Bölüm-17#SAKLI GERÇEKLER#

131 58 87
                                    

"Çekilin lan önümden!! "

Sıkışmış olan beynim anlam veremiyordu bu olanlara. Nasıl..Nasıl yapabilir? O adi herif bunu nasıl yapabilir? Çıldırmak üzereyim. Tüm her şey üstüme üstüme geliyor nefes alamıyordum. Haketmediğim soluğu biraz da olsa alma zorunluluğu hissederek gömlegimin ilk iki düğmesini açıp lanet olası kravatımı söküp tüm nefretimle birlikte, içimde birkmiş tüm kinimle sert bir şekilde yere fırlattım.

"Fermaaan!!!"

Tükürürcesine tiksintiyle ağzımdan döktüğüm kirlenmiş adını kalbim sıkışına kadar bağırdım

"Lan adi herif Nerdesin!! Çık karşıma!! Köpek!"

Bana engel olan Ferman'ın köpeklerini büyük bir hışımla atlatıp o adi herifi bulduktan sonra kendi ellerimle öldürecektim.

"Hakan Bey yapmayın! Ferman Bey'i biliyorsunuz. Bizi zor durumda bırakmayın"

Adamlar ne kadar çabalasa da onları aşıp büyük adımlarla ilerlemeye devam ettim. Çünkü bu engeller asla beni o adamı öldürmek için yıldıramazdı. Artık benim için hiçbir şeyin anlamı, değeri yoktu. Ailem dışında herşey kiymetsizdi. Geç anlamıştım bunu. Hatta ömrümün yarısını geçirdiğim kadar geçti bu. Pişmanlığımı dil ucuna getiremeyecek kadar geç ve anlamsız kalmıştı herşey artık.

"Başlatma Fermanınından da Beyinden de şimdi. Çekil önümden diyorum sana"

Kolumu tutmaya çalışan adamlardan birine döndüm. Verebildiğim en soğuk ve sert bakışlarımı adama yönelttim.

"Yaşamak istiyorsan hemen şimdi elini kolumdan çek aksi takdirde Patronunuzla birlikte kendi mezarınızı da kendi ellerinizle hazırlarsınız.

Adam endişeyle elini gevşetip bırakıp bırakmama arasında ikilemde kalırken " Sen yorma o güzel kafanı. Ben yardımcı oluruım sana" diyerek kolumu sert bir şekilde elinden çekip her iki adamı yerle bir ettim. Hırsım gözümü kör etmiş gibiydi. Önüme gelen herkesi herşeyi yok etmek istiyordum. Yerde yatmış iki çift göz bana baksada hiç taviz vermeyip ceketimi düzettikten sonra sabırsızlıkla yürümeye devam ettim. Bir an önce o adamın gırtlağını avuçlarıma geçirip boğmak için sabırsızlanıyordum. Henüz bir kaç adım atmıştım ki birden fazla ayak gürültüsüyle karşıya baktım.

"Ooo kimleri görüyorum burada"

O adamı gördüğüm an kan beynime fıçkırdı. Sesi bile kulaklarımın duymak istemeyeceği kadar loş geliyordu. Hâlâ nasıl bu kadar rahat olabilirdi, yaptıklarına rağmen nasıl...

"Sen hâlâ konuşabiliyor musun Lan? hâlâ konuşuyor musun?"

Her yanımı sarıp sarmalayan kinim beni delirtircesine boğuyordu. Tepemden yukarı sıcak dumanlar çıkarcasına milim milim yanıyordu kafam. Sıkmış olduğum yumruğumu daha fazla bekletmemek için tüm benliğimle Ferman adisine doğru depremler yaratırcasına sert adımlarla hızlandım. Bir kaç adım sonra tekrar kolumdan tutan adamlardan birine Ferman için hazırladığım yumruğu hiç bekletmeden suratına geçirdim ve Ferman itine döndüm.

"Fermaan!! Bu ne senin ne de benim kitabıma sığar. Adamlarının arkasına sığınıp saklanmak ne zaman erkekliğe sığdı. Çıkacaksan erkek gibi çık karşıma. Çıkta hesaplaşalım."

Ferman burnunu çekip kaşlarının arasından sertçe baktı.

"Fazla havalanma Hakan Soydan. Sonra hiç beklemediğin anda yere çakılırsın." Boş bogazça konuştuktan sonra Adamlarına 'gidin' işareti yapıp gitmelerini istedi.

"Ama abi.."

"Gidin dedim lan"

Adamları yanımızdan tek tek ayrılırken Fermanın sesiyle ona döndüm.

DİĞER YÜZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin