Eve girdiğimde annem beni bekliyordu. Umursamadan odama çıktım. Sandalyemi alıp tavanda nereyi boyamak istiyorsam onun altına koydum. Tavanı lacivert renge boyadıktan sonra sarı dilek feneri yaptım.
"Çok güzel olmuş. " dedi annem.
"Ilk defa bjr kişi yaptığım işi beğendi."diyerek anneme sarıldım. Sonra beni bıraktığını hatırladım. Ama onu itemiyordum. 15 yılın acısını yoksulluğunu böyle çıkarmıştım.
"Her ne olursa olsun o annen!"
"2 sene bakmakla anne olunuyorsa kabul... Giderim."
Annemi ittim. Kendimden utanıyordum. Anneme haksızlık etmiştim...
"N'oldu kızım?"
"Anne. Babam. Gözlerimin önünde ölmeden önce, senin hakkında ona kötü şeyler söylemiştim..." Göz yaşlarımı tutamadım. Masumca akmaya başladı gözyaşlarım.
"Boşver sen. Takma kafana. Benimlesin..."
Işte o anda anneme hiç kimseye sarılamadığım kadar sıkı sarılmıştım.
******
Yine bir okul zamanı. Görevim çöpçatanlık. Hemen hazırlanıp evden çıktım. Servis bekliyordu. Yine Yekta'nın yanı boştu. Ama servis bu gün tıkabasa dolu değildi. Amacım trip atmaktı. Yanına oturup çantamı kucağıma aldım.
"Selam Elçin. "
Telefonumla ilgileniyormuş gibi yaptım.
''Elçin orda mısın?"
Bu seferde telefonla konuşuyormuş gibi yaptım.
"Hadi ama Elçin. Kimse telefonla konuştuğunu inanmıyor."
"Ne var. Bu gün seni birleştirecegım. He dur sen bence Melis'e hizmet etmemide istersin. "
"Sadece konuşmak istiyorum. Görevini yapmak istemiyorsan yapma..."
"Aşığım oğlum anlamıyor musun?! Aşık!"diyerek servisten indim. Hemen okula girdim. Melis koluma girerek
"Senden isteğim var..."
"Zıkkım iste. Tövbe tövbe. " Melis zorda olsa ayak adımlarıma eşlik ediyordu.
"Ben Yekta'ya aşık oldum... Şey. " susmasını işaret ettim.
"Yine bu işi çöpçatan Elçin halleder. Bırak şu kolumu." diyerek olduğumdan fazla hızla yürüdüm.
"Tabi. Sen gerizekalı gibi çocukluk aşkını geri çevir, olacağı bu." Dedim kendi kendime.
Sınıfa girdiğimde hemen sırama oturdum. Kızlar fısır fısır bir şeyler konuşuyordu.
"Oha! Elçin'e bu yapılmaz. "Diye inletti sınıfı Esra. Ayağa kalkarak kızların yanına gittim.
"Bana yapılan yapılmış. Daha ne yapılmaz?"
"Şey... Yekta diye biri var ya 10-A'dan..."
"Ne olmuş ona?" Zuhal Esra'nın agızını tutarak konuşmasını engelledi. Sınıfa Cemre girdi ve hemen
"Melis ile Yekta sana oyun oynuyorlarmış. "Bizi birleştir" diye."
O sırada hayallerim suya düşmüştü. Yani başımdan aşağı kaynar sular indi.
"Nasıl yani? Siz ne saçmalıyorsunuz lan! Hem Yekta'yı nerden tanıyorsunuz?"
"Yekta benim kuzenim."dedi Cemre...
"Ciddi misin? Yani sen öyle biri değilsin kanka. Cemre..."
"Yekta buna ne tepki vereceğini düşündü. Sende ona aşıksan kötü bir tepki verecektin."
"Ben ona herseyi dedim. Yani " Aşığım oğlum anlıyor musun? Aşık!"diye bağırmıştım.
"Kızlar bu gün çarşamba mı? "
"Evet. Neden ki?"
"Ben yarın gelmeyeceğim. "
"Ne demek şimdi bu? Senin gibi devamsızlık yapmayan bir kızdan ilk defa bunu duydum. "Dedi sıra arkadaşım Cemre.
"Ben şimdi gidiyorum. Boşverin olayları. Ben bile kafama takmadım sizde takmayın."diyerek sınıftan çıktım. Ister istemez gözümden o yaşlar döküldü. Ben bunu hak etmiyordum. Babam öldüdüğü günden beri bu gözler bir günde olsa dinmiyor. Ama ben nasıl dindireceğimi biliyordum...