Bölüm - III

21 1 0
                                    

Dr.Rhine'ın Arşivinden

Bir başka psişik bildirim de Dr. Rhine’ın arşivine şöyle geçmişti: 
Olayın kahramanı Los Angeles tramvaylarında vatmanlık yapıyordu. Adam gece uykusunda, her gün defalarca gelip geçtiği tehlikeli kavşak üzerine çarpıcı bir rüya görmüştü.

Söz konusu kavşakta sürücüler tarafından sık sık trafik kurallarına aykırı dönüşler yapılırdı.

Psişik yüzleşimi geçiren vatman bunu bildiriminde şöyle anlatıyordu: 
“Rüyada gördüğüme göre, için de yolcuların bulunduğu tek vagonlu araçla güneydeki Figueroa Caddesi’ne doğru yol alıyordum. Kavşağa vardığımda fren yaptım. 26. Auenue’den gelen yolcu dolu bir başka tramvay da orada ışıkların ‘geç’ işareti ‘vermesini bekliyordu.

Rüyadaki her şey gerçek hayatta olduğu gibiydi. Trafik sinyali ‘geç’ işareti verince aracı harekete geçirdim. Karşıdan gelen tramvayın vatmanına selam vererek yola devam ettim. Fakat vagonlar tam birbirini geçmişti ki, ansızın önümde parlak kırmızı boyalı kocaman bir kamyon belirdi.

Trafik kurallarına aykırı dönüş yapan kamyon üzerime doğru geliyordu. Öteki tramvay onun bizi görmesini engellemişti. Korkunç bir çarpışma sesi ortalığı kapladı. Yolcular oturdukları koltuklardan fırladılar. Kamyon devrildi; içinde iki erkek ile bir kadın vardı. Kadın acı içinde kıvranarak feryat ediyordu. Hemen yardımına koştum.

Genç kadın iri mavi gözlerini daha da açarak bana, “Bunu sen yaptın, eğer dikkat etmiş olsaydın bu kaza olmazdı!” diye bağırıyordu. 
Rüyamın tam burasında kan ter içinde gözlerimi açmıştım. Ertesi gün her zamanki gibi işimin başına giderek çalışmaya başlamıştım. Rüya çoktan üzerimdeki etkisini kaybetmişti. Ama ilk seferimde o tehlikeli kavşağa vardığım zaman, gece rüyada neler gördüysem hemen tümüyle yüzleştim. 
Kamyon rüyada gördüğüm kadar büyük değildi. Daha doğrusu kavşakta parlak kırmızı boyalı bir mal teslim kamyonetiyle karşılaşmıştım. 
Aramızda bir çarpışına olmadı. Kamyonet neredeyse tramvayı sıyırarak önümüzden geçip durdu. Ben de frene bastım. Şoför yerinin içinde üç kişi oturuyordu. Bunlardan kadın olanı iri mavi gözlerini açmış şaşkın halde bana bakıyordu!

Rüyada gördüğüm kaza olmamıştı, ama onun dışında her şey rüyada gördüğüm gibi geçmişti. Olay bu durumuyla bile midemi altüst etmişti. Görevi orada bıraktım ve kendimi toparlamak için birkaç gün izin aldım...”


Ölüm Odası

Ontario/Kanada’daki Amhurstberg kasabası; Detroit Nehri kıyısında kurulu sevimli, sakin ve eski bir yerleşimdir. Büyük metropolitan bölgesinden bir saatlik araba yolculuğuyla, sanki bir önceki yüzyıldan izler taşıyan bu kasabaya ulaşılır. En iyi arkadaşlarımdan biri olan Pattı Henson, Windsor Üniversitesinde okuyorken ailesi ile birlikte kalıyordu. Ailesi, ön kısmında babasının mücevher dükkanı için uygun bir kısım da bulunan eski, gecen yüzyıl sonunda yapılmış bir çiftlik evi satın almıştı. Patti’nin iki büyük çoban köpeği vardı ve bu eve taşınılması, en çok onları mutlu etmişti.

İlk başlarda, olay bir rahatsızlıktan ibaretti. Arka yatak odalarından biri hep soğuktu. Kaloriferlere ne kadar çok dilim eklense de, oda kemikleri donduracak kadar soğuktu. Sonra Patti, çoban kopeklerinin o odaya hiç girmediklerini fark etti. Zorla içeri sokulursalar hırlıyorlar kulaklarını geriye yatırıyor ve izin verilir verilmez odayı terk ediyorlardı.

Bir keresinde beni yemeğe davet etmişlerdi ve neden olduğunu söylemeksizin o yatak odasına girip neler hissettiğimi söylememi istediler. Detroit’teki Wayne Üniversitesinde bir psişik deneye katılmıştım ve bir bakıma “hassas” olarak kabul ediliyordum. Kabul ettim ve odaya girer girmez, “diken üstünde oturuyor” gibi oldum. İçim üşümüştü ve kendimi çok üzgün hissediyordum. Bunu Patti’ye anlattım ve ailedeki herkesin bu odadayken aynı şeyi hissettiğini anlattı bana. Hiç kimse o odada uyumak istemiyordu ve eğer yatmak zorunda kalırlarsa, korkunç bir ölümle ilgili kabuslar görüyorlardı. Dahası yatak odasının kapısı bir türlü kapalı kalmıyordu. Arada bir, etrafta kimseler yokken ve pencereler de kapalıyken yüksek bir sesle birden açılıveriyordu. 
Merakim iyice arttığından, ertesi gün yerel Tarih Derneği ile bağlantıya geçtik ve şunu öğrendik O odada kıskanç bir koca karısını bıçaklayarak vahşice öldürmüş ve daha sonra kendi bileklerini kesip, intihar etmişti. Tabi k köpeklere herkes hak verdi, madem girmek istemiyorlardı, girmeyeceklerdi. O oda artık kiler olarak kullanılıyordu.



YAŞANMIŞ PARANORMAL OLAYLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin