Hava gerçekten bunaltıcı sıcaklıktaydı.İnanılası güç ama Mayıs ayındayız ve hava tamı tamına 30 derece.Üniversite sınavının üstünden 1 buçuk ay geçmişti ve gerçekten sınav stresinden en ufak bir azalma görülmemişti bende.
Hala gecelere kadar ders çalışıyor,sürekli test çözüyordum.Odama annem arada uğruyor yemeğimi suyumu kısacası beslenmem gereken öğünlerimi usulca bırakıp alnıma da kocaman sulu bir öpücük koyup "maaşallah kızıma tüü tü"dedikten sonra gidiyordu.Cidden artık bunalmıştım bu monotonluktan.Allahtan son senemdi ve okulların kapanmasına 1 ay kalmıştı.
Doğum günüme de 1 ay 17 gün vardı ve ben 18 oluyordum.Bu gerçekten harika birşey wow artık özgürüm demiyorum tabiki de.Çünkü sevgili anneciğim beni İzmitten başka yere göndermezmişmiş te muşmuşmuş.Ama olsun üzülmüyorum çünkü zaten o kadar çocuk o kadar beceriksiz bir kızım ki kendi ayaklarımın üzerinde durmayı bırak emekleyerek bile yaşayamam ben.Yani ailem olmadan ben bir hiçim diyebilirim.
Ailenin tek çocuğu olmanın verdiği bir şımarıklıkla ne istesem çocukluğumdan beri yerine getirmişlerdi isteklerimi.Annem ev hanımıydı babam ise Doktordu.Gece geç saatlere kadar ameliyatlara giriyordu ve bazen sabah eve geldiği bile oluyordu.
Kardeşimin olmasını nedense hiç istemedim.Hatta sürekli "lütfen anne ve baba bana kardeş yapmayın"diye ikazlarda bulundum.Nedeni belki de kıskançlık ki zaten büyük ihtimalle kıskançlıktı.Çünkü ben çocukken annem ve babamın eğer bir kardeşim olursa beni artık sevmeyeceklerini düşünürdüm.
Tamam belki de bir hataydı yanlış düşünmüş te olabilirim ama şu an halimden gayet memnunum.Tek olmak özel ve güzel bir his.Ben çocukken hiç normal kızlar gibi değildim.Normal kızlardan kastım hani şu sürekli bebeklerle oynayan evcilik gibi oyunlar oynayan küçük kızlar.
Nedense farklıydım ve sadece büyük kocaman ayıcıklarla ve bir de uyuz ama tek arkadaşım Korayla oynardım.Koray benden 4 yaş kadar büyüktü.Onu çok farklı severdim.Sürekli evimize gelirdi beni güldürmeye bayılırdı.Ben ona hep uyuz olurdum ve genelde dalga geçerdim.Koray beni görünce kekelerdi ve ben de hep bu durumla dalga geçmiştim.Kekeme değildi ama arada kekeleyebiliyordu o zamanlar.
Nedenini bilmiyordum belki de bir hastalığı vardı.Ama tek bildiğim Koraydan çok iyi bir arkadaş olduğuydu.Beni bir abi gibi koruyup kollardı.Bir gün beni kreşe götürmüştü o gün şişko bir çocuk elinde çikolatasıyla yanıma koşarak gelmiş ve "hey mavi tişörtlü kız sen niye diğer kızlar gibi barbielerle oynamıyorsun? yoksa sen bir erkek çocuğu musun?"demişti.Ve benim gözlerim dolmuş cevap verememistim.
Tam ne olduğunu anlayamadan Koray çocuğun çikolatasını ağzına tıkmış ve çocuğun göbeğine yumruk atmaya başlamıştı küçücük elleriyle.Ben de hemen ağlamaya başlamış ellerimle gözlerimi kapatmıştım.Öğretmen gelip Korayı uzaklaştırmasa belki de dövmeye devam edecekti.
Öyle korkmuştum ki şişko çocukta Korayı döver diye nedense onu herşeyden korumak istiyordum ama güçsüzdüm kendime güvenmiyordum küçük bir kız çocuğuydum.Her doğum günümde Koray bana bir tane kocaman ayıcık getirirdi.Ve ben dünyalar kadar mutlu olur hemen Korayın kucağına atlar iki yanağından da öperdim.
Genellikle Koray beni deli etmeye daha doğrusu uyuz etmeye çalışırdı ve ben de gerçekten çok uyuz olup dil çıkarıp dururdum Koraya.Sonra kahkaha atarak gülmeye başlayınca ben de haline bakıp gülmeye başlardım.Bana bir keresinde"çiçekler sen gülünce açıyor,hep gül" demişti.
Ben de çocuk aklı olsa gerek "ben gülmeyince çiçekler açamıyor mu?"diye soru sorup uyuzluk etmiştim.Oysa şimdi anlıyorum da bana iltifat etmişti Koray.Tam 10 yıl geçmişti Koraylar İzmitten taşınalı gittikleri akşam o kadar üzülmüş o kadar ağlamıştım ki Koray beni sıkıca sarıp "ağlama küçük kız sen aglarsan ben de ağlarım"demişti ben de sırf o aglamasın diye zorla susturmuştum hıçkırıklarımı.
İstanbula taşınmışlardı Koraylar.Ve nedendir bilmiyorum o günden sonra bir daha hiç karşıma çıkmadı.Ben de belki de pek üstüne düşüp te onu aramadım.Aradığım zaman da ulaşamadım tabi.Doğum günümde beni aradı ve o kadar ay aramamasının nedenini o gün öğrendim.
Korayın annesi çok hastaymış ve üzüntüden yemek yememiş derslerine çalışamamış hep annesinin başında durmuş ve ben kendimi o kadar suçlu hissettim ki keşke hep arayıp ne olduğunu öğrenseydim dedim kızıp durdum kendime.Sonra Koray bana bir koli gönderdiğini ve içinde çok sevdiğim bir şey olduğunu söylemişti.
Koliyi açtığımda her doğum günümde gelen hediye gibi kocaman beyaz bir ayıcık çıkmıştı.Üstüne atlayıp sımsıkı sarılmış "Koraycık gelince hep beraber oynarız ayıcık"demiştim.Korayla ilkokulu bitirene kadar yazları görüşüp konuşmuştuk ama İzmite hiç gelememişlerdi.Korayın annesi Şennur teyze iyileşmişti.
Koray benim ilk ve tek çocukluk arkadaşım olduğu için çok özel bir yere sahipti.Fakat sonradan onu unuttum ve yeni arkadaşlar edindim tam bir nankörlük yaptım.Koraya her ne kadar uyuz olsamda o benim ilkimdi ilk arkadaşımdı.Bana bir sürü mektup yollamış ama ben onları bazanın altına bir kutuya koyup içine bakma gereği bile duymamıştım.Onu resmen unutuyordum ve umursamıyordum.
Ta ki bugüne kadar bugün Koray bana mesaj atmıştı.Aynen şunlar yazıyordu: "Merhaba küçük kız bugün istediğim şey oldu ve koü'de (kocaeli üniversitesi)son sınıfı ve devamında yüksek lisansımı tamamlamak için yarın yola çıkıyorum.Ailecek geliyoruz ve sizde birkaç gün kalmak istiyoruz.Umarım beni umursamadığın gibi tüm ailemi de yok sayıp annenlere haber vermemezlik yapmazsın.Telefonumu kaydetmeni öneririm çünkü artık birlikte vakit geçireceğiz değil mi ne de olsa sen benim en değerli çocukluk arkadaşımsın."ve sonunda da Koraycığın yazıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Kadınım
RomanceYıllar öncesinde 2 asker arkadaşının birbirine verdikleri söz Masum,üniversiteye hazırlanan bir genç kız Hayatı dolu dolu yaşayan üniversiteden mezun olmayı bekleyen bir genç adam Çocuklukları beraber geçmiş ve her dakika küçük kıza aşkla bakan genç...