4-"Allah'ım.."

23 4 4
                                    

Saçlarını son kez umutsuzlukla düzeltmeye çalışıp, oflayarak çıktı tuvaletten. Bileğindeki üç tane lastik tokanın her biriyle ayrı ayrı denemişti saçlarını toplamayı ama becerememişti.

"Pişt, somurtkan şirin, naber?" diyen sese gözlerini devirdi.

"Defol git başımdan Baran." dediğinde alınmış gibi yaptı ama sırıtması kendini ele veriyordu.

"Aa, çok ayıp!"

"Bak," dedi ve durup ona döndü."Elimin tersindesin, çarparım iki metre boyunla yatarsın yerde! Deve!" diye hafiften sesini yükseltti.

Hafifçe kıkırdadı. Ne kadar da benziyolardı birbirlerine? "Tamam ya, kızma hemen. Gidiyorum şimdi." dedi ve yanağından sulu bir şekilde öpüp geri çekildi.

Kaşlarını çatıp, sağ ayağını hafiften öne attı ve sert bir şekilde yere vurdu. Bu sırada yanağını siliyordu."Lan ben hamile olmasam varya, elimden kimse alamazdı seni! Bekle sen, üç ay kaldı! Gerizekalı," diye tısladı ve okuldan çıkıp eve gitmeye başladı.

*
"Abi, çok benziyorsunuz.." diyen sesle iç çekti. Ne zaman susacaktı bu şapşal?

"Banane oğlum, ba-na-ne!" diye heceleyerek bağırdı ekrana doğru.

Yüzünü buruşturdu."Söyledim sadece lan. Ne esip gürlüyorsun hemen?"

Homurdandı ve kahvesinden yudumlamaya başladı. O sırada Baran hala konuşmaya devam ediyordu.

"Göbüşü çok tatlı biliyor musun? Böyle sanki... Gerçi o boyutta bir top yok ama... Futbol topundan biraz daha küçük bir top yemiş gibi."

Kahvesini bıraktı ve elini yumruk yaptı. Dirseğini masaya dayayıp, alnının sağ tarafını yumruğuna yasladı. Ne kadar merak etmesede bir tarafı deli gibi merak ediyordu.

Bir tarafı kardeşini bulmaya konsantre olmuşken, bir tarafı bebeğinin yanında olmak istiyordu. Bir tarafı kardeşini ön planda tutmuşken, bir tarafı ise bebeğini ve o bebeği taşıyan annesini ön plana çıkarıyordu. Ve bu iç savaş hep olur olmadık yerlerde, saçma sapan zamanlarda ortaya çıkıyordu.

"Sürekli bir şeyler yiyor, sonrada kilo aldım diye ağlıyor. Ama sonra aradan iki dakika gecmeden yine bir şeyler yiyor ve yediği şeyler genellikle ekşi oluyor.."

Aha!

İşte bu ilgisini çekmişti.

Anneannesinin söylediği bir söz vardı eskiden, bebeklerin cinsiyetiyle ilgili.

'Ye ekşiyi, çıkar Ayşe'yi; ye tatlıyı, çıkar Hakkı'yı!'

Köylerde doktora gitme imkanı olmadığı için hep bu yöntemle tahmin edilirmiş cinsiyetler. Belki buda tutardı?

En azından uzak kaldığı ve her zaman uzak kalacağı bebeği hakkında ufacıkta olsa bilgiye sahip olurdu, değil mi?

"Çok ayakta durunca ayakları şişiyor mesela, yürürken son zamanlarda belini tutuyor ara sıra, haa, birde.. Yardım edecek olduğum zaman bana bir şeyler fırlatıyor, tehdit ediyor ya da saldırıyor! Vahşi anne!" dedi üzgünce ama abisinin içten bir şekilde güldüğünü görmek herşeye değerdi.

O, Azra'ya aşık değildi. Sevmiyorduda. Ama içinden bir ses bunun çok uzak olmadığını fısıldıyordu ve bu onu korkutuyordu. Karşısındaki büyüleyici güzellikten etkileniyordu ve bu yine korkutuyordu bu adamı.

Ve Azra, Bora'nın, şu ana kadar gördüğü hiç bir kadının doldurmayı beceremediği, oranın kabullenmediği, yerleştiğinde abes kaçacak olan boşluğu yani kalbini dolduruyordu yavaş yavaş ve bunun sadece Baran farkındaydı..

DelibalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin