Benzeyen Ağrı
“Hiç unutmam 8 Kasım 1961 günüydü. Sabah, öğretmenlik yaptığım okula gelmiş ve doğruca sınıfa gitmiştim. Her şey iyi gidiyordu, ama dersin sonlarına doğru göğsümü ve omuzlarımı sızlatan korkunç bir ağrı başladı.
Ağrı beni inletecek kadar güçlüydü. Müdür ve öğretmen arkadaşlar ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Ama şansım varmış ki, bir süre sonra ağrım kendiliğinden geçti. Ben de işimin başına döndüm.Olaydan bir saat sonra müdür sınıfa gelerek beni telefona çağırdı. Annem beni arıyor, aklımdan bile geçmeyen kötü haberi verirken ağlıyordu.
Evde beraber alt kata indikleri sırada ablasının kalp krizi geçirdiğini anlatmaya çalışıyordu annem. Kriz o kadar ağır gelmişti ki, doktor çağırmaya dahi fırsat bulamamıştı.Daha sonra anladım ki, beni çok kederlendiren kriz olayının olduğu sırada, yukarıda sözünü ettiğim sancı da beni müthiş etkileyip kıvrandırmıştı...”
Kedim Nicky
Ben üç yaşlarında bir çocuk olduğum zamandan, son birkaç yıl öncesine kadar evimizin civarında her zaman dolanan bir kedi vardı. Bu hikaye onunla ilgilidir.
Nicky adlı bu tekir kedi bana hep çok yakın olmuştu. Birkaç yıl benimle birlikte olan Nicky, tam bir tekirdi: sağlam karakterli ve güçlü, daima şefkatli olmasına rağmen nefret ettiği iki şey vardı: yağmur ve sığırlar. Her neyse, bir gün Nicky hastalandı. Kedilerin ara sıra yakalandığı virüslerden daha ciddi bir sorunu yok gibiydi. İyileşiyor gibi olup tekrar yemek yemeğe başlıyor, hatta mırlıyordu. Böyle düşündüğüm için, erkek kardeşimle tatile gitmemin bir sakıncası olmayacağına karar verdim. Annemle babam kediye bakmak üzere evde kalacaklardı.
Evden yaklaşık 150 mil uzakta, Cheltenham kasabasında bir otelde birkaç günlüğüne rezervasyon yaptırdık. Tatil iyi gitti; yürüyüş yaptık ve görmeye değer yerleri gezip gördük. Nicky’i çok az düşünmeme rağmen kısmen endişeliydim; çünkü söylediğim gibi, sanki iyileşiyormuş gibiydi.
Tatilimizin son gecesi, o yöreye ait yerel biralardan birkaç kupa içtikten sonra yatağa gittim fakat hiç bir şekilde sarhoş değildim. Çok derin uyudum ancak, sabah 6:00 civarında aniden uyandım. Adeta birisi kulağıma şu kelimeleri haykırdı: “AH NICKY!”Kendimi gülünç, üzgün, rahatsız ve huzursuz hissettim. Kardeşimi uyandırmadım ve bir saat ya da daha fazla süre sonra uyumaya karar verdim. Kahvaltıdan sonra eve otobüsle geri döndük. Hala kardeşime olayla ilgili bir şey anlatmamıştım ve onu üzmenin hiçbir anlamı yoktu, çünkü evde telefon yoktu.Eve geldiğimizde kapıda babamla karışılıştık. Bizi, sabahın erken saatlerinde Nicky öldüğü için annemin çok üzgün olduğu hakkında uyardı. Tüm hafta iyileşiyormuş gibi görünen Nicky’nin yanında beklemekten vazgeçen annem ve babam oturma odasına gittiği zaman Nicky, sanki yavrularının olduğu kulübeye gitmek için kalkmış ve yolda yığılıp kalmış, kalp krizinden ölmüş. Onu ilk gören annem olmuş ve “Ah Nicky, sahibin buna ne diyecek” diye haykırmış. Olay, bu sabah 06:00’da olmuş.
İşte hikayemi öğrendiniz! Biliyorum. Hayalet hikayesi gibi değil ama sizce de olağanüstü değil mi? Ya da bu annemle benim aramızda bir çeşit psişik bağ mı? Emin değilim.
Anneler ve Evlatlarının Arasındaki Psişik Bağ
Anneler ve evlatlarının arasında psişik bir bağın bulunduğunu birçok kişi bilir, bu bağ bazen hayat bile kurtarabilir. 1989 Temmuz ayında, olayın meydana gelişinden bir gece önce tatilden dönmüştük. 5 yaşındaki Majorie ve 3 yaşındaki Frankie adlı çocuklarım oturma odasında oynarken, ben evde ufak tefek işlerle meşguldüm. Kendimi rahat ve oldukça iyi hissederken üstüme aniden bir ağırlık çöküverdi. Kalbim korkuyla çarpmaya başladı. Bu his daha da ağırlaştı, kesinlikle öleceğimi düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞANMIŞ PARANORMAL OLAYLAR
ParanormalHerkes hayatının çeşitli zamanlarında garip olaylar yaşamıştır. Bu nasıl olur dedirten cinsten. Bilimin tesadüf olarak nitelendirdiği olaylar... Başımıza gelenlerin açıklaması bazen sebep-sonuç ilişkisinden çok daha ötededir.