Lütfen sıkıcı bulup okumaktan vazgeçmeyin çünkü desteginize ihtiyacım var.ilk bölüm sıkıcı ama diğer bölümde konuya giriş yapacağım.yorum yaparak duygunuzu belirtin.
Fotoğraftaki başkarakterimiz Hira;
Kalp ağrısı;
Insanın iştahını azaltan hatta bazen yemeden içmeden kesilmesine neden olan kolay söylenen ama fiile geçtiğinde yaşaması zor olan kötü durum.Belki aşk acısı çeken insanlar bu durumu iyi bilebilir fakat hayatındaki ilk aşkını kaybetmek ailenden birini,bir ağabeyini kaybetme durumu insanı yıkan,parçalayan en kötü duygu.
Düşünüyorum da bugün taziyeye gelen misafirlerden biri şöyle söylemişti ; ölenle ölemezsin hayat bir şekilde devam eder diye.Bu cümleyi tarttığımda kalbim inkar ederek yalanlıyor.
Kendi kendime peki ya sen dedim, sen nasıl ölü gibi hissedebiliyorsun ya.otomatik olarak beynimde yankılandı cevap;çünkü ağabeyin öldüğünde kalbinde onu seven kısım da onunla beraber gitti işte benim öldüğüm anda o andı.Canımdan can kopup giderken ben sadece seyirci kalmıştım olup bitenlere,o halde ölenle ölünmez denmemeli;ölenle birlikte ona olan sevgin de beraberinde gider demeli çünkü o sevgi o yokken bu dünyada daha fazla barınamaz ve içine koskocaman bir boşluk koyarak gider.
Helvaları misafirlere dağıtırken zamanın çabuk geçmesini diledim.bu üstümdeki ve taziyeye gelen insanların üstündeki siyah boğucu kıyafetler beni daha çok boğuyor ve acıma acı katıyordu.Eminim bugunden hatta bu saatden itibaren bir daha siyah renk giymeyecektim.çünkü bu renk bana daha çok acı veriyordu.Siyah rengi çok seven ve şimdi bir daha geri gelmeyeceğini bildiğim ağabeyemi yadırgattırıyordu.
Bir zaman sonra..
Sabah namazına kılı kılına uyanıp güneş doğmadan namazımı kıldım,üstümü değiştirip saçlarımı tarağımla fırçaladıktan sonra evi annem kahvaltıyı hazırlarken düzelttim.Babam içeriye fırından aldığı sıcak ekmeklerle geldiğinde karnım açlığını belirtircesine guruldadı.Içeriye gülerek geçen babama hoşgeldin deyip peşisıra mutfağa kadar takip ettim.Annem dünden kalma bayat ekmekleri kızartarak sıcakken üstüne yağ sürüp hemen benim tabağıma koydu.Yemekteyken konuşmayı sevmedigim için annem ile babamın arasında geçen konuşmayı dinliyorum.Masadan ekmeğine bal sürmek için uzandığımda bakışlarım ister istemez anneme geçti.hüzünlü bir şekilde masaya bakarak gözleri dolmuştu.Bu bakışı çok iyi bilirdim çünkü agabeyimi hatırladığımda her seferinde benimde karşı karşıya kaldığım bir durumdu.Sanırım bu sefer anneme agabeyimi hatırlatan şey baldı.Canımın içinin en sevdiği tatlı baldı.Çocukken ben balı pek yemeyi istemezken bana sevdiren ağabeyin olmuştu.Benim tatlı dilli ağabeyim! bizi nasıl ikna edeceğini her zaman çok iyi bilirdi.
Küçük burnumu inatla kaldırıp o zamanlar sarı sıvı dediğim balı yemeyeceğim diyerek ağabeyime inat ettim.Ağabeyimse güzel gözleriyle halime gülüp bana uzattığı ballı ekmekten bir parça aldı.o ballandıra ballandıra yerken benimde ağzımın suyu akmıştı.
"Prensesim madem canın çekiyor niye yemiyorsun bak tadı harika."
"Babam geçen bununla bir sey yapıştırdı.yoksa sende ben konuşamayayım diye mi bana yedireceksin? "
Ağabeyim önce suratıma bakmış sonrada kocaman bir kahkaha atmıştı ortaya."Düşündüğün şey bu muydu kelebegim ben hiç öyle yaparmıyım?
Hatta bana ne zaman şarkı söyleyeceksin diye soracaktım."
Gözlerim umutla ışıldamış o gün boyunca kulağının dibinde şarkı söylemiştim tabi öncesinde ballı ekmegide bir güzel mideye indirmiştim.Ortamdaki kasveti dağıtmak için yeni bir laf atmalıydım ortaya çünkü gözyaşlarımı her an koyvercek olan kişi ben olacaktım.
"Evet bugün bana bol bol dua edin ilk okul günüm olacak ve kızınız lise sona geçti artık!"
Her ne kadar neşeyle söylemeye çalışsamda dilimde bir tutam hüzün kalmıştı.Annem sanki rüyadan uyanmış gibi bir anda irkilip söylediğim cümleye tebessüm etti.
"Sana güveniyoruz kızım sen bizim alnımızın akısın.Hayırlısıyla bu yıl üniversiteyi de kazansan harika olur."
"Benimde hedefim üniversite canım babam Allahın izniyle önce ben çalışırım sonra tevvekkül ederim"