İkinci adım,
Kendin olmak.
Namjoon çocukların yanındaki yerini aldı ve kendine düşen çorbayı kaşıklamaya başladı. Planının bu kısmında hiç bir şey yapmasına gerek yoktu. Sadece çocuklara niyetini belli etmese yeterdi.
Ateşin sıcaklığını teninde hissederken aklından çıkmayan kelimeleri mırıldandı kendi kendine.
"Kurtulmanız gerek."
Ölüme karşı bir sevgi beslememesinden olsa gerekti. Arkadaşlarının bitkin hallerini görüyor, onlarında kendiyle aynı şeyi deneme ihtimalleri olduğunu biliyordu.
"Ne dedin hyung?"
Yanında oturan küçüğe baktı önce. Sesli düşünmeyi bırakması gerekiyordu yoksa başına iş alacaktı.
"Hiç. Şarkı mırıldanıyordum."
Jungkook başıyla anladığını belirtti ve yemeğine devam etti.
Burası geçmişte, yalnızca bir defa bu kadar sessiz olmuştu. O günü Namjoon hiç unutamıyordu.
Flashback
"Jimin! Hızlı olsana!"
Taehyung uyuşuk arkadaşına böyle bağırmıştı. Beş dakika içinde yola çıkmaları ve sahile gitmeleri gerekiyordu fakat Jimin hazırladığı plaj çantasıyla büyük sorunlar yaşıyordu. Çantanın fermuarı kopmuştu ve eşyaları yere saçılmıştı.
"Bağırmak yerine yardım etsen ya aptal!"
Sinirle karşılık verdi. Böyle durumlardan nefret ediyordu.
"Gel buraya."
Seokjin yere eğildi ve Jimin'in beceriksizce toplamaya çalıştığı çantasını saniyeler içinde düzenleyip arabanın şoför koltuğuna geçti. Küçük olanda arkadaki açık kısmı Jungkook'la paylaşmıştı.
"Herkes bindi mi?"
Dikiz aynasından diğerlerini kontrol etti. Her zaman olduğu gibi Taehyung, Hoseok ve Yoongi üçlüsü arkadaydı. Namjoon Seokjin'in yanında ve diğer ikili de, en arkada.
"Evet hyung, hadi."
Namjoon bıkkınlıkla konuştu. Taehyung ve Jimin'in kavgalarından bıkmıştı açıkçası. Ama onları sevdiğini değiştirmiyordu bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the most beautiful moment in life #bts
FanfictionÖzgür ülkelerde duvarlara yazı yazmak, içki, sigara ve uyuşturucu içip eğlenmek, bir erkek olup başka bir erkeğe aşık olmak ve hatta bir erkek olup başka bir kızla sevişmek yasaklanırdı. Eğer bu kurallar olmasa özgür bir ülke olmanın ne anlamı kalır...