Bu hikaye İstanbul'un Beşiktaş semtinde bulunan Dikilitaş'ın hikayesidir. Bu dikilitaşın İstanbul'a kimin tarafından ve ne zaman getirildiği bilinmiyor. Bu konuda farklı yorum ve inanışlar var. Bir kısım tarih bilimci onu Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi ile birlikte, yapıtı hem çok beğenerek hem de zafer sembolü olarak başkente taşıttığı, bu yolla İstanbul'a geldiğini söylüyor. Bir kısım tarih bilimci ise; Romalılar'ın o zamanlar şehirlerini süslemek için Mısır anıtlarını kullanmalarından yola çıkarak, Bizans İmparatorluğu döneminde I. Constantin'in isteği üzerine Constantinapolis'e getirildiğini söylüyor.
I. Constantin bu yapıtı çok beğenmiş ve onun taşınması için çalışmalara başladığı sırada ciddi bir hastalık geçirmişti. Bunun bir işaret olduğunu anlayıp, çalışmaları bırakmış ama bu dikilitaşın Constantinapolis'e götürülmesini vasiyet etmişti. Bu vasiyeti yerine getirmek için çalışan oğul Constantin(II. Constantin) taşı Constantinapolis'e götürtmek üzere İskenderiye'ye taşıtmak istedi fakat bunu asla başaramadı. Daha sonra imparator Julianus taşı İskenderiye'ye getirtmiş ve Constantinapolis'e taşımak için büyük bir gemi yaptırmıştır. Ancak o da bunu başaramamıştır. Çünkü inşa edilen bu kudretli gemi esrarengiz bir şekilde parçalanmıştır. Gemide çalışan bazı köleler bile bu işareti anlamışlardır ve gemide çalışmak istememişlerdir. Bu durum ile çıkan küçük çaplı isyanda ölen köleler olmuştur.
Gerçek olan şu ki; bu dikilitaş Mısır Firavunu III. Thutmosis'e ait olan dikilitaştır. Mısır'daki insanların bir kısmında olan bir inanışa göre, sadece piramitler firavunları temsil etmemektedir. Piramitler firavunların ölümden sonraki hayatlarını yaşayacakları 2. evleri, dikilitaşlar da kalplerini ve kudretlerini sembolize eden yapıtlarıdır. Firavunların kalpleri ise şu işe yaramaktadır; Mısır'ın tehlike altında olması durumunda, görevlendirilmiş özel firavun elçilerinin bu dikilitaş üzerindeki yazıda bulunan özel harfleri okuyacak, böylece III. Thuthmosis'i ve onun ruh ordusunu serbest bırakacaktır. Bu yüzden dikilitaşın mutlaka Mısır'da kalması gerekmektedir. Bu hükmü bozanlar er veya geç III. Thutmosis ile onun ruh ordusu tarafından cezalandırılacaklardır ve sonsuza kadar ruhları, soyları lanetlenecektir.
Efsanedeki diğer bir söyleme göre ise; firavun elçilerinin görevi babadan oğula geçerek bu güne kadar gelmiştir. Yani hala bu taş üzerindeki şifreyi bilen firavun elçileri(nin oğulları) bulunmaktadır...