2

33 2 1
                                    

Merdivenlere doğru yürürken ben yine benlikten çıkmıştım. Benim için buraya gelmek geçmişe geri dönmek ,kapısını tıklatmak , merhaba yine ben hadi biraz daha kendimde getir demek ve can yakıcı gerçeklerle karşılaşmak gibiydi. Zordu be çok zordu buraya her zaman nasıl geldiğimi bir ben bilirim birde Beyza. Bu yüzden hep benleydi benim iyi hissetmem için yine aynı yolu seçmişti ellerim .Hep ellerimle oynar dururdu. Bin saat teselli vermesi yerine sadece ellerimle oynamasını hep tercih etmişimdir. 

-Ben kafeteryadayım Sehan. 

-Okey.

Beyza yine her zaman ki gibi odaya girmemeyi tercih etmişti kaçmıştı ne dersek artık. Onun kafeteryaya gitmesini izledikten sonra ağır adımlarla asansöre yöneldim fakat asansörü kullanamayacağımı anladıktan sonra merdivenlere yöneldim. Odanın kapısına geldiğimde derin derin nefes aldım desem çok  mu klişe olur? Öyleydi ama. Her geldiğimde bu kapıya her yaklaştığımda hissedemiyorum, bi şeyler eksiliyor, bi şeyler yerle yeksan oluyor, elim ayağım titriyor bazen o yolu,o koridoru hızlı hızlı yürüyorum bi an önce bitsin diye ama o kapıda hep takılıp kalıyorum pat diye açıp giremiyorum. Yani hiç başaramadım . Sanırım bu kez baya bekledim yani öyle geldi ne de olsa bugün son besteyi dinletecektim anneme . Elimdeki laptop çantasını diğer elime alıp kapının kulpunu yavaşça aşağı indirdim. Ve kilit sesinden sonra tüm ruhsuzluğuyla bana yönelen bakışlar. Merhaba! diyip elimi kaldırdım sallamadım hiç sallamazdım sadece parmaklarımı tabiri caizse hayvan gibi açıp elimi tavana asılıymış yukarda tutardım bi özellik olsa gerek . Elimi kaldırdığımla indirdiğim bi oldu çünkü kafasını çoktan çevirmişti . Ama hırkamın o köşesine bakmayı ihmal etmemişti. Her ziyarette klasik olarak tekrarlanan hareketler işte.

İyi gözüküyordu yani sağlıklı gibi. Haplarını ve gerekli işlemleri düzgünce yerine getirdiği için mutluyum.Odaya ilk girdiğimde boş boş bakmaktan başka bir şey yapmamıştı biraz yorgun olduğunu hissettim ve bu yüzden besteyi dinletemedim. İlk 15 dakika sadece oturdum ve onu izledim çünkü unutuyordum yani geceleri bi türlü doğru düzgün bi şekilde yüzünü hatırlayamıyordum.Kendimi acaba burnu nasıldı kaşları nasıldı demekten alıkoyamıyorum .Halbuki genellikle 3 günde bir gelir görürüm onu. Ama bir türlü kazıyamıyorum aklıma.Bu kez unutmayacağım diyerek masanın başına geçip maketi yapmaya devam ettim. 3 gün önce nasıl bıraktıysam öyleydi hiç başına oturmamıştı demek ki . Maketi devam ettirirken sürekli konuşup durdum hiç ara vermeden 10 dakika kadar konuştuğumu fark edince önce bi afalladım sonra ciddi ciddi "noluyo lan" der gibi hiç bir şey yapmadan biraz oturdum. Öylece oturduktan sonra doktorun yanına gitmeye karar verdim...

- Dün gece sabaha kadar ağrısı vardı. Açıkçası bu aralar  anneniz pek iyi değil Sehan Hanım.

-Nedenini biliyoruz değil mi ?

-iğneleyici bakışlarla birlikte-

- Hayır. Tamamen kendisi ve psikolojisiyle alakalı. Ağrı kesicilerin en ağırlarını veriyoruz ve bu onun için yani karaciğeri için pek de iyi bir şey değil.

-Sağlıklı gözüküyordu ama....

-Üzgünüm ama durumu hiçte iç açıcı değil . Aslında burası yani rehabilite onu daha çok yıpratıyo ve buradan gitmesi gerektiğini yani bu durumu dayınıza ve babanıza.....

Sinirlerime hakim olamayıp tüm hastaneyi yankılayarak 

-Benim bundan neden haberim yok! Ben size aynı zamanda bana da haber verilecek demedim mi? Ben buraya en son 3 gün önce geldim sizinle yine konuştum fakat bana bunlardan bahsetmediniz. Belli ki uzun zamandır böyle -tıslayarak- şimdi  o lanet silüetinizi bu hastaneden silmeden önce bana -sesimi en hat safasına çıkararak- açıklama yapın!

-Se-sehan Hanım lütfen burası hastane sesinize....

-Asıl sen kes lan sesini! Kim sana bana haber vermemeni söyledi ?! Hangisi ?!

Ben artık çileden çıkarak adamın üstüne yürürken o sıra elinde kahveyle koridorun başında Beyza gözüktü. Bize gözlerini kısarak baktıktan sonra birden yanımda bitti ve tüm rahatlığıyla...

- Hayırdır ? dedi doktora bakarak.

-Sehan Hanım biraz sinirlendi sanırım...

- Oradan bakılınca birazmış gibi mi gözüküyo lan ?! Heh! şerefsiz öyle mi gözüküyo ! Benle dalga geçmenin bedeli ağır olacak o yüzden bana HEMEN ! hangisi olduğunu söyle !

-Bakın bu emri babanız verdi ama ben annenizin durumu  daha da kötü gittiği için size söylemek zorunda kaldım.

-Yani şimdi sen bana baba dediğim adamın bu duruma -sesimi daha da yükselterek- dayımla birlikte göz yumduğunu ve onu mahvedecek tedaviye devam etmesine izin verdiğini mi söylüyorsun ?

-Evet.

-Senin yaptığın bu ihmali avukatımla birlikte halledeceğim ! Kendini hazırla !

O sıra Beyza hiç bi olaya anlam veremeyerek "Ne oldu?" dedi. Bi yandan da sanki durdurabilirmiş gibi kolumdan tutuyordu. Zaten yanlış bir şey yapmaya halim kalmamıştı.Tutması gereksizdi.

Oradan uzaklaşırken Bi yandan olayı Beyza'ya özetlerken bi yandan da odaya yürümeye başladım. Odaya girip eşyalarımı toplamak istiyordum ama yine  o lanet engelle uzun bir süre uğraşmamak için Beyza'ya sımsıkı sarıldım. Ne olduğunu anlayamayarak  biraz da anlayarak "Tamam tamam anlıyorum biraz daha dayan geçicek" gibi şeyler söylemeye başlamıştı. Ama ondan istediğim bu sözleri duymak değildi.

-Biraz bana izin ver. Biraz. Çok azıcık yalnız kalıyım .

-Hayır.

-Ya bi kere de "evet" desen ne olur ?

Tüm rahatlığıyla...

-Hayır.

-Baş belası.

Diye tısladıktan sonra kabul etmeyeceğini ve her şekilde peşimden geleceğini bildiğim için oradaki sandalyelere kendimi bıraktım. Her zaman yaptığı gibi bana yönelip sağ bacağının üstüne oturarak elimle oynamaya başladı. Ne kadar oturduğumuzu bilmiyorum ama beni dürtmeye başlayınca olayın farkına varıp ayaklanarak kapıya yöneldim kapıyı o açtı ve ben zorda olsa sonun da o odaya adımımı atabilmiştim.

Bi' Demli ÇayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin