Sehun acele ile salona dönüp hemen telefona sarıldı. Bir gözü Jongin'in odasında, bir gözü de Sehun'da olan Baekhyun ise ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Dikkatini tamamen Sehun'a döndürmeye karar verdi, Sehun gerçekten iyi görünmüyordu.
Sehun hızla konuşmaya başladı, "Hyung, yardımınıza ihtiyacım var. Sizden başka kimse aklıma gelmedi! Arayabileceğim hiç kimse yok ve bana yardım etmelisiniz. Sizi evde bekliyorum."
Sehun'un aklına gelen ilk kişiler Minseok ve Jongdae hyungu olmuştu. Zaten arayabilecek başka kimsesi yoktu. Ailesi zaten uzaktaydı ki; ailesini arayabilse bile onların hiçbir yardımı olamayacağını biliyordu. Jongin'in ailesini arayıp aramamakta kararsız kalmıştı. En son aramamaya karar verdi, zaten Baekhyun da şimdilik aramaması gerektiğini söylemişti. İşler tamamı ile ters gitmeye başlarsa o zaman araması gerektiği konusunda onu ikna etmişti.
Minseok ve Jongdae, Sehun'un bu telaşlı konuşması karşısında şok olmuş ve çok korkmuşlardı. Buldukları ilk taksiye atlayıp Sehun'un evinin yolunu tuttular. 20 dakika sonra Sehun'un evine varmışlardı. Sehun kapıyı açtığında Minseok ve Jongdae gördükleri manzara karşısında iyice telaşlandılar. Sehun'u daha önce bu şekilde hiç görmemişlerdi. Göz ucuyla Baekhyun'a selam verip hemen Sehun ile ilgilenmeye başladılar.
Sehun koltuğun ortasına oturmuştu. Yine elleri ile yüzünü ovuşturuyordu. Hyungları ise Sehun'un iki tarafına oturmuş ne diyeceklerini bilmez vaziyette idiler. Baekhyun'a "Ne oluyor?" dercesine bakış atsalar da Baekhyun kaşlarını kaldırarak suskunluğunu korudu ve Sehun'un konuşmasını bekledi. Jongdae, "Sehun, neler olduğunu anlatacak mısın? Bir şey mi oldu? Kötü bir şey mi? Korkutuyorsun bizi... Hastalandın mı?" diye ardı ardına sıraladı sorularını. Sehun "hayır" anlamında kafasını iki yana salladı, konumunu dikleştirdi ve, "Jongin... Ev arkadaşım yani. Hani sizi tanıştıracaktım. Şu astral seyahat merakı olan genç! Dediğini yaptı. Sizinle buluştuğum gün astral seyahat denen laneti yapmış. Geldiğimde çoktan gitmişti. Bir de not yazmış, gidiş ve dönüş tarihini. Ama dönmedi. Normal şartlar altında dün gece 12'ye kadar dönmesi gerekiyordu ama bak bugün ayın 16'sı ve saat sabahın 8'i! Hala yok. Ne yapacağımı bilemedim hyung..." dedi ve Minseok'a dönerek, "Sen de o gün buluştuğumuzda bir üniversite hocanın böyle şeylerle uğraştığını söylemiştin. Aklıma direkt olarak sen geldin..." dedi ve durumu anlatmış oldu. Minseok şaşkınlığını gizleyememişti... Jongdae'ye baktı ve o da aynı şekilde şaşkındı. Minseok Jongin'i görmek istediğini söyleyince hepsi birden Jongin'in odasına gitti. Jongin'in vücut ısısını, kalp atışlarını falan inceledi. İlk olarak yapabileceği şey buydu çünkü o bir doktordu. Minseok'a göre ters giden hiçbir şey yoktu. Henüz tıp eğitiminin bitmesine 1 yılı vardı ama o artık bir doktordu ve o an evdeki en bilir kişi de Minseok olarak duruyordu.
Odadan çıkarken konuşmaya başladı, "Vücut ısısı normal görünüyor, kalp atışları olduğundan biraz daha yavaş ama çok fazla endişe gerektirmez."
Sehun dikkatle hyungunu dinliyordu. "Ne yapacağız? Hala böyle beklemeye devam mı edeceğiz? Dediği tarihte dönmedi işte. Neden bir şeyler yapmıyoruz?!" diye Minseok'a serzenişte bulundu. Minseok, "Sakin ol evlat. Elbette bir şeyler yapacağız ama damdan düşer gibi de değil. Önce araştırmamız ve ne yapacağımızı bilmemiz gerek..." diyerek Sehun'u sakinleştirmeye çalışıyordu. Jongdae de Minseok'a katıldığını belli eder bir şekilde kafasını sallayarak Sehun'un omuzlarına masaj yapıyordu.
Minseok, kendisi doktor olsa da, bu tür şeylerin onun ilgi alanı olmadığının farkındaydı. Cebinden telefonunu çıkardı ve, "Sana bahsettiğim şu hocam... Profesör Kim Joonmyeon. Onu arayacağım. Bence bize en sağlıklı bilgiyi o verecektir." dedi. Sehun'un gözleri parlamıştı. Devrik bir gülümseme ile Minseok'a karşılık verdi. Yanında oturan Baekhyun Sehun'un omzuna elini atmış ve, "Her şey iyi olacak. Jongin geri gelecek ve ben çenem ile onu yaptığı bu seyahate pişman edeceğim." dedi. Sehun ilk defa gerçekten de içten bir şekilde Baekhyun'a gülmüştü.
Minseok üniversite hocası olan Profesör Kim Joonmyeon'a durumu tamamiyle anlattı. Minseok dikkatli bir şekilde hocasını dinliyordu. Joonmyeon, telefonda anlatamayacağını söylemiş olsa gerek ki ona Sehun'un evinin adresini veriyordu. Telefonu kapattıktan sonra Sehun'a dönüp, "Yüz yüze konuşmamızın daha iyi olacağını düşündü. Bir de psikolog getirecekmiş yanında. O da bizim üniversitemizin Psikoloji bölümündendir yüksek ihtimalle." dedi. Sehun ise, "Çok teşekkür ederim hyung. Çok çok teşekkür ederim." dedi. Minseok ise içten bir gülümseme ile karşılık verdi.
Yaklaşık bir saat sonra kapı zili çaldı ve Minseok'un hocası geldi. Minseok hocasını ve yanında getirdiği psikoloğu hürmetle karşıladı. Sehun da aynı şekilde oldukça misafirperver davranıyordu. Konuklar içeri geçip oturdular, Sehun ise her ikisine de birer kahve ikram etmişti. Joonmyeon yanında getirdiği psikoloğu tanıtmaya başladı: "Çok değer verdiğim bir arkadaşım ve meslektaşımdır kendisi. İsmi Shin Jo Eun. Eğitimini Amerika'da tamamladı ve ismi aranan bir psikologtur. Alt anabilim dalı da astrolojidir. Ona güvenebilirsiniz. Eminim bize de çok yardımcı olacaktır."
Shin Jo Eun da gülümseyerek kısaca kendini tanıttı. Sehun çok memnun olmuştu ve artık heyecanlıydı. Shin Jo Eun Jongin'e baktı, onu biraz inceledi ve tekrar salona geldi.
"Bunu söylemek istemezdim ama... Arkadaşınız Jongin oldukça bilinçli bir şekilde bunu yapmış. Yani araştırmaları onu gösteriyor. Yaptığı araştırmalara bir göz attım. Ne olduğunu tahmin etmek çok zor, yani neden geri gelmediğini... Ama dediği gibi, dün gece 12'ye kadar gelmesi gerekiyordu. Uyanması gerekiyordu. Kaybolma ihtimali yüksek, belki bu seyahati yapmadan önce heyecanı olmasa da gittikten sonra heyecanlandı, telaşa kapıldı ve geri dönmek için çıkışı bulamadı..."
Sehun, Shin Jo Eun'un söyledikleri karşısında şok olmuş bir durumdaydı. Gözlerinin dolduğunu hissediyordu. Titrek bir ses ile, "O zaman şimdi ne olacak? Onu nasıl uyandırabiliriz?" diye sordu. Jo Eun, kafasını kağıt yığınlarından kaldırdı ve, "Jongin ile konuşmayı denediniz mi? Yani ona hiç 'geri gel, neredesin?' dedin mi?" diye sordu. Sehun ise defalarca odasına gittiğini, konuştuğunu hatta sinirlendiğini, şaka mı yapıyorsun diye serzenişte bulunduğunu da söyledi. Salondaki herkes dikkatli bir şekilde Jo Eun'un ağzından çıkacak kelimelere odaklanmıştı.
Shin Jo Eun ve Kim Joonmyeon birbirlerine kısa bir bakış attılar. Joonmyeon, "O zaman bunun tek bir yolu var..." dedi. Jo Eun ise kafasını sallayarak onayladı. Sehun hemen atladı: "Neymiş o? Neyse yapalım!"
Shin Jo Eun ise devam etti, "Bir kişinin astral seyahat yaparak Jongin'i bulması."
Baekhyun en fazla sesli tepki veren kişi olmuştu: "NE? NASIL?"
Joonmyeon aldı sözü tekrar: "Yani aramızdan birisi astral seyahat yapacak. Ama yapacak olan kişinin kesinlikle ve kesinlike temkinli olması, çıkışı unutmaması ve Jongin'in gittiği yeri bilmesi gerek."
Sehun ayağa kaltı ve derince bir iç çekti. Hiç kuşkusuz bu seyahati yapacak ve Jongin'i geri getirecek kişi Sehun olmalıydı. Başkasına asla izin veremezdi.
"Pekala, ben yaparım. Ne zaman ve nasıl yapacağımı söyleyin." dedi Sehun çabucak. Minseok, Jongdae ve Baekhyun şaşırmışlardı ama Sehun'un tabii ki de bunu yapacağını tahmin etmişlerdi. Jo Eun, "Bu sanıldığı kadar kolay değil. Gittiğinde çıkışa iyi odaklanman gerek. Sana verilen o sürede Jongin'i bulamazsan da mutlaka yeniden geri dönmen gerek. Eğer dönmeyip onu aramaya devam edersen her ikinizi de sonsuza kadar kaybedebiliriz." dedi. Sehun kendinden emindi. "Bulacağım." dedi kesin bir tavırla.
Joonmyeon, "Peki o zaman. Şimdi hep birlikte Jongin'in araştırmalarına göz atacağız. Hayalinde nereye gitmek istediğini öğrenmemiz ve bulmamız gerek. Gelişigüzel arayamayız." dedi. Sehun'a Jongin'in nereye gitmiş olabileceğini bilip bilmediğini sordular ama maalesef Sehun hiçbir şey bilmiyordu. Jongin pek hayallerinden ya da gitmek istedği yerlerden konuşmazdı. Bu durumda iş başa düşmüştü. Evdeki herkes Jongin'in nereye gideceğini öğrenmek için seferber olmuştu. Sehun ise ne yapıp edip Jongin'i geri getireceğine dair kendine söz vermişti. Jongin'i geri getirmeliydi. Jongin geri geldiğinde ise ona sımsıkı sarılacağına ve bir daha asla bırakmayacağına dair yemin etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANDROMEDA
Teen Fiction"...Bazı başlangıçlar sonsuzluğun ilk adımıdır." --- Çaylak, 'yazarımsı' bir kişinin yazdığı ilk hikaye... :') Nam-ı diğer Exolata.