Hayatta bazen yapabileceğimiz şeyler çok kısıtlıdır. Hayatımızı seçmekte bunlardan biri mesela... Ne annemi nede babamı seçebiliyorum. Bana bu iğrenç hayatı yaşatan insanların yanımda olmaması da var tabi. ikiside aynı anda bıraktılar beni karanlığa...
Bana da mafya babası baktı yıllarca. Dedem... Sevgisiz büyüdüm evde ben.Dedem baktı dediysem bana ne gülümsediğini gördüm nede benimle vakit geçirdiğini. Zaten çoğunlukla evde olmaz, işeriyle ilgilenirdi. Banada en psikopatlarından bakıcılar bulurdu.Artık benim şansıma mı bilmem hiç insan gibi bir bakıcı bakmadı bana. Ya döverlerdi, ya tehtid ederlerdi-bazen ikiside- yada dedemin tabutuna kapatırlardı beni. Evet dedemin bir vampir gibi tabutu var. Simsiyah bir tabut. Bodrum katta, rutubet kokan bir odada saklıyor tabutunu dedem. Bakıcılarıma ne oldu derseniz itinayla işkence edilip gözümün önünde öldürülürlerdi. Belkide bu yüzden bu kadar sadistimdir. Zaten hangi çocuk bunları yaşasa aynı tepkiyi verir. Okulumda birkaç kere ihbar edildim. Hastaneye kapatıcaklardı beni. Her seferinde dedem engelledi bunu. Belkide hastalığım ilerlemiştir kim bilir ?
yeni üniversiteye Porsche carrera GT model arabamla okula giriş yaptım. 1. sınıftım. Geç yazılmamında etkisi büyük ama yinede müdüre zorla 1 sınıf atlattırıp 2 ye geçtim.
Kendi yaşıtlarımla olmak daha iyi olur diye düşündüm. Tabi -canım(!)- dedem hemen kabul etti.
Şimdi farkettimde üniversite ne kadar da boktan bir yermiş. Mesela yanımdan geçen kızların çoğu muz çorabın üstüne birşey giymeyi unutmuşlar. Tabi insan gibi olan kızların hakkını yememek lazım. Onlardanda tek tük var . Mesela Melis diye bir kız var. Aynı sınıftayız. Oda benim gibi hız tutkunu bir araba yarışçısı. Aslında çok sıcakkanlı bir insan olmasamda-yaşadığım şartlar dolayısıyla- bu kıza kanım kaynamıştı. Melisle birlikte aynı bölümü okuyorduk. Birlikte amfimize doğru yürürken 2 çocukla karşılaştık. Onlarda bizim gibi siyah tiplerdi. Tüm soğuklar birbirimizi bulmuştuk. Çocuklardan biri Ege diğeri ise Deniz. Ege, Deniz'e göre daha sıcakkanlı. Onlar bizden bir yaş büyükler tabi. Deniz'e hangi bölüm okuyorsun dediğimde "dil ve edebiyat" demişti. Ben her ne kadar edebiyatı sevsemde bu konuda başarılı değildim. Buda benim şansım işte. Ben makina mühendisliği oukyordum. Melis'te. Ege ise bizden farklı olarak "mimarlık " seçmiş. Ege ve Denizin çocukluk arkadaşı olduklarını öğrendiğimde çok şaşırmamıştım. Her ne kadar benim hiç arkadaşım olmasada onlar kocaman bir dostluk bağıyla birbirlerine bağlılardı.
o günün akşamı Melis,Ege,Deniz ve ben benim evime gitme kararı aldık. Evi daha yerleştiremediğim için bana yardım etmek istediklerini söylediler.Ege her ne kadar suskun olsada özünde iyi çocuktu. Hiçbirimiz daha kendimizi tamamen açmasakta aramızdaki bağ oluşmaya başlamıştı. Deniz her ne kadar ben ve Melis'e yakın davranmasada soğuk olduğu söylenemezdi. O daha çok...Karanlıktı. Ege ile bile çok konuştuğunu görmedim. Birinci katı ben dün bitirmiş olduğumdan direk ikinci kata geçtik. Ege ve Deniz mobilyaları taşıyor, yerlerini düzenliyor ve paketleri açıyordu. Biz ise ; mobilyaların tozunu alıyor,odaları silip süpürüyorduk. Ege dizayn da iyi olduğunu söylediğinde misafir odalarının dizaynını ona bıraktım. Kitaplarımın olduğu kolileri elime alıp duvarları simsiyah olan odaya bıraktım. Bu oda benim kütüphanem olacaktı.Raflarımı sipariş etmiştim. Gelmesine bir yada iki saat falan vardı. Bu sırada bende yatak odama geçtim. Yatak odamın duvarları mor-bordo karışımı birşeydi. Yatağımın arkasında kalan duvar ise açık gri üzerine siyah kurukafaların olduğu bir duvarkağıdıyla kaplanmıştı.Yatak başlığım, gardırobum ve çekmecelerim ise siyahtı. Komidinim ve makyaj masama gelince metal detayları olan duvar kağıdındaki grinin aynı tonuydu. Nevresimimi de serdikten sonra odadan çıktım. Enstrumanlarım henüz gelmemişti. Bu yüzden son ve kütüphanem kadar büyük olan odam boştu. Melis ve Ege'nin aşağıdan gülüşme sesleri geldiğinde adımlarımı merdivenlere yönlendirdim. Onların yanına gidecekken bir kol beni durdurdu. Deniz " kütüphane duvarların çok koyu, uykunu getirir. kitap okuyamazsın" dedi. Bnei düşünmesi hoşuma gitmişti. Odaya gittiğimde kolileri dışarı çıkardı ve sprey,yağlı ve daha bir çok boyayı önüme koydu." Bu yüzden bende burayı resim atölyesi yapmaya karar verdim. Hem zatenb iki boş oda daha var " dediğinde " Ben saydığımda tamdı nasıl olur?" dedim. o ise " senin odanda iki kapı var biri tuvalete diğeri ise bembeyaz bir odaya açılıyor." dedi . Buna karşılık bende şakasına " evi benden iyi biliyosun.tanımasam katilim sanıcam"sonra kendini toparlayıp " zaten tanımıyorsun ufaklık" dedi. Neye kızmıştı ki bu şimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THANATOS
Mystery / Thrillerölüm, onun korktuğu tek şeydi belkide. Azra... 20 yaşındaki, mafya torunu Azra... onun ölümüde geliyordu yavaş yavaş... " Bana Thanatos olduğumu söylerdin hep. Thanatos ölüm perisiyse eğer , ölümsüz müdür?" "Bu hikayenin Thanatos'u ve Hypnos'uyduk...