2.Bölüm

54 8 0
                                    

Nihayet İstanbul!

İşte beş yıl sonra kavuştuk. Hızlı adımlarla havaalanına girdim ve bavulumu bekledim. Bu ne sıkıcı bir merasim diye düşünürken ilk bavulumun bana doğru geldiğini gördüp çektim onu kendime. Birkaç dakika sonra işte diğeri de geliyordu bana doğru. Küçük cüssemle iki koca bavulu zapt etmeye çalışarak ve aile mi görmeyi ümit ederek etrafıma bakmaya başladım. Sonrasında dayımın sesiyle arkama dönüp bavulları bıraktım ve kucağına atladım. Hala küçük bir kızım tamam mı?

'Dayıcım.. Seni çok özlemişim.'

'Benda seni fistuk'

'E hani annemler?'

'Onlar gelmediler. '

'Nasıl gelmediler.'

'Sana hala kizgunlar işte fistuk. Zaten Rize'ye gittuler geçen hafta.'

'Babam?'

'Beraber gittuler fistuk.'

Beraber derken ne demek istiyordu ki böyle. Onlar iki dakika yan yana bile duramazlardı. Tuhaf bir bakış atarak 'Dökül' dedim bir an. Sanki karşımda askerlik arkadaşım vardı dicem ama ben askere de gitmedim ki.

'Onlar barişti.'

Ben şok. Ben iptal. Bu da ne demekti şimdi. Neler dönüyordu böyle? Ne yani barışmak için benim gitmemi mi bekliyorlardı. Şaşkınlıktan ağzım beş karış bir şekilde dayıma bakarken bir an kendime gelerek;
'Ne zamaaan?' dedim.
'Beş alti ay oluyor. Tabi sana ulaşmamuz mümkün olmaduğundan söyleyemedum malum ne telefona ne faceye cevap vereysun' Gözlerimi devirdim.

Olaylarını anlamaya çalışırken bir an başımın ağrıdığını hissettim. Peki şimdi ne olacaktı diye düşünürken dayımın elinde ki ufak valizi fark etmemle imalı bir şekilde baktım ona,
'Haydi uçağu kaçuracağuz' dedi.

Beni gelir gelmez onlara yem mi edecekti. Ne yapabilirim diye düşünürken beynim daha da zonklamıştı. Yorgunluğu kemiklerime kadar hissediyordum ve hiçbir şey diyemeden dayımın peşine takılmıştım.

Trabzon'da indiğimizde hala dayımın peşinden sessizce devam ediyordum. Otoparka geldiğimizde dayım arabasının bagajını açtı ve bavulları yerleştirmeye koyuldu. Bense onun sadece beni almak için İstanbul'a gelip geri döndüğünü çoktan anlamıştım. İçimden ölüm fermanımın da kesinlikle yazıldığını düşünerek ve tabi ki hiçbir şey yapamadan atladım arabaya.

Yol boyunca uyumak iyi gelmişti. Ve biraz da olsa kendimi şu an iyi hissediyordum. Aslında havasının bile iyi hissetmeme sebep olan yerde olduğumu fark ettiğimde bunun uykuyla alakalı olmadığını kabul ettim. Camı açtım ve esen rüzgarı ciğerlerime çektim. Ohh be! En çok da bunu özlemişimdir heralde.

Eve geldiğimizde herkes uyuyordu. Kendimi öyle duygusal hissetmiştim ki bağıra bağıra ağlayacaktım neredeyse. Boğazım düğümlenmişti adeta. Sonra merdivenlerden birinin indiğini fark ettim. Kalbim neredeyse yerinden çıkacaktı. Ama sonra yüzünü gördüğümde bu duygular uçup gitti. O değil de bir dakika bu da kimdi böyle.

'Geldunuz mi'

Yok canım daha yoldayız demeyi öyle istedim ki o an anlatamam yani.

'Gelduk hatun'

Yok artık. Dayım evlenmiş miydi? Oğlum daha neleri kaçırmıştım acaba ben. Her neyse bir şeyler atıştırdıktan sonra yengem olacak hatun beni odama çıkardı. Sanki ben odamın yerini bilmiyorum diye içimden geçirirken misafir odasının kapısını açtı ve bana tebessüm etti. Ah be dedim içimden bunlar kesin beni affetmeyecek! İçim acımıştı resmen. Hem de nasıl! Geçip yattım ne yapacaktım ki başka. Aslına bakarsanız evi ayağa kaldırasımda gelmişti ama suçlu olan bendim ve kendimi herkese bir şekilde affettirmeliydim. Sustum ve yattım.

LOYA (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin