Yağmur Saçlı

75 5 3
                                    

Bunu sadece senin için yazıyorum. Benimle mezara kadar gidecek olan sırrımı sadece sana açıyorum.

Bir kaç yıl önce eylülün yağmurlu bir gününde gördüm onu. İnce ince dökülen yağmurun altında dolaştım. Eve git yemek yap olayına hiç girmek istememişti canım. Ev arkadaşımı dışarıda yemeğe ikna etmem zor olmamıştı. Fatoş'la buluşacağımız restoranın önüne geldiğimde sırılsıklam olmuştum. Tam içeri gireceğim sırada bir kadının kulak tırmalayan sesiyle arkamı döndüm, saçlarında yağmur damlaları olan çelimsiz bir genç yerdeki eşyaları toplamaya çalışıyordu. Biraz uzun dalgalı saçları yüzüne düşmüştü.

Yetmişlerden kalma takım elbisesiyle bekliyordu süslü kadın, estetikle kaldırılmış minik süs köpeği burnu hep yukarıyı gösteriyordu. Genç adam tam iyilik ve biraz mahcubiyet dolu bakışlarla başını kaldırmıştı ki, oldukça tiz cırtlak bir sesle kadın adamın yüzüne:

- Ay ne kadar iğrenç olmuş bunlar aman Allah'ım elimi bile sürmem ben onlara, temizle çabuk hepsini, diye bağırdı. Adam önce şaşkınlıkla bakakaldı, sonra eşyaları kadının üstüne atarken

- Al kendin temizle, dedi.

Ben olduğum yerde kalakalmıştım meraklı mahalle komşu kadınınından farkım olmadığına kalmamıştı. Arkadaşım Fatoş gelmişti o sırada, kolumdan çekiştirerek söylendi bana bu yağmurda dışarıda mı beklenir diye çekiştirerek içeriye götürdü. Bir kaç gün sonra bir kitapçıda gördüm yağmur saçlı adamı. Sessiz ve ilginç biriydi.. Kitapçının mistik bir havası vardı sessizlik ve hafif tozlu kokusu tam kitap kurtlarına yaşam alanı oluşturuyordu.

Aldığım bir kitaptan sonra ancak öğrenebilmiştim gizemli adamın adını: Musa. Bu sessiz ve durgun Musa beni görünce gülümsüyordu artık. Gizemli havası beni ne kadar çekse de aramızda elle tutulur gözle görülür farklılıklar vardı. Fikirlerimizde yaşam tarzımızda her şeyde hissediliyordu başka başka dünyalarımız. Bazen beğenerek aldığım bir kitaba göz ucuyla bakardı ,gülerdi. Hatta bir keresinde kendini tutamayıp

- Ne zaman gerçek bir edebiyat şaheserini okuyacaksın, diye sormuştu. Ben de:

- Beli kambur bir nine olduğumda belki, diye yapıştırdım cevabı.

Ortalıktan kaybolduğunda anladım ona ne kadar çok alıştığımı. Kaç gün görmedim onu hatırlamıyorum. Yokluğunun neden beni eksik hissettirdiğine şaşırmıştım. Yeniden onu görmek beni mutlu etmişti. Musa da çok heyecanlı görünüyordu, parmağındaki ince gümüş yüzüğü göstererek:

- Nişanlandım, dedi.

OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin