"Baba yalvarırırım. Beni o kadının yanına gönderme!" Babam başka çaresi yokmuş gibi davranıyordu.
"O her ne olursa olsun senin annen." Kafamla onun sözlerimi onaylıyordum.
"Sadece doğurmakla anne olunuyorsa kabul. Giderim."
Babam sertleşmişti.
"Annen o senin sanatam 2 sene baktı. Anladın mı beni!"
Arkamdaki camdan dışarıya baktım.
"2 sene çok fazla bir zaman. Baba ben annemin sesini hatırlamıyorum. Kokusununu da hatırlamıyorum. Baba 15 sene bana bakmamış bir kadına mı inanıyorsun? Burdaki arkadaşlarım ne olacak. Melisa Buse ve ikizi Sude. Onları bıraktım. Sıla ne olacak?!"
Babamın gözünden ilk defa yaş geliyordu. Bu olamazdı. Babam bana hep şunu ögretmişti "babalar ağlamaz."
"Tamam o zaman bu evde tek başına yetim olarak kalmak mı istersin?" Yüzüme çok garip bir duygu oturmuştu.
"Ne demek istedin yetim derken?" Babamın göz yaşları daha hızlı ve daha güçlü akmaya başlamıştı. Yukarı çıktıktan sonra hemen aşağı indi. Elinde pırıl pırıl bir silah vardı.
"Baba, bırak o silahı. Baba bırak!" Sadece şu kelimeyi dedi:
"Kızım ben 15 gün sonra zaten ölecektim. Fakat bu süreyi biraz daha kısalttım. Beni affet..."