Bölüm - X

10 1 0
                                    

Üniversite yurdu artık çok sıktı artık bi eve taşınalım dedik 3 arkadaş.Ama ev kiraları en az 800 den başlıyor oda bodrum kat.
Bayaa araştırdıktan sonra tek katlı bahçeli bi ev bulduk bayaa genişti kesin 1500 liradır buranın kirası dedik ama adam bize sadece 600 tl olduğunu söyledi.Öğrenci beyni burda anında işe girdi ve ayda 200 lira kira istediğin gibi kız(tek katlı) atma vs vs yönlerden çok cazip geldi.Hemen imzaladık 1 yıllık sözleşme.Eve yerleştik geçen hafta her şey güzeldi fakat her sabah kendi kendine açılan televizyonun sesine veya evdeki bütün muslukların kendi kendine açılmasıyla uyanıyoduk.Tesisat sorunudur falan dedik ama 2 gün önce kapının önünde çocuk topluluğu gördüm ne oluyo falan diye gittim.
Abi buranın eski sahibi öldü burası artık bizim toplanma yerimiz kimse kalmıyo dedi.Ben artık burda biz falan oturuyoruz diyince bütün çocukların suratı bembeyaz oldu.Abi burda gece korkunç şeyler oluyomuş babam söyledi dedi.benim başımdan aşağı kaynar sular döküldü.Gidin burdan hadi yok öyle bir şey dedim gittier ama ben şok içindeyim.İçeri girdim bizim arkadaşlara çaktırmıyorum durumu ama çözüm yolu arıyorum ben bu korkuyla gittim hemen yattım uyumuşum.

Kalktım saat 02:00 evin tüm ışıkları açık. Salondan bardak sesleri geliyor. Ben yusuf yusuf gidiyorum salona. Kapıyı yavaşca açtım bildiğim tüm duaları ederek. Açtığımda Mehmet' in l bi ışıkta içtiğini gördüm. arkası dönük ve hiç hareket etmiyordu. Napıyon at testisi u saatte yarın sınav var yat zıbar dedim. Adamda yine çıt yok Mustafa nerde lan dedim.Bu garip bir şeyler söyledi başka bir dille.Noluyo lan korkutma beni dedim.Birden ışıklar gidip geldi.Mehmet kafayı 360 Derece döndürüp bana baktı.Gözleri kıpkırmızıydı ben yusuf yusuf kaçıyorum dışarı .Kapı kilitlenmiş kaçamadım bi baktım Mehmet Salonun kapısında bana bakıyo.Koşa koşa mutfağın camından uçarak atladım.Dışarda Çalıların arasında eğilmiş bir şekilde gördüm.Ona doğru bir adım attım.Gelmeee diye bağırdı sanki can çekişiyo gibiydi.Ne oldu mustafa dedim sakın gelmeee giiiit diye bağırdı bana.Mustafa koş kaçalım Mehmetin içine bir şey girdi dedim.Giiit burdan giiiit yanımdan kurtar kendini diye bağırdı.Ben onca yıllık arkadaşımı bırakamazdım.Moonwalk yaparak yanına gittim.Gel mustafa kaçalım burdan dedim.Lan gerizekalı git diyom ssana daha ne geliyon dedi ama bunları derken hala can çekişiyordu.Mustafa hadi kalk gidelim dedim.Lan maaal kabız olmuşum nereye gidiyon çekil şurdan ayağına mıçarım hayattan soğursun dedi ve çömelmiş bir şekilde moonwalk yaparak benden uzaklaşmaya başladı.Nereye dedim bulamayacağın bir yere dedi fakat .Moonwalk yaparken mokları yere dökülmüştü ve takip ederek yerini tespit ettim.gittiğimde her şey için çok geçti.Mustafa artık mıçmıştı ve benden yaprak istedi.Yaprakla işini hallettikten sonra.Mehmet yanımıza geldi.Üçümüz beraber el ele tutuştuk mahallenin ortasına doğru moonwalk yaptık.eni vici vokke vici vokke diye bağırdım ve hep beraber maykıl ceksın dansı yapmaya başladık.Bütün mahalle bize katıldı.Hep beraber moonwalk yaparak kiliseye gittik.Mehmet tuzağa düşmüştü ve Rahip Himmet Bey Mehmeti kutsal suyla keseledi.Hep beraber zombi dansı yaparak mahallemize döndük ve evlerimize dağıldık.Artık eski ev sahibimizin ruhu rahat edecekti ve en yakın arkadaşım eski haline dönmüş hatta kutsal su fazla kaçtığı için her gün pilavlı sohbetlere gidiyordu.

(ALINTIDIR)

GELİN

Ben Minibüsü ile köyden köye dolaşarak kap-kacak satan bir seyyar satıcıyım. 1973 yılında Güney doğudaki illerimizden birinin merkeze uzak olan köylerini dolaşıyorduk. Her zamanki gibi akşam üzeri satışı bitirip yemeğimizi yedik. Karşıdaki kahveye geçip çayımızı içerek yorgunluk attık. Kahveden ayrılırken yanımıza gelen kahveci,Gençler karanlık bastı gece burada kalın biz gece Şehire inmeyiz sabahı bekleriz dedi. Ben gülerek .Amca sen ne diyorsun. Ben her gittiğim köyde bir gece geçirsem aç kalırım derken bir yandanda yolumu kesebilecek eşkiyaya karşı arabada taşıdığım silahın varlığı bana güven veriyordu. Kahveci, Peki o'zaman yolunuz açık olsun. Yalnız yolda mola vermeyin dedi. dağların arasından bir yılan gibi kıvrılarak giden toprak yol gecenin rutubeti ile iyice yumuşamıştı. minibüsün tekerleklerinin çıkarttığı ses duyulmuyordu. Köyden ayrılalı 20 km olmamıştıki gözüm gösterge tablosundaki hararet ibresine takıldı. ibre neredeyse sona dayanmıştı. Lanet olsun bu eski arabaya diye düşünerek önümdeki son rampayı çıktım. Aynı anda Tam tepede yolun sağında Ağaçlar arasında önünde yalak olan eski bir çeşme gördüm. Oğlum ben hakikaten de ballıymışım dedim arkadaşıma. Minibüsü çeşmeye iyice yanaştırıp,koltuğun altından bidonu alırken arkadaşımın uyuyor olduğunu fark ettim. Minibüsten inip çeşmeye doğru giderken ağaçların garip bir rüzgarla sallandığını Hissettim. İster istemez içim ürperdi ve kahvecinin sözlerini hatırladım. Aceleyle bidonu doldurdum arabaya giderek motor kapağını açıp suyu koymaya başladım. Aynı anda arkamda birisinin varlığını hissettim. Ve omuzumda bir elin. O'an gayri ihtiyari ön camdan içeriye baktım. Arkadaşım uyuyordu. Bir anda sırtımdan soğuk bir ter boşandı. Arkama döndüm. Gördüğüm şey karşısında neredeyse küçük dilimi yutacaktım. Karşımda telli duvaklı ve çok güzel bir GELİN duruyordu. tatlı bir ses tonuyla merhaba Benide gittiğiniz yere götürürmüsünüz dedi. Ben gecenin 12sinde onun böyle ıssız bir yerde tek başına ne aradığını düşünerek arabaya binebileceğini söyledim. Ben şöför kapısına yönelirken oda aracın sağdaki kapısına yöneldi. Ben koltuğuma henüz oturmuştum ki sağ kapının Arkadaşım tarafından kilitlenmiş olduğunu fark ettim. Uzanıp kapıyı açacagım sırada Gelin ile Gözgöze geldik. Gözleri kıpkırmızıydı öfke ile kapıyı sarsmaya başladı. Ben hemen kendi kapımı kapatıp kilitledim, o'esnada uykusundan uyanmış olan arkadaşımın uyarısı ile açık unuttuğum Camımı kapatmak istedim. Fakat çok geç kalmıştım. Benim olduğum tarafa gelen gelin yarı açık olan camı elleriyle tutarak kapatmamı engelledi. Yüzünü cama yapıştırmıştı. Dişleri simsiyahtı. camı tutan ellerine baktım. Tırnakları çok uzundu,uçları sivri ve aşağı doğru kıvrılmıştı. Ben can havliyle arabayı çalıştırdım. Vitese takmaya çalışırken,sol omzumda keskin bir acı hissettim. Dönüp baktığımda sol omuzuma saplanan tırnakların,etime gömüldüğünü gördüm. Yaratık acaip homurtular çıkartıyorve minibüsü durdurmaya çalışıyordu. Gaza yüklendim ama haraket edemedik tekerlekler olduğu yerde boşa dönüyordu. İkimiz birden yüksek sesle dua okuyorduk. Birden minibüs ileriye doğru fırladı. Yaratığın tırnaklarının kaportaya sürterken çıkarttığı sesi duyduk. Aynadan baktığımda onun ayaklarını açmış , kollarını ileriye uzatmış bir halde durduğunu gördüm. Sanki onuda almamız için bize yalvarıyormuş gibi bir hali vardı. Sabah köye kalkan minibüslerin kahyasını bulup ona olayı anlattık. Sizin yaşıyor olmanız Büyük mucize, çünkü gelini gören ve hayatta kalan kişi sayısı çok azmış. Bu gelini yıllar önce bizim gittiğimiz köyde evlendiği gece kaçırıp tecavüz edip işkence ile öldürmüşler. Cesedini 3 gün sonra bizim durduğumuz yere yakın bir yerlerde yol kenarında bulmuşlar. üzerinde yırtılmış ve kanlı gelinliği ile. Bu olaydan sonra yolculuklarımı hep gündüz yapıyorum.



ÖLÜM ODASI

Ontario/Kanada'daki Amhurstberg kasabası; Detroit Nehri kıyısında kurulu sevimli, sakin ve eski bir yerleşimdir. Büyük metropolitan bölgesinden bir saatlik araba yolculuğuyla, sanki bir önceki yüzyıldan izler taşıyan bu kasabaya ulaşılır. En iyi arkadaşlarımdan biri olan Pattı Henson, Windsor Üniversitesinde okuyorken ailesi ile birlikte kalıyordu. Ailesi, ön kısmında babasının mücevher dükkanı için uygun bir kısım da bulunan eski, gecen yüzyıl sonunda yapılmış bir çiftlik evi satın almıştı. Patti'nin iki büyük çoban köpeği vardı ve bu eve taşınılması, en çok onları mutlu etmişti.
İlk başlarda, olay bir rahatsızlıktan ibaretti. Arka yatak odalarından biri hep soğuktu. Kaloriferlere ne kadar çok dilim eklense de, oda kemikleri donduracak kadar soğuktu. Sonra Patti, çoban kopeklerinin o odaya hiç girmediklerini fark etti. Zorla içeri sokulursalar hırlıyorlar kulaklarını geriye yatırıyor ve izin verilir verilmez odayı terk ediyorlardı.
Bir keresinde beni yemeğe davet etmişlerdi ve neden olduğunu söylemeksizin o yatak odasına girip neler hissettiğimi söylememi istediler. Detroit'teki Wayne Üniversitesinde bir psişik deneye katılmıştım ve bir bakıma "hassas" olarak kabul ediliyordum. Kabul ettim ve odaya girer girmez, "diken üstünde oturuyor" gibi oldum. İçim üşümüştü ve kendimi çok üzgün hissediyordum. Bunu Patti'ye anlattım ve ailedeki herkesin bu odadayken aynı şeyi hissettiğini anlattı bana. Hiç kimse o odada uyumak istemiyordu ve eğer yatmak zorunda kalırlarsa, korkunç bir ölümle ilgili kabuslar görüyorlardı. Dahası yatak odasının kapısı bir türlü kapalı kalmıyordu. Arada bir, etrafta kimseler yokken ve pencereler de kapalıyken yüksek bir sesle birden açılıveriyordu.
Merakim iyice arttığından, ertesi gün yerel Tarih Derneği ile bağlantıya geçtik ve şunu öğrendik O odada kıskanç bir koca karısını bıçaklayarak vahşice öldürmüş ve daha sonra kendi bileklerini kesip, intihar etmişti. Tabi k köpeklere herkes hak verdi, madem girmek istemiyorlardı, girmeyeceklerdi. O oda artık kiler olarak kullanılıyordu.


YAŞANMIŞ PARANORMAL OLAYLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin