'Bölüm 7 Aşk bu işte...'

124 11 10
                                    

Medya,Kyungsoo ve Jongin arasında artık göze çarpan tutkunun fotoğraf hali...

Bölüm şarkısı;Eminem-Kings never die. Iyi okumalar ~_~
Bir çok insan yaptığı her hangi bir hareketten ötürü, pişmanlık duymuştur.Aniden aklımıza eser, bir anlık saçma bir cesaret gelir ve bir bakmışız, asla yapmam dediğimiz şeyi yapmışız...
Deli cesareti de denir buna. Ama ne denirse densin, bir kere o yapılmıştır, geri dönüşü yoktur.
Jongin'in derin nefesleri eşliğinde işte bunları düşünüyordu Kyungsoo.
Onu öptükten sonra,Jongin sarhoş gibi, Kyungsoo'nun kalbini titretecek şekilde gülümsemiş ardından onu göğsüne çekmiş ve uyumuştu.
Araftaydı Kyungsoo. Kafasında milyonlarca düşünce dönüyordu.
Aşk mı? İntikam mı?
Birisini seçmek zorundaydı.
Ve o aşk ile oyalanmak istemeyecek kadar intikam hırsıyla doluydu...
Ama bu iş bitince, Jongin eğer ondan nefret etmiyor olursa, aşkını itiraf edecekti.
Şimdi, sıcak ve kaslı göğüste, o yumuşak ve vanilyalı kokuyla uyumak istiyordu sadece.

******
Jongin huzursuz sesler çıkaran çocuğun sesiyle uykusundan sıçradı.
Kyungsoo kabus görüyordu.
Gözlerini açmaya çalışıyor ama açamıyordu.İrkilmemesi için fısıldamaya başladı,
"Soo hadi uyan bebeğim. Ben Buradayım hadi uyan."
Onun telkinleriyle Kyungsoo gözlerini açtı. Göğsü hala hızla inip kalkıyordu.
Endişe ve merakla ona bakan Jongin'in kollarına sığındı. Hıçkırırken, gördüğü kabusun gerçekleşmesinden ölesiye korkuyordu.
Ve bunun gerçekleşmesi çok büyük bir ihtimaldi...
Nefesini tutup içinden ona kadar saydı.Sakinleşmesi gerekiyordu, ama o sakinleşmek yerine daha beter oluyordu. Eh bunda Jongin'in endişeyle bakan kahve gözlerinin payı büyüktü.
İstemsizce kendine rüyasını hatırlattı, 'her şey bittiğinde bu gözler sana öldürücü bir nefretle bakacak Kyungsoo. Sakın alışayım deme, sakın! '

Jongin ise onun rüyasını anlatmayacağını anlayınca, gereksiz sorulara onu bunaltmak yerine, destek olurcasına sarılmayı tercih etti. Bir müddet öyle kaldıktan sonra, nihayet Kyungsoo durulmuş, kalp atışları düzene girmişti.
Bunda Jongin'in yatıştırıcı vanilya kokusu ve şefkatli öpücüklerinin tesiri büyüktü.
Sabaha karşı, ikisi de, bu kez huzurlu bir uykuya dalmışlardı...

*******
"Bana kahvaltı mı hazırlıyorsun ufaklık? "
Baekhyun tavaya döktüğü krebi çevirirken baş salladı.
O ikisi neredeyse sevişmiş olmalarına rağmen, hala aralarında isim konan bir ilişki yoktu. Işte tam da bu yüzden,Baekhyun istese de samimi davranamıyordu.
Chanyeol ise onun ne düşündüğünü biliyor, ona teklif etmek için uygun bir zaman kolluyordu.
Usta hareketlerle krebi tabağa alan Baekhyun'u seyretti. Yaptığı şeye bütün dikkatini vermiş,farkında olmadan dudaklarına küçük bir gülücük yerleştirmişti.
Islak dudaklar Chanyeol'ü cezbediyordu. Sesli bir şekilde yutkundu. Aktif bir cinsel hayatı olan biri için iyi dayandığını düşündü. Baekhyun ile tanıştığı günden beri, başka biriyle seks yapma fikrini kafasından silmiş atmıştı. Ama şimdi, üç haftalık diyet yeter diye bağıran Beyni, karşısında iştahla yemek yiyen Baekhyun'un sıcak ağzını keşfetmesini şiddetle istiyordu.
Baekhyun hakkında ki düşüncelerden habersizce, tabağı masanın ortasına doğru itip karnını ovuşturdu "Oh çok duydum. Ayı gibi yedim yahu."
Deyip güldü.
Tam Chanyeol'ün tabağına niye dokunmadığını soracaktı ki, uzun boylu olan süratle sandalyeden kalkıp bir çırpıda yanına geldi. Bir kaç kat koyulaşan gözlerini Baekhyun'un özenle eyeliner çekilmiş gözlerine dikti.
Fısıltıyla "Bir daha oh derken dikkatli ol ufaklık" dedi ve vakit kaybetmeden ince dudakları dudaklarının arasına hapsetti.
Baekhyun püre haline gelen beynine aldırmadan, aynı iştahla karşılık verdi.
Buna karşılık Chanyeol'den boğuk bir inleme kazandı.
Alt kısımlarında bir şeyler hareket ediyor ve ikisinide tutkulu bir öpüşmenin içine sürüklüyordu.
Birbirlerinin dudaklarını dişlerken, Chanyeol dilini küçük olanın ağzına gönderdi. Onun içtiği portakal suyu kendi tadı ile birleşmiş ve ortaya doyum olmaz bir şey çıkarmıştı. Baekhyun ise dilini emen Chanyeol'ün omuzlarına ince parmaklarını geçirdi "C-Chan dur" onun sesi ile hızla ayrılan Chanyeol'ün önünde büyük bir ıslaklık vardı. Baekhyun gözlerini fal taşı gibi açtı ve "Oha sen boşalmışsın" dedi.
Chanyeol elini ensesine attı "Eh sana söylemiştim, benim yanımda bana oh deme, aklım uçuyor"
Baekhyun kıkırdadı "Emin ol bundan böyle oldukça dikkatli olacağım"
Daha sonra beraber masayı topladılar ve Chanyeol'ün fikri olarak, Jongin ve Soo'nun yanına gitmeye karar verdiler.

*******
Jongin deli gibi çalan zille uyandı. Bu sesin Soo'yu rahatsız etmesini istemediği için, uykuyu üzerinden atıp, hızla kapıya koştu. Ancak Ondan önce uyanan Kyungsoo, akıllara zarar bir güzellikle kapıya gidiyordu. Üzerinde bulunan tek kıyafet parçası, kalçalarını sıkıca saran küçük bir şorttu.
Jongin boğazına oturan yumruyu geçirmek için yutkunsa da başarılı olamadı.
Içinde bir yerler harekete geçmişti. Yıllardır harekete geçmeyen, sadece işemek için kullandığı penisi, şu anda Kyungsoo'nun sıkı kalçalarının arasında olmak istiyordu.
Karşı konulamaz bir tutkuyla Kyungsoo'yu arzuluyordu...

Kapıdan içeri yüksek sesiyle konuşarak giren Chanyeol'ü görmesiyle, suratını buruşturdu. Tanrı aşkına! O, dev görünümlü arkadaşının Ota boka gülen suratına sağlam bir yumruk atmak istiyordu.
Tatlı yuvarlaklarla arasında ki iletişimi bozduğu içindi hep bunlar.
Kyungsoo'nun, Chanyeol'ün yanında duran, neredeyse görünmeyen bir çocukla sarıldığını gördü.
Sinirle bağırdı "Kyungsoo!"
Ona dönen üç kafayı umursamadan, küçüğü sırtına attı. Kyungsoo'nun şaşkınlıkla bağırmasına ise poposuna attığı küçük şaplakla karşılık verdi.
Yukarı çıktıklarında,onu yatağın üzerine bıraktı ve kıyafet dolabından, ona giydirebileceği adam akıllı bir şey aramaya başladı.
Kyungsoo ise daha fazla dayanamadı ve sordu "Pardon da arkadaşımın yanında bağırıp, sonra da beni sırtına atıp buraya getirmen ne demek oluyor?!"
Jongin seçtiği bol bir pantolunu ona atarken cevapladı, " Merak mı ettin? Tamam o halde dinle. Seni kıskandım küçük aptal. Iki tane sağlıklı erkeğin yanında minicik bir şortla durman beni delirtti! Şimdi anlamışsındır her halde."

Kyungsoo,sesini çıkarmadı ve yatağa atılan tişört ile pantolunu üzerine geçirdi.
Jongin'in kendine bağırmasından hoşlanmamış, ama kıskandığını itiraf etmesinden gizli bir zevk almıştı.
Tam, aşağı inen Jongin'in peşinden kapıyı açtığında, Chanyeol ile burun buruna geldi.İkisi de aynı anda geri çekildiler ve Chanyeol sırıttı "Afedersin kapıyı çalmalıydım" dedi.
Kyungsoo sorun değil anlamında başını salladı "Bir şey mi oldu?"
" Evet yani Hayır. Yani seninle konuşmalıyım. "
Kyungsoo sakince, bahçeye bakan pencerenin önünde ki, mor renkte olan puflardan birine oturdu.
Chanyeol' de karşısına geçti ve vakit kaybetmeden konuşmaya başladı "Bak, bu yapacağım konuşma çok klişe gelebilir ama, içimin rahat olması gerek.Anlıyorsun değil mi?"
"Evet. Ama Kai birazdan burada biter. Acele etsen iyi olur." Kyungsoo karşısında ki adamın suratında ki büyük şaşkınlığı görünce sordu "Yanlış bir şey mi söyledim? "

" Ona Kai mi diyorsun? "
" Evet, öyle seslenmemi istemişti. Ama anlamadım,sorun mu bu? "
Chanyeol sıkıntılı bir nefes aldı, "Yani sana geçmişini anlattı, öyle mi?"
"Evet anlattı. Benim için Kai olabileceğini söyledi. "
"Sana söylemek istediğim de buydu Kyungsoo. O sana dehşet şekilde aşık.Bu zamana kadar bırak birine aşık olmayı, hoşlanmadı bile.Onu sakın üzeyim deme tamam mı? O seni Üzmez zaten. Bir kere daha yıkılmasını izlemek istemiyorum. "
Kyungsoo bu nereden çıktı diye düşündü. Ama karşısında düşüncelerini okuyormuş gibi dikkatle ona bakan Chanyeol'e bir şey belli etmedi.
"Onu niye üzeyim ki? Ama bana aşık olması... Bilmem bu pek inandırıcı gelmiyor. Daha geçenlerde onu haberlerde gördüm. Yanında oldukça güzel bir kız vardı ve oldukça samimi duruyorlardı." Dedi.
Chanyeol 'Bunun Jongin'in aseksüel olduğundan haberi yok' diye düşündü. Bunu söylemek ona düşmedi yüzden aklına gelen ilk yalanı söyledi "Ha sen onu diyorsun. O kız Jongin'e aşık. Tesadüfen barda karşılaşmışlar. Hemen yapışmış tabi. Jongin onu itene kadar da kameralara çekmiş."
Kyungsoo göğsünden kalkan ağırlıkla rahatladı.
Kapıyı açan kişiyle ikisi de kapıya döndüler. Baekhyun asık bir suratla Chanyeol'ün kucağına oturdu.
"Kyungsoo sevgilin beni kovdu. Seni istiyormuş, git bir bak."
Kapıya doğru giden Soo arkasından gelen kedi miyavlamasına benzer sesle omuzunun üzerinden baktı.
Ah bakmaz olaydı! Chanyeol, arkadaşının kulak yumuşağını emiyor, buna karşılık Baek de 'miyavlıyordu.'
Onlara baktığını fark etmemişlerdi bile. Bunu unutmak isteyerek, Jongin'in yanına gitti.
Genç adam bahçede barbekü yakıyordu. Onun geldiğini görünce yanağını uzattı. Kyungsoo bir tüy kadar hafif öptü ve geri çekildi.
Jongin, "Hadi bakalım şu etleri yapalım" dedi.
Kyungsoo,etleri ahşap masadan alıp ona verdi.
Jongin onları pişirirken, o da masayı kurdu.
Eksikleri alıp mutfaktan geri döndüğünde, Kai tişörtünü çıkarmış, elinde ki suyu başından aşağı döküyordu. Kyungsoo'nun yapmak istediği tek şey, o suları yalamaktı.
Bir kez daha o aptalca cesaret gelince, bir çırpıda yanına gitti ve ellerini onun sırtına koydu.
Jongin şaşırarak ona döndüğünde, yüzüne bakmayarak boynuna doğru uzandı. Güneşin kurutmaya başladığı nemli teni emdi ve öptü. Bu tıpkı, çikolata içmek gibiydi.
Boğazından fırlayan hayavani hırıltıya engel olamayan Jongin, sertçe çenesinden tutup başını kaldırdı ve vahşice öpmeye başladı.
Kyungsoo'nun karşılık dahi vermesine fırsat bırakmadan, ısırarak emiyor ve dilini sıcak ağzın içinde dolaştırıyordu.
Chanyeol ağzı açık şekilde onları izleyen Baekhyun'un gözlerini kapattı "Buna bakmaman gerek Baekki."

Kyungsoo nefes nefese geri çekildiğinde sordu,
"Bu da neydi böyle? "
Jongin, maraton koşmuş gibi atan kalbinin ritmini düzenlemeye çalışarak konuştu,
"Bu... Bu aşk işte... Tenine dokunduğum an nefes aldığımı hissediyorum. Bana ne yaptın böyle küçüğüm? Bana ne yaptın?...

Geceme Gündüz OldunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin