120616
"Yalnız hissediyorum Jimin. Berbat haldeyim."
Taehyung endişeli ifadesini saklayamazken döküyordu arkadaşına içini. Annesiyle babasına olanları bir tek ona anlatmıştı. Namjoon'a anlatırdı genelde fakat o yoktu artık. En azından şimdilik. Belkide hiç bir zaman.
Jimin bir yudum aldı elindeki biradan ve arkadaşına cevap vermedi. Peki o nasıl hissetmeliydi?
Ailesiyle görüşmüyordu artık, tıpkı diğerleri gibi.
Evine rahatça uğrayamıyordu, tıpkı eskiden Namjoon ve Taehyung'a olduğu gibi.
Yakın arkadaşına ihanet etmişti.
Yakın arkadaşlarını kaybetmişti.
Hayatı, hala yaşamını sürdürebildiğinden, bok çukuruna tam anlamıyla düşmemişti belki ama yinede bu da uzun sürmeyecekti.
Jimin'in artık dayanacak gücü kalmamıştı.
Gözleri şimdiye kadar bir ölü beden, bir terk ediliş, bir ihanet ve bir yıkılışa şahit olmuştu. Öyle ki, bir kaç biranın verdiği derin sarhoşluk bile hoşnut etmiyordu bedenini.
Onu hoşnut edecek kişi ise, belkide bir yıl önce, tüm bunlar olmadan elinden uçup gitmişti. Min Yoongi. Ona aşık olduğu söylenilemezdi Jimin'in, ama en çok onun yanında olmak istemesini, en çok ondan teselli almak istemesini sevgiden başka bir kelimeyle açıklığa kavuşturamıyordu.
Taehyung'u dinlerken başını, onun omzuna yaslamak istiyordu.
"Beni dinlemiyorsun sen. Neyin var Jimin?"
Taehyung henüz onu çarpmamış olan birasını bırakırken yerine, -dinletemediği- sorunlarınıda anlatmayı bitirmişti.
"Şu ana kadar olanlar haricinde bir sorun yok." dedi Jimin.
Yaşıtı, arkadaşının yanına geçip omzunu güven verici bir şekilde sıkmıştı.
"Hoseok hyung iyi olacaktır, merak etme."
Jimin'i kesinlikle anlamıyordu ama Jimin'de bunu üstelemeyecekti.
Sonuçta belki de bu dünyadaki son bir kaç
günüydü. Ölmeye karar vermesi yakın zamanda olmamıştı elbette. Bir ay boyunca kafasında tasarladığı ve dayanamayacağı sınıra geldiği andı bu 'bir kaç gün'."Herkesin teker teker gittiğini biliyorum ama dört kişi kaldıysakta, diğerleri için devam etmeliyiz."
Taehyung'un sesi dolduğunda kulaklarına, başını arkadaşını onaylayacak şekilde salladı. Fakat kesinlikle düşüncesi bu yönde değildi.
Diğerleri, gitme hakkını, geride kalanları önemsemeden buluyorlarsa kendilerinde eğer, Jimin'in de diğerleri düşünmeden ölmeye hakkı vardı.
***
130616 22.17
"Pekala herkes hızlı olsun."
Yoongi ellerini iki kez birbirine vurduktan sonra telaşla koşuşturan iki oğlana emir vermekten zevk aldığını fark etti.
Bunca karmaşanın arasında Jimin'e özel doğum günü partisi vermek istemesi yanlış değildi. Zihinlerini boşaltabilmek, biraz olsun eğlenebilmek için güzel bir yöntemdi.
Bunun için de vagonlardan getirdiği her türlü pilli lambayı havuzun başuçlarına yerleştirmiş, havuzun içine de bir pasta masası taşıttırmıştı. Pastayı nasıl aldığına gelecek olursak, oldukça basitti. Hoseok'un ardından girdiği Namjoon'un odasında belkide hayatı boyunca görmediği kadar çok para bulmuştu. Bugün ise o parayla şehre inmiş, üç hediye, bir pasta, içkiler ve bir konfeti almıştı.
"Hyung... Yoruldum!" dedi Taehyung gözlerini büyülterek. Tüm bunlarla uğraşırken kendini iyi hissediyordu ama... Yorulmuştu.
"Dinlenemez miyiz?"
Jungkook'ta masadaki içkileri düzenlemeyi bitirdikten sonra Taehyung'un yanına gelip kolunu onun omzuna doladı. Yoongi'yi kıskandırmakta üstüne yoktu.
"Tabii ki dinlenemezsiniz." dedi en büyükleri yüksek ses tonuyla.
"Ama her şeyi yaptık. Üstelik sen kılını bile kıpırdatmadın."
Taehyung bir kez daha sızlandığında Yoongi'den, kafasına bir şaplak yemişti. Jungkook kahkahasının arasından, ondan kolunu çekti ve Yoongi'ye yanaştıktan sonra kulağına fısıldadı.
"Beni başka şekillerde yormanı tercih ediyorum sevgilim."
Yoongi'nin kızaran yüzüne karşı, onun yanından öylece geçip gitmişti.
"Jimin'i...çağırayım o zaman."
Gözlerini yavaşça kapatıp açarken en büyükleri, Taehyung ona başıyla 'olur' işareti verdi.
Yoongi havuzdan, eski demir merdivenleri kullanarak çıkmış ve sözde ormandan geçip vagonlarla ulaşmıştı.
Önünde durduğu kırmızı vagonun -ki bu aynı zamanda Hoseok ve Jimin'in yatak odası oluyordu- kapısı sonuna kadar açıktı, içeride ışık yanmıyor, karanlığa rağmen Jimin'in uyuma ihtimaline karşı herhangi bir horlama sesi dahi gelmiyordu.
Kapıdan geçip kendini odanın içine attı. Işığı yaktı. Tahmin ettiği gibi oda boştu. Öyle ki, yatak örtüleri bile bozulmamıştı.
Yoongi sessiz adımlarını banyoya yöneltti. Kapı kolunda, yeni olduğu belli olan bir ıslaklık vardı. Büyük olan vücudunu kaplayan endişeyle kapıyı araladı.
Karşısındaki manzara, asla aklından silinemeyecek kadar berbattı.
***
Yoongi havuza tek başına geri döndüğünde, birbiriyle boğuşan iki çocuk kendilerine çeki düzen verip ayakta durmakta zorluk çeken büyüklerinin yanına gitti. Yoongi kırmızı gözleriyle onlara bakıyor fakat sanki o anda orada bulunmuyordu.
"Neyin var hyung?"
Taehyung sormuş ve cevap alamamıştı.
"Yoongi?"
Jungkook'ta seslenmiş ama o da cevap alamamıştı.
Havuzun kenarındaki ışıklardan biri sayesinde, en küçüklerinin gözü, Yoongi'nin avuç içinde parıldayan şeye kaydı. Ellerini, onun ellerine dolayıp sıktığı parmaklarını zorla açtı.
Bu Jimin'in boynundan hiç çıkarmadığı kalpli kolyesiydi.
"Hyung, Jimin hyung nerede?!"
Jungkook endişeyle bağırdığında ölü gibi duran bedene, Yoongi ağzını araladı, fakat bir şey diyemeden geri kapatmıştı.
"Jimin iyi mi?" diye sordu Taehyung titreyen sesiyle. Cevabını tahmin edebildiği soruları sormaktan kaçınamamıştı yine.
"Banyoda..." dedi Yoongi sessizce fakat o sırada bir düğüm oluşmuştu boğazında. Bir kaç kez yutkunup geri göndermeyi diledi.
Gördüğü şeyin berbatlığı hiç bir normal insanın kaldıramayacağı türdendi. Kapıdan girdiğinde ayaklarını ıslatan pembemsi sular, gittikçe rengi koyulaşan kırmızlık, üzerindeki kesiklerle dışarı sarkan bir kol ve Yoongi'nin buraya gelmesinin, ailesine küsmesinin ve belkide hayatını değiştirmesine sebep olan Jimin'in cansız bedeni.
Görüş açısını tekrar bozmaya başlayan gözyaşlarına karşı yumruklarını sıkıp Jimin'in sıcak göğsünde ısınmış ve öldüğü suda soğumuş kolyeyi bir kez daha avcunda hissetti.
"...intihar etmiş."
Her normal insan gibi o da ağlama isteğine o anda karşı koyamamıştı.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the most beautiful moment in life #bts
FanficÖzgür ülkelerde duvarlara yazı yazmak, içki, sigara ve uyuşturucu içip eğlenmek, bir erkek olup başka bir erkeğe aşık olmak ve hatta bir erkek olup başka bir kızla sevişmek yasaklanırdı. Eğer bu kurallar olmasa özgür bir ülke olmanın ne anlamı kalır...