1

38 4 0
                                    

Hayran kalıyorum şu filmlere yine dondum kaldım. Bu insanlarda nasıl bir hayal gücü vardır ki bu kadar mükemmel işlere bu kadar güzel bi şekilde imza atabiliyorlar. Bende bir gün birilerine umut olmak istiyorum birilerine ışık birilerine mutluluk olmak istiyorum. Yaptıklarımla insanların kanını donduracak işlere imza atmak istiyorum. Asla unutulmamak asla bu dünyadan izimin silinmemesini istiyorum. Fazla mı aç gözlüyüm acaba? Çoğu zaman bunu düşünüyorum. Bi çok kez bi çok yerde aklıma geliyor. Ama mutluluğunda bu gibi istekler olmadığı sürece gelmeyeceğini biliyorum. MUTLULUK demişken aklım yine son besteme takıldı. Acaba nakarat kısmı ile ilgili nasıl bir ekleme yaparsam daha çarpıcı olur diye düşünmeden edemiyorum.Bu son bestem umarım bi an önce biter ve plak şirketine teslim edebilirim. Plak şirketi demişken....

-Sehan!!! Sehan sana diyorum duymuyor musun?

Yalnız kulaklarım ! Kulaklarım abi kulaklarım ! Fısıltıyla kendi kendime sövdüğümü fark edince  cevap vermeye karar verip....

-Geliyorum. Geleceğimi söylemiştim diye hatırlıyorum ! (Birilerinin aksine mahalleyi ayağa kaldırmayarak)

- 15 dakika önce söylediğin şeyden mi bahsediyorsun ? Evet tatlım bende seni seviyorum.

Bu kız tam bi baş belası . O cırtlak ve cidden lanet olan sesini kesmeli diye düşünerek hazırlanmaya koyuldum.

Telefon, cüzdan , kimlik ,kulaklık, broş tabi ya broş!!! Broşu unuttum! Neredeydi bu diye etrafı dağıtırken ablam aklıma geldi. Numarasını çevirdikten sonra tamamen canlılığını kaybetmiş bir sesle karşı karşıya kalmamak için direk-tüm ruhsuzluğumu katarak-

-Broş ?  diye yapıştırdım.

-Kitaplığın gizli gözündeydi en son. Ne o ona mı gideceksin yine?

-Hoşçakal.

Daha sonra odasına giderek broşu aldım ve aşağı indim. Kafamı vurmasaydım ama oldu bi kere . Onun dışında kulaklarımda biraz hasar aldı ama sonunda sağ salim aşağı inebildim.

Ben inerken hala susmayan varlığa " Artık susabilir misin ?" diyerek öldürücü bakışlar atma işini de hallettikten sonra kapıya yöneldim montumu alarak -onu daha fazla dinlemeye dayanamayarak- ayakkabılarımı giymeye koyuldum. Ayakkabı işi de bittikten sonra -ki bağcıklarını bağlamamıştım-  aşağı indim. Arkamdan gelerek...

-Tam bir geri zekâlısın biliyorsun değil mi ?!

Diyerek montu eline aldı ve resmen kafama fırlattı. Ben bi yandan söverek bi yandan da gülerek arabaya yöneldik. Beyza benim aksime çok düşünceli ve sevdiklerinin asla zarar görmesini istemeyen bi tip. Benim en yakın ark.... Hayır, o benim kardeşim. Montu fırlatmasının sebebi de benim yine kendimi düşünmeyip aksilik etmem ve üşümem .Ha birde yine kahvaltı etmemem ve sabahlamış olmam.Demiştim çok mükemmel bir ebeveyn diye. Arabaya bindikten sonra bi 15 dakika onun benim için ne kadar değerli olup olmadığını ölçüp durdum . Evet uzun yıllardır birlikteydik fakat bunu ilk kez sorguluyorum. Ama önemsenecek bir nokta değil zaten yani ölçmem gereksizdi çünkü ben onu ilk tanıdığım günden beri çok seviyorum hiç Bi şekilde soğumadım ya da nefret etmedim bi yanlışını görmedim eksikliğini hissetmedim vel hasıl kelam canımı istese verecek kadar değerli benim için.

Ben suskun puskun davranırken sessizliği bozmak isteyip birazda sinirli sinirli konuşmaya başladı baş belası . Başlamak o başlamak sağolsun hiç susmadı yol bitimine kadar hayır yani bide arabayı süren o dikkatli olması gereken o ama hiç hanımefendi çok rahat fakat ben o kadar rahat değilim çünkü gideceğimiz yer belli . Bu nedenle kısa cevaplar verip duruyorum . Kısa cevaplardan nefret eder biliyorum ama yine de sesini çıkarmadı ama yapacağından da geri kalmayıp beynimi yedi.

Ve 45 dakika sonra lanet olası yere gelebildik.

"ahh şu tabela beni öldürüyor Beyza" diyerek birazda tepinerek kafamı ona doğru çevirdim oda bana bakıp "Kusura bakma canım mecbursun" bakışları atmaya başladı ve arabanın kapısını açmaya koyuldu. Sonra klasik olarak broşu istedi.

-Broş mu? Broş nerde? Nasıl ? Nereye gitti be ? Nereye gittin allahın belası?

Bütün ceplerimi aradıktan sonra en son montumun cebinde bulabildim ve Beyza'ya verdim aslında tabiri caizse fırlattım da denebilir. Kafama bi tane geçirdikten sonra "Niye bu kadar bekletirsin bi insanı " diyerek hırkamın yakasına taktı ve koluma girerek binaya doğru çekiştirmeye başladı. Koluma girdiği an bi sağ kroşe yedi ama olayın farkına varıp o kolunu omzuma atabildi .





Bi' Demli ÇayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin