Chanyeol kardeşinin planlamış oldukları gibi neden şantiyeye gelmek istemediğinden tam olarak emin değildi. Ama ne zaman cipinin yolcu koltuğuna bakıp, orada Baekhyun'u otururken görse Sehun'un gelmemiş olmasından memnun oluyordu.
Yolculuk boyunca Chanyeol kendini tekrar tekrar ona bakarken buldu. Önceki gece düğünde çok güzeldi ama günlük kıyafetler içinde bile çok çarpıcıydı. Vücut yapısı harikaydı, yüz hatları nefisti ve kolaylıkla küçük dolgun dudakları öpmeyi hayal edebiliyordu. Çok kolayca... Ayrıca büyük bir zevkle.
"Junmyeon'ların arazisi tam olarak nerede?" diye sorun Baekhyun'un sesi, Chanyeol'ü düşüncelerinden sıyırdı.
"Jungno-gu bölgesinde." dedim. "Çok uzak bir mesafede değil."
Bu da üzücüydü. Günün geri kalanını Baekhyun'un yanında yolculuk yaparak geçirmekten mutluluk duyardı. Ne yazık ki dolambaçlı yollardan giderse, Baekhyun muhtemelen bunu fark ederdi.
"Jungno-gu etkileyici bir mahalle," diye yorumladı Baekhyun. "Junmyeon ve Min Young bu iş için gerçekten yatırım yapıyor olmalılar." Başını salladı. "Ben hala kardeşinin beni böyle kolayca ikna etmiş olmasına şaşkınım."
"Bense memnunum."
"Bana şantiyeden biraz daha bahsetsene," derken Chanyeol, Baekhyun'un kasıldığına yemin edebilirdi. Konuyu saptırdığı belliydi ama bunu kabullendi. Şimdilik.
"Harika bir mekan. Güzel bir manzarası var, bahçe için yeterli bir alanı da var. Birçok olasılık üzerinde çalışmak çok eğlenceli olacak."
"Gerçekten işinden zevk alıyor gibisin."
Chanyeol tepeden aşağı inerken vites değiştirdi. "Tadını çıkarası kolay bir iş. İnsanları mutlu edecek ve yıllar boyunca içinde yaşanılacak yerler yapabiliyorum."
"Çoğu mimar dünyaya kendi izlerini bırakmak istiyormuş gibi görünüyor bana. Öyle değil mi?"
Chanyeol başını salladı. "Müşteri istediğinde o tür şeyleri yapıyorum. Daha önce yaptım, ama çoğunlukla insanların tadını çıkarabilecekleri mekanlar tasarlamayı tercih ediyorum."
İşin zor kısmı buydu. İnsanları mutlu edecek şeyin tam olarak ne olduğunu bulmak. Baekhyun'u neyin mutlu edeceğinin merak etti. Ne tür bir randevudan hoşlanırdı? Evler, içindeki insanları tanıma şansı bulduğun özel şeylerdi. Randevuların da hemen hemen aynı şey olduğunu düşünmeyi severdi.
Peki, bu Baekhyun için ne olurdu? Akşam yemeği ve dans mı? Chanyeol daha özgün olmayı severdi ancak bu özgünlük onu geçmişte bir kaç hayal kırıklığına uğratmıştı. Güzel bir restoranda gayet mutlu olan kişiler, genellikle yelken kanatla uçma fikrini ilk randevu olarak teklif eden erkeklere iyi tepki vermezlerdi. Ancak ilk randevu yemekleriyle şimdiye kadar ne edebilmişti ki? İki insanı birbirleriyle yatmaya gönüllü oldukları bir duruma sokarlardı. Ve çiftler oyunu kurallarına göre oynamakla öyle meşgul olurlardı ki birbirlerini daha fazla tanıma fırsatına asla sahip olamazlardı.
Chanyeol bunu oldukça anlamsız buluyordu. Baekhyun hakkında bundan daha çok şey bilmek istiyordu. Ondan fazlasıyla hoşlanıyordu. Yine de belki klasik seçenek bu durumda en iyisiydi. Baekhyun ustalıkla düzenlediği o çiçekler kadar zarifti. Belki de bu yüzden bir restoran ümit eden türde bir erkekti. Sırf normal bir ilk randevunun onun iyi vakit geçirme tanımına uymamasından ötürü aralarındaki bariz çekimi riske atacak değildi. Üstelik Baekhyun ile zaten dans etmişti ve onu kollarında tutmanın ne kadar harika bir his olduğu anılarında hala tazeydi.
Jungno-gu bölgesine döndüklerinde Baekhyun hayranlıkla etrafına baktı. "Manzara hakkında şaka yapmıyordun, değil mi?"
O hayretle okyanusa bakarken Chanyeol gözlerini ondan alamıyordu. Geçen gece onu düğünde çalışırken gördüğü ilk andan beri onunla çıkmak istemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love again; wedding | chanbaek
Fiksi Penggemar"Söylesene Baekhyun, mucizelere inanıyor musun?" "Bize inanıyorum." love again; wedding | @minelif4