Multimedyada Buğra var ;)
Daha sekiz yaşında küçük bir kız çocuğuyken öğrenmiştim güçlü olmayı. Dimdik, ayaklarımın üzerinde tek başıma durmayı.
Annemi aramak için gecenin bir köründe evden tek başıma çıktığımda anlamıştım her şeyi.
Hayat bencildi.
İnsanlar bencildi.
Şimdi peşinden koşup ona yetişmeye çalışırken bile biliyordum kaybedeceğimi. İnsanların sandığının aksine ben hep kaybederdim. İlk önce annemi kaybetmiştim, sonra hayatımı şimdi de Kamber' i.
Koşarak geçtiğim yolları bu sefer yürüyerek geçtim. Çünkü kovaladığım ya da benden kaçan kimse yoktu. Eve gidecektim ama bırakın taksiyi otobüse binecek param yoktu. Çantam kafede kalmıştı ve telefonum da içindeydi.
Nihayet kafeye döndüğümde Rima görünürde yoktu. Arkamı dönmüş tam gidecekken de birinin seslenmesiyle hemen arkamı döndüm. Garsondu. " Hanımefendi. Arkadaşınızın acil bir işi çıkmış o yüzden siz gelince hesabı ödemenizi istedi. Çantanız kasada. " deyip boş masalardaki çöpleri vs toplamaya başladı. Rima' nın önemli ne işi çıkmış olabilirdi ki ?
Hesabı ödeyip kafeden çıktıktan sonra hemen ileride yol kenarında duran taksiye doğru yürüdüm. Sağ arka kapıyı açıp taksiye bindim ve bilin bakalım ne eksik ? Tabi ki de şoför. Sessizce beklemeye başladım. Elbet gelecekti ki çok geçmeden gelmişti de.
Adam kapıyı açıp taksiye bindikten sonra önce yan koltuğa sonra da benim olduğum tarafa dönüp mahcup bir şekilde gülümsedi. " Kusura bakmayın abi, şu ileriden hanıma çiçek alayım dedim ama sevdiği güllerden kalmamıştı. Bugün de evlilik yıl dönümü boş gidersem vay halime ! " diyip güldü.
Vay anasını, sonunda abi de oldum ya ölsem gam yemem. Çaktırmadan çantamın ön gözündeki telefonumu çıkartıp yansımama baktım. Hayır yani bıyığım falan da yoktu.
" Önemli değil abicim de benim de acelem var. Gitsek diyorum artık hani. " Bu ne lan ! Araba kendi kendine konuşmuyorsa, radyo da açık değilse, ee bende konuşmadıysam ses nerden gelmişti ?
Öne doğru eğilip koltuğa baktığımda birinin oturduğunu gördüm. Elinde hediye paketi vardı ve sağ ayağını titretiyordu. " Sen kimsin be ! " diye çocuğun kulağına doğru çemkirdim. O da beni yeni fark etmiş olacak ki yerinden sıçradı. Oh oldu sana.
Tanımadığım çocuk bana bakarken taksici çoktan arabayı çalıştırmış caddeye çıkmıştı.
" Asıl sen kimsin be ! " diye o da bana çemkirdi. Bağırmasıyla gözlerimi büyültmem bir olmuştu. O BANA BAĞIRMIŞTI ! " İlk ben sordum. " dedim. Doğru, ilk ben sormuştum.
Taksici ' siz beraber değil miydiniz ? ' der gibi bize baktığında hem çocuk hem de ben adama ters ters baktık. Sonra çocuk rahat bir şekilde arkasına yaslanıp ön camdan dışarıyı izlemeye başladı. Sanki ben dememiştim ona ' kimsin ' diye. " Hey ! " diye dürttüm omzunu. Çocuk da sol omuzunun üzerinden bana bakıp kaş göz işareti yaptı.
Sonra hemen önüne dönüp " Hoopp abicim ne yaptın ? Dön geri, sağdan gidecektim ben. " dedi adama.
Ardından elindeki telefonuna bakıp uğraşmaya başladı. " Bu soruyu duymadım farz ediyorum. " dedi bana bile bakmazken. " Niye ? " dedim ben de koltukta orta kısma doğru kayarken. İsterik bir kahkaha atıp bana baktı. Kahverengi gözleri alayla bakıyordu. Ama ben o gözleri oyarım !
" Niye mi ? Senin şu ana kadar beni tanımış olman gerekmez miydi sence de ? "
" Aa evet, hatırladım. " dedim gülerek. O da böbürlenerek hemen önüne döndü. " Sen geçen gün sokakta ' ben gayim ' diye bağıra bağıra şarkı söyleyen şu çocuksun değil mi ? " dedim.
Taksicinin ani freniyle ön cama yapışacaktım adeta. Çocuktan bahsetmiyorum bile.
X-Ray bakışlarıyla beni öldürdü resmen. Bu bakışlarla üç sezonluk bir korku dizisi çekilebilirdi. " Buğra. " dedi tam gözlerimin içine bakarken. ' Ne olmuş ' der gibi kafamı salladım. " Korkmaz " deyip zaten durmuş olan taksinin kapısını açıp dışarıya çıktı.
Kapıyı tam kapatacakken aklına bir şey gelmiş olacak ki kafasını taksinin içine sokup arka koltuğa doğru eğildi.
" Çok yakında.. Kim olduğumu öğreneceksin güzelim. Sadece biraz sabret. " deyip kapıyı sertçe kapattı ve kaldırıma çıkıp yürümeye başladı.
Buğra Korkmaz. Bu ismi bir daha duymak istediğime emin değildim.
---
Soğuk su çıplak bedenimde dans ederken hıçkırıklarıma engel olmaya çalışıyordum. Dizlerimi kendime çekip sarsılarak ağlamaya başladım. Her ne kadar nefret etsem de ağlayınca rahatladığım hissi gerçekti.
Kanın damla damla suya akışını sonra da bir mürekkep gibi etrafa dağılıp aldığı şekle odaklandım. Ve bir kesik daha. Vücuduma zarar verdiğim bir gün daha.
Ciddi derecede sorunlarımın olduğunun farkındaydım ama benim kaderim buydu. Hayat bana acımazdı. Ben de kendime..
Hayat Rima' yı sevmişti. Ona sıcak bir aile, yakın dostlar ve bir erkek arkadaş vermişti. Ben ise ne beni çok seven sıcak bir aileye, ne yakın dostlara ne de bir erkek arkadaşa sahiptim.
Bir tek Rima vardı.
Sevdiğim, güvendiğim tek kişiydi. Öyle ki ıssız bir adaya düşsem yanıma alacağım tek şey Rima olurdu.
Onun statüleri farklıydı. O toplum içinde parlar, dikkatleri üzerine çekerdi. Onun ilk tercihi hiçbir zaman ben olmamıştım.
---
Akşam olmuştu. Klasik ev topuzu ve pijamalarımla yatağın içinde kıvrılmış düşünüyordum. Kimsenin bilmediği bir günlüğüm vardı ve ben uzun zamandır yazmıyordum. Bir şeyler yazmak her zaman iyi gelirdi bana. Son kez boş sayfaya baktım ve tüm cesaretimi toplayıp kalemi elime aldım.
" Sevgili Günlük,
Bugün sana kimseye söyleyemediğim, hatta kendime bile itiraf edemediğim bir gerçekten bahsedeceğim. Bu hissi uzun zamandır yaşıyordum ama emin olmak için kendime zaman tanımıştım. Gerçek şu ki ben erkeklerden hoşlanamıyorum. Ve böyle hissettiğim için kendimden çok utanıyorum. Umarım beni anlarsın. En utanç verici şey ise en yakın arkadaşım Rima' dan hoşlanıyor olmam. O, o kadar güzel ki ona bakarken kendimden tiksiniyorum. Bir erkek arkadaşı olduğunu öğrendim henüz birkaç saat önce. Bu histen kurtulmak için bol bol dua edeceğim. Sırlarımı sakladığın için teşekkürler. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES#Wattys2016
Teen FictionÖylece durmuş ona silahı uzatıyorken kanın damarlarımda akışını, her bir hücremin küllerinden yeniden doğduğunu hissediyordum. Silah namlusu alnımın tam ortasındayken bana kattıklarını, kendini benden acımasızca alışını izliyordum. Sessizdik. Ve be...