Odamda oturup müzik dinlemek gibisi yoktu. En azından bu berbat hayatımdan biraz olsun uzaklaşabiliyorum diye düşünürken annem odaya daldı. Sinirle bağırdım:
“- Görgü kurallarında kapı çalma diye bir şey vardı sanırım? Hani hep bahsedersin ya!” Evet, çok iyi bir evlat olduğum söylenemezdi. Ama annem bunu hakkediyordu, babamdan ayrıldığından beri evde her gün yabancı adamlar görmekten bıkmıştım. Bu da yetmezmiş gibi kardeşim ve beni babamdan ayırmıştı. Annem üzgünce bana bakarak:
“- Çok üzgünüm Elena, önemli bir konu olmasa içeri böyle girmezdim, biliyorsun.” Dedi. Ah, harika! Annem ne zaman benimle kibar konuşsa sonunda kötü bir şeyler oluyordu. Endişeyle ona baktım. Konuşmaya devam etti:
“- Londraya taşınmalıyız”dedi. beynimden vurulmuşa döndüm. Gözlerim dolmaya başlamıştı bile. Sakinliğimi korumaya çalışarak:
“- Ben hiçbir yere gitmiyorum” Tabiki de gitmeyecektim. Amerika da doğup büyümüştüm ve bütün arkadaşlarım burdaydı. Zaten bir sosyal kelebek değildim, orada arkadaş bulabileceğimi hiç sanmıyordum. Annem bana sinirle bakarak:
“- Mahkeme kararına göre vesayetiniz bende Elena. Bu da şu demek oluyor: Ben nereye, siz oraya!” Bu kadından nefret ediyordum. Şimdi neden nefret ettiğim konusunda bana hak veriyorsunuzdur. Kardeşim ve beni bir oyuncakmışız gibi gittiği her yere sürüklüyor. 18 yaşına geçmeme az kaldı, o zaman onun yanında kimse beni tutamaz. Annem aynı ifadesizlikle:
“- Valizini toparlamaya başla. Sabah uçağımız kalkıyor.” Dedi ve kapıyı çarpıp çıktı. Bu kadar kolaydı değil mi? Bütün arkadaşlarımı bırakıp o lanet olası Londraya gitmek bu kadar kolay! Bir şeyleri duvara fırlatıp rahatladıktan sonra valizimi toparlamaya başladım. Ama anneme bunu ödetecektim.
Ertesi gün erkenden kalkıp üstüme bir kot şort ve gömlek giydim. Aynaya bakmaya gerek duymadım. Zaten oraya bakınca ne göreceğimi çok iyi biliyordum. Soluk beyaz bir ten, koyu kıvırcık saçlar ve yeşil gözler. Tabi o lanet olası çilleri unutmamak gerek! Uçağa binene kadar annemin suratına bile bakmadım. Erkek kardeşim Ron un beni konuşturmaya çalışır bir hali vardı.
“- Hey Elena, biliyor musun Londradaki evimiz çok güzelmiş, koca bir bahçesi varmış” dedi büyülenmişçesine. Gözlerimi devirerek ona baktım:
“- Kapa çeneni Ron umrumda bile değil.” Evet, iyi bir abla olduğum da söylenemezdi. Aslında hiçbir şeyde iyi değildimki. Sevgili olarak felakettim zaten. Nihayet uçağımız indi ve bir taksiye binip yeni evimize gittik. Evin hakkını vermek lazımdı, gerçekten müthişti. Amerikadaki evimizin 3 katı büyüklüğündeydi. Bu evi annemin sevgilisinin tuttuğuna eminim. Odama girip eşyalarımı yerleştirdim. Karşı evdeki oda dikkatimi çekti. Benim yaşlarımda bir çocuk kulağında kulaklıklarla dans ediyordu. Gerçekten mükemmel dans ediyordu. Benim ona baktığımı gördü ve gözlerini bana çevirdi. Tanrım çok salağım ! seni salak neden çocuğun odasına gözlerini dikiyorsun! Gözlerimin içine bakarak gülümsedi. Ve bana el salladı. Evet o şirin yeşil gözlü çocuk bana el salladı! Utancımdan kıpkırmızı oldum ve hemen perdeyi çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK KAPIYI KIRINCA- TANITIM
FanfictionBir yanda ailesinden nefret eden ve onlardan intikamını almak isteyen bir kız. Bir yanda ise okulun popüleri, yakışıklı ve nazik bir çocuk. Bunlar birbirine aşık olursa ne olur...?