmuştu. Sanki içimdeki hormonlar hızla çalışmaya başladı. Sanki sevgilimdi. Neden böyle oluyor anlam veremiyordum. Koşar adımlarla yanına yetiştim.
Normal insan gibi olup konuşmak istiyordum. Ama çok heyecanlıydım. Sanki bana kızıp, yanımdan gidecekmiş gibi oluyordu. Cesaretimi topladım ve yanına geldim. "Selam," dedim. Bana göz ucuyla umursamazca baktıktan sonra "Nasılsın?" dedim. İnat ediyormuş gibi bir havam vardı ama onun da cevaplamaya niyeti yoktu sanırım. An itibariyle bekleyiş içindeyken "İyiyim," dediğinde içimde papatyalar açmış gibi hissettim. Bana cevap verdi. Yehuu!
Onun hiçbir heyecanı olmadığını biliyordum. Çünkü beni takmıyordu. Ne kadar ağzımı yorsam da bana pas vermeyecekti. Diğer kızlar gibi görüyordu beni. Sıradan kız gibi...
Ben kendimi ne sanıyordum? Bende herkes gibi sıradan liseli bir kızım. Sanki onun, bana özel bir şey hissettiğini söyledi. Kendimi özel hissettirmeyi kesmeliydım. Onun için ben neydim ki? Tabii ki de 'Sıradan kız'. Özel olmak için hiçbirşey yapmamıştım zaten. Bu neyin kafası Doğa?Kendime geldikten sonra beraber sınıfa girdik. Her zamanki gibi Buğra'nın yanına oturdu. Ben de önüne.
Teneffüs zili çaldığında hoca bizi yanına topladı. "Gençler beni takip edin, form dolduracaksınız," dediğinde meraklı gözlerle hocayı takip ettik. Herkes birbirine birşeyler soruyordu. Ben de ne olduğunu anlamamıştım. Akın'a baktığımda yeni arkadaş edinmiş olmalıydı ki, Savaş'la konuşup, gülüşüyorlardı. İlk defa bu kadar güzel güldüğünü görmüştüm. Resmen onun gülüşüne kapılmıştım. Sanki o gülünce insan herşeyi unutuyordu. Bir anlık hafızan siliniyordu. Aklımdan binlerce şey geçiyordu ki hocanın beni dürttüğünü farkettim. "Sana diyorum Doğa? Hadi!" dediğinde "Ha? Hocam birşey mi dediniz?" dedim. "Kızım sen iyi misin? İki saattir formu doldurun diyorum ne bekliyorsun?" dedi. Hayal dünyamdan çıkıp formu doldurmaya başladım.
Güzel Sanatlar Giriş Formu
Buda nerden çıktı? Biz güzel sanatlar formunu napacaktık? Okumaya başladım.
Herkes forma katılmak zorundadır. Bir sanat tarzı seçiniz:
Müzik
Görsel Sanatlar
Heykeltıraş
..Bir çok sanat dalı vardı ve benim en iyi olan yönümü seçtim tabikide. Müzik dalını işaretledikten sonra bilgilerimi kutucuklara yazdım. Hocaya teslim ettikten sonra sınıfa çıkmıştım. Bir sonraki ders gidecektik. Acaba Akın hangi yönde iyiydi? Hangisini seçmişti? Kafamda delice sorular vardı. Sonunda ders bitmişti. Bizde müzik odasına gidecektik. Akın arkamdan ilerliyordu. Nolur peşimden gelsin nolur...
Hoca "Müziği seçenler benle gelsin." deyince bir baktım ki Akın da geliyordu. İçimde çıldırıyordum ama dışa yansıtmamaya çalışıyordum. Bu kadarı da olmazdı ama!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIR PAPATYASI
Teen Fiction"Seni seviyorum, ama sen olduğun için değil, seninleyken olduğum ben için," ...