《RUMEYSA》

959 299 129
                                    

Esselamün aleyküm;

Rabbimin rahmeti bereketi siz değerli canların, üzerine olsun Rabbimin has kulları.

Bilemiyorum; bu eşi benzeri olmayan, manevi hislerle dolu, kıssaları yazıp, sizlerin, istifadenize sunmayı, hakedebiliyor muyum.

Gayem; hiç dinlemediğiniz, belkide kulaktan duyma, hadiseleri, tam hissiyatına dayanarak, anlatılan konuları, tam anlamıyla canladıra bilmek inşallah.

Bu konuda, gayret sarfederek, başarılı olmaya, ve size sunmaya çalışacağım. Desteğinizi bekliyorum şimdiden teşekkür ediyorum.

Bir kız çocuğu vardı.
Adı Rumeysa. 5 yaşında çok tatlı, zekiliği ve efendiliğiyle, dikkatleri üzerine çekebilecek derecede, terbiye ile yetıştirilmiş, bir küçük kız çocuğu.

Rumeysa; islamiyeti, yaşayan, ve kızınada, yaşatmasını sağlayan, bir ailenin, güzel bireyi idi.
Rumeysa;

İnsanların, sevgisini üzerine çeken, ailesine çok saygılı, nadide bir çićek gibi idi adeta.

Rabbim, neslimizide, böyle güzel evlatlar, olarak yetişmesini nasip eylesin amin.

Bir gün anne ve babası.
ALLAHIN Emri, islamın şartından biri olan hac farizasını, yerine getirebilmek adına, hacca gitmeye karar verirler.

insanları hacca götürmekle görevli, kervancı başı ile irtibat kurup, hac görevini yapmak istediklerini, kervanın gideceği zamanda, kendilerine, haber vermesi gerektiğini izah ederler.

Aradan zaman geçer. Rumeysa, annesi, ve babası ile birlikte, çarşıda dolaşırlarken, kervancı başıyla karşılaşırlar.

Kervancı başı, Rumeysanın babasına, Yarın beytullaha, doğru kervan kalkacak bana haber verin demiştiniz, haber verdim. Gerekli hazırlığınızı yapın, geç kalmayın diye tenbihler.

Ama Rumeysada, anlaşılması güç, bir hal oldu. Bütün dikkati, kervancı başına vererek, adamın dilinden, dökülen beytullah kelimesine, takılmıştı.

Kervancı başı, yanlarından ayrıldıktan hemen sonra, Rumeysa babasına, babacığım beytullahta neresi? Babası! beytullah, ALLAH'IN evi kızım. Biz annenle yarın inşallah kâbeye, beytullaha, gideceğiz diyordu.

Rumeysa elbette ALLAHIN ismini biliyordu, hac görevi yapıldığını da ailesinin, anlattığı kadarıyla algılayabiliyordu. Ama bu işte bir hikmet olmalıydı, ve olacaktı.

Rumeysa hemen babasına, babacığım, ne olur bende gelmek istiyorum, Beytullaha.

Bende, ALLAH'I görmek istiyorum, diye babasına, yalvarırcasına konuşuyordu.

Babası; rumeysa, kızım haşa, ALLAH görünmez öyle söyleme, hem sen, daha çok kücüksün.

Hac yolu, zahmetli ve çok uzun bir yol. Sen dayanamazsın, zamanı geldiğinde, senide götürürüz diyerek, Rumeysayı teselli etmeye çalıştı.

Ama Rumeysanın o kücücük kalbine, ALLAHIN Aşkı dolmuştu ve bunu, nasıl ifade edebilirdiki, daha çok küçük sadece gitmek istediğini söyleyebiliyordu.

Rumeysa gitmeliydi. Hiç görmediği, Adına aşık olduğu beytullaha.

Çünkü o gönülden istiyordu. Rabbini samimi bir lisanla seviyordu, ve Rabbimiz, böyle kullarına ikram etmezmiydi.

O minik kalbinde aklınca bir plan yapmak istedi. Anne ve babasının onu hacca götürmeyeceğini anladı.

Babasına babacığım, beni götürmeyeceksiniz biliyorum, ama en azından beni büyük annemin, yanına götürün. Onun yanın da kalayım, hem orada büyük annemle vakit gećirir uslu dururum. Sizin gittiğinizi görürsem üzülürüm, bu yüzden şimdi vedalaşalım, diyerek ailesini ikna etti.

Aşkın KanatlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin