Bölüm Şarkısı: GOT7 - 니가 하면(If You Do)
ㅣㅣㅣㅣㅣㅣMedyada var.ㅣㅣㅣㅣㅣ
İnsanlar bazen, kasıtlı ya da kasıtsız bir şekilde birbirlerini kırarlar. Ancak ben insanları hiç bir zaman kasıtlı bir şekilde kırmadım. Ya da kırdım, tam olarak bilmiyorum.
Söz konusu annemse bu zamana kadar ne onun sözünden çıkmıştım ne de onu üzmüştüm. Babamı ve abimi trafik kazasında kaybettiğimizden beri birbirimize kenetlenmiş ve hayatımıza kaldığımız yerden devam etmeye çalışmıştık. Her ne kadar birbirimize belli ettirmesek de aslında ikimizde çok iyi biliyorduk ki onlarsız yaşamak çok zordu.
Annem hem eşi, hayat arkadaşını hem de yavrusu, oğlunu kaybetmişti. Bense babamı ve abimi. Bazen düşünüyorum... Onlar yerine ben ölseydim belki daha iyi olurdu...
Annem belki daha mutlu olurdu. Benim yanımda da mutluydu ancak o bunları haketmiyordu.
Yataktan kalktım ve pijamalarımı giyindim. Kendimi yanlızlığa mahkum ederek kafayı yememeliydim. Göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim ve derin bir nefes alarak beynimi rahatlatmaya çalıştım.
Annemden özür dilemem gerekiyordu ve hızlıca odamdan çıktım. Salona girdiğimde annem televizyonun karşısında gözleri yaşlı televizyon izliyordu ya da öylece bakıyordu.
"Biliyor musun?" Dediğinde gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Yüzüme bakmadı, televizyona bakmaya devam etti. Ardından yutkunarak devam etti.
"Belki de baban yaşasaydı seni daha iyi yetiştirebilirdi..."
Sanki kanım, tüm vücudumdan çekilmişti. Boğazıma bir yumru takılmıştı. Yutkunarak yok edemeyeceğim bir yumru...
"Hayır!?" Dediğimde sesim zor çıkmıştı. Yavaşça annemin yanına yaklaştım.
"Ben seni yetiştiremiyorum... İstediğin gibi bir anne olamıyorum."
Koltuğa bir anda oturdum ve annemi kollarımın arasına aldım. Annem kollarımda hıçkırarak ağlarken bunun ne kadar acı verici bir şey olduğunu anladım. Ve içimden annemi ağlattığım için kendime lanet ettim!
Belki de bu akşam yıllardır konuşmadığımız şeylerin acısı çıkıyordu. 4 sene önce trafik kazasından sonra hayatımıza hiçbir şey olmamış gibi devam etmek ne kadar zordu ikimizde çok iyi biliyorduk ve bunun acısını çekiyorduk.
"Hayır anne..." Zor olsa da göz yaşlarımın arasında devam ettim.
"Ben özür dilerim. Sen iyi bir annesin."Annem kafasını kaldırarak gözlerimizi birleştirdi.
"Neden sürekli mutfakta duruyorum biliyor musun?"
Yanağımdan usulca yaşlar süzülürken kafamı 'hayır' anlamında salladım.
Annem titreyen sesiyle devam etti.
"Çünkü, hep aile olarak toplandığımız... Sohbet ettiğimiz... Gülüşüp şakalaştığımız yer o mutfak Jungkook, ve ben bunları unutmak istemiyorum."
Kalbime öyle bir sızı saplanmıştı ki! Bıçakla oyuluyormuş gibi hissediyordum. Anneme tekrar sarıldığımda o da bana sarıldı.
"Özür dilerim yemin ederim öyle demek iste-"
Annem göz yaşlarını elinin tersiyle sildi.
"Tamam, isteyerek söylemediğini biliyorum. Sadece bu zamana kadar bana bağırmamıştın sadece bu zoruma gitti."
"Anne yemin ederim sana bir daha bağırmayacağım." Dediğimde annem narin parmaklarıyla göz yaşlarımı sildi. Ardından kafamı göğsüne yasladı ve saçlarımı okşadı.
"Bana bir daha bağırmayacağını biliyorum. Kesin o çocuk yüzünden!"
Kafamı şaşkınlıkla kaldırdım.
"Hangi çocuk?" Dediğimde annem gözlerini benden kaçırdı.
"Hani adı Jimin olan, yakışıklı çocuk."
Annemin göğsünden kafamı kaldırdım.
"Anne?! Sen onu nereden biliyorsun?"
Annem hızlıca gözlerini kaçırdı be hafifçe gülümsedi.
"Sen gittikten sonra biraz Twitter'da gezinmiş olabilirim."
Şaşkınlıkla annemin suratına baktım. Ancak onun gülümsediğini görünce içten içe mutlu oldum.
"Sana inanmıyorum anne. Bu özel hayatı ihtilale girer."
Anne eliyle saçlarımı karıştırdı.
"Hiçte bile, sadece küçük oğlumun kimlerle konuştuğuna ve kimden hoşlandığına bakıyorum." Dediğinde tatlıca dudaklarını büzdü.
"Ha...hayır ben o çocuktan hoşlanmıyorum."
Annem kaşlarını yukarıya kaldırdı ve hafifçe gülümsedi.
"Bence o kadar da kötü bir çocuğa benzemiyor. Hem yakışıklı da!"
Annem beni nasıl alt edeceğini çok iyi biliyordu. Kendimi tutamayarak atıldım.
"Evet...çok yakışıklı hatta gerçekte görsen o kadar tatlı gülümsüyor ki! Gözleri gülümseyince kayboluyor."
Annem bir kaşını kaldırarak bana baktı.
"Ve sen o çocuktan hoşlanmıyorsun."
Ellerimi teslim olurcasına havaya kaldırdım.
"Tamam, pes ediyorum. Hoşlanıyorum." Dediğimde salon mu ısındı ne!? Yüzüm kızarmaya başlamıştı galiba. Annem de olsa itiraf etmek her zaman beni utandırıyordu.
"Jungkook, bu çocuktan hoşlandığını gözlerinden anlayabiliyorum. Ancak bir şartım var."
Ardından yanaklarımı ellerinin arasına aldı ve sıktı.
"Benim küçük oğlum aşık mı olmuş? Yerim seni... Büyümüşte birilerinden mi hoşlanırmış."
"Ya Anne?!"
İşaret parmağını havaya kaldırarak sallamaya başladı.
"Tamam tamam, eğer o çocuk seni üzerse karşısında beni bulur. Senin üzülmeni istemiyorum."
Kollarımı açarak anneme sıkıca sarıldım.
"Seni seviyorum anne."
"Biliyorum. Ben de seni."
Ardından annem kollarımdan sıyrıldı ve ayağa kalktı.
"Ah! Yeter bu kadar dram... İçim şişti!? Hadi elini yüzünü yıka ve yemeğe gel."
Kolumdan tutarak koltuktan kaldırdı.
İşte annem böyleydi. Kendini çok zor dışa vururdu. Bizim dramımızda en fazla böyle olurdu.
Banyoya gittiğimde ilk fark ettiğim şey şiş gözler ve kırmızı burundu. Hızlıca yüzümü yıkadım ve mutfağa geçtim.
Yemeği yedikten sonra Jin'den de özür dilemem gerektiğini anladım. Çünkü bir anda ona çok fazla yüklenmiştim.
Odama giderken arkamdan annem seslendi.
"Jungkook!"
"Efendim anne?" Anneme doğru döndüğümde annem gülümsüyordu.
"Jimin'i ne zaman benimle tanıştıracaksın?"
"Anne?!" Dediğimde attığı kahkahayı duymaya değerdi.
Annem için her şeyi yapardım. Yeter ki o üzülmesin.
Jungkook annesiyle barıştı. Üstelik annesi de Jimin'i biliyor. Ne mutlu ^•^ İçim rahatladı. Sırada Jin var. Ondan sonra gelsin olaylar.
Umarım beğenmişsinizdir. Desteklerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum.
LoveYou ^•^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TwiLove // JiKook
Fanfic@chimchim: Seni ne zaman görebileceğim? @kookiekookie: Ben istediğim zaman. //JiKook// Beğenebileceğiniz, ponçik bir hikaye.~