Sindire sindire, yavaş yavaş okuyun. Acelesiz, sakin bir zamanda. İyi okumalar...
X X X
Yazacaklarım günlük sayfalarını hatırlatacak olsa da, ben günlük değil uzun bir mektup yazıyorum. Veda mektubu...
Eğer bu defteri Emir'den önce biri bulup okuyacak olursa, bu satırdan sonra defteri kapatıp Emir'e ulaştırsın. İlk o öğrensin o günden sonra neler yaşadığımı, yaşayacağımı...
Canımı dahi verebileceğim Emir'e...
Sakın yazdıklarımı, yazacaklarımı okurken ağlama, olur mu? Ben ağlıyorum da ne oluyor sanki? O anı saniyesi saniyesine tekrar yaşıyorum. O yüzden sen ağlama, boşver benim sessiz gözyaşlarımı...
Bu defteri neden yazdığımı merak ediyorsun, değil mi? Pişmanlığımı yazacağım bu deftere. Daha önce binlerce kez yaşadığım bir duygu pişmanlık... Keşkelerle dolu cümleler kurdurur ama sen hala pişmansındır. Pişman olmak neyi değiştirir ki? Hiç! Hiçbir şeyi değiştirmez! Ama sen hala keşke demekten vazgeçemez ve pişman olmaya devam edersin. Üç gün önce hayatımın en büyük pişmanlığını yaşadım. Ve keşkeler doluştu dilime... Keşke o sokaktan gitmeseydim. Keşke seni bekleseydim. Keşke... Keşkeler hiçbir zaman işime yaramadığı gibi şimdi de yaramıyordu. Zamanı geriye alamıyor ve artık eskisi gibi içten gülümseyemiyordum. Pişman olacağımız şeylere kalkışıyor ve sonra keşkelere sığınıyoruz. Ne aciz varlıklarız biz böyle? O aciz varlıkların en önünü çeken kişi de, bendim. Bundan günler önce 'en arkasını çeken benim' bile diyebilirdim ama insan ne zaman ne olacağını bilemiyordu ve ben o akşam o sokağa girdiğimde ne olacağını, hayatımın nasıl alt üst olacağını da bilemiyordum. Şimdi anlatmaya başlayacağım, sakince oku. Ben de ağlamamaya çalışarak yazacağım...
Akşamüzeriydi. Şirketten, senin yanından, çıkmış eve gidecektim. Sanki başıma neler geleceğini biliyormuş gibi ne çok diretmiştin 'beni bekle, beraber gidelim' diye... Ama ben yine aptal bir inatçı keçiyi oynamış, Nuh demiş Peygamber dememiştim. Böylece eve doğru yürümeye başladım. Hava kararmıştı ve ben seni beklemediğim için şimdiden pişman olmuştum. Her zaman olduğu gibi... Ama pişmanlığımın aksine, şirketten çıktığımdan beri gülümsüyordum. Sanki başıma neler geleceğini biliyormuşum da son kez içten bir şekilde gülümsüyormuşum gibi...
Zaten hava kararmuşken dışarıda olmam başlı başına bir saçmalık iken, bir de yolu kısaltmak için tenha bir ara sokaktan gitmeyi tercih etmiştim. Olan da, orada olmamış mıydı zaten? Sokakta yavaş, çekingen adımlarla yürüyordum. Karanlıktı, o yüzden bastığım yerlere pek dikkat edemiyordum. Büyükçe bir taşın üzerine bastığımda dengemi sağlayamamış, kendimi yerde bulmuştum. Üstelik bileğim burkulmuştu. Daha sonra ki dakikalar bileğimi ovuşturmamla geçti.
Sokağın başında elinde bir içki şişesiyle yalpalayarak bana doğru gelmekte olan birini gördüğümde korkmuş, hızla ayağa kalkmaya çalışmış, aynı hızla bileğimi daha çok incitmiş halde yere düşmüştüm. Benim ayağa kalkma çabam sırasında,adam yavaş ve yalpalayarak adım atmasına rağmen yanıma ulaşmıştı. Bileğimi eliyle kelepçe gibi sardığında yüzümün bembeyaz kesildiğine emindim. Beni ayağa kaldırıp kendisine çevirdiği bir iki saniyelik zamanda yüzünü az çok görmüştüm ve hala dün gibi hatırlıyorum. Saçları simsiyahtı. Normalde koyu kahverengi olduğunu düşündüğüm gözleri, sokağın karanlığında zifiri siyahtı. Zaten şu durumda bile ürkütücüyken bunun üzerine bir de kirli sakalları eklenince çok fazla ürkütücü görünmüştü gözüme.
Korkmuştum ve ne yapacağımı bilemez haldeydim. Gitgide bana daha da yaklaşıyordu. Kıpırdayamıyordum. Leş gibi alkol kokuyordu ve midemi bulandırmıştı.
Dur, dur burada keselim. Daha fazla anlatamayacağım o iğrenç saniyeleri. Masum oluşumu avcumdan çekip aldığı, bana zorla sahip olduğu yerleri es geçeceğim...
Benimle işi bittiğinde(...) ayağa kalkmaya çalışırken ben olduğum yerde duruyor, ağlıyordum. Bir peçete gibi beni kullanmış ve bir kenara savurmuştu. Beni bitiren tarafı ise, bunu zorla gerçekleştirmiş olmasıydı. Ayağa kalkmaya çalışırken bir kez daha yeri boyladığı sırada, ayak ucumdaki içki şişesi dikkatimi çekti. İçki şişesini elime alıp hala ağlamam sürerken kalkmaya çalışan sözde adamın kafasına geçirdim. İçki şişesi parçalanmış, adamın kafası yarılmıştı. Adam şaşkınlıkla kafasını kaldırıp bana baktı.
Yapabileceğim birkaç seçenek vardı o an önümde:
-Sözde adamın şaşkınlığından yararlanıp koşarak kaçmak.
-Sözde adamı öldürüp evime dönüp hiçbir şey olmamış gibi yaşamak.
-Sözde adamı öldürdükten sonra elimde kalan parçanın keskin yeriyle kendimi öldürmek.Hiçbir seçenek mantıklı görünmüyordu. Hepsinde acı çeken taraf ben olacaktım. Adamın şaşkınlığından yararlanıp kaçsaydım adamı öldürmediğim için vicdan azabı çekerdim. Adamı öldürüp yaşantıma devam etsem hiçbir şey eskisi gibi kalmayacaktı. Sözde adamı öldürdükten sonra kendime kıymak ise en olmaz sondu benim için. Bir şerefsiz için kendimi öldürmeye değer miydi? Değmezdi. Onun yaptığı şerefsizliğin cezasını kendimi öldürerek veremezdim.
Böylece en orta seçeneği seçtim. Adamı öldürecek ve hiçbir şey olmamış gibi yaşayacaktım. Böylelikle hem kendime kıymamış, hem de adamın cezasını vermiş olacaktım. En zor kısmı hiçbir şey olmamış gibi yaşamak olsa da, bunu yaptım. Adamı öldürdüm. Ve hatta, hiç pişmanlığım yok bu konuda. Katil olmadım, sadece bir şerefsizi bu dünyadan sildim.
Adamı öldürdükten sonra hala ağlıyordum. Ölüp ölmediğinden emin olmak istedim. Ama ona dokunmak istemiyordum. İğreniyordum ondan. Bu yüzden çantamdaki su şişesini çıkarıp suyu adamın bütün vücuduna-İçki şişesinin parçaları da ıslanmıştı-döktüm. Su soğuktu, yaşıyor olsa bir tepki verirdi diye düşünüyorum. Tepkisiz kalmıştı. Parmak ucu bile kıpırdamamıştı. Ölmüştü, nefes almıyordu artık. Başka bir kızın daha hayatını alt üst edemezdi.
Emir, kalbim sıkışmış gibi hissediyorum, ağlıyorum da zaten, bugün daha fazla yazamayacağım. Daha sonra geri döneceğim, iyi bak kendine...
❌❌❌
Gördüğünüz-yani okuduğunuz- gibi, karakterimizin-Sevgi(Adı artık bu)- daha öncekinden daha cesur kelimeleri, cümleleri... Böyle olması daha hoşuma gitti benim, siz ne düşünüyorsunuz?
-Bölüm hakkındaki görüşleriniz neler?
-Siz Sevgi'nin yerinde olsanız o seçeneklerden hangisini gerçekleştirirdiniz? Ya da aklınızda başka bir olası seçenek var mı?
Soruları es geçmeyin lütfen, düşünceleriniz önemli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Gözyaşlarım
Short StoryEvlenmesine, en mutlu gününe aylar kala tecavüze uğrayan bir genç kız... Her şeyden habersiz, nişanlısının neden durgunlaştığını çözmeye çalışan, Sevgi'yi her şeyden çok seven Emir... Hayatı alt üst olan Sevgi'nin ve onu asla yalnız bırakmayacak o...